Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür bugün çarpıcı bir yazıyla paralel örgüte bağlı bürokratların sırf Gülen örgütüne bağlı TUSKON’a usulsüz biçimde bir arsanın ucuza verilmesi için nasıl girişimcileri tehdit ettiğini yazdı.
İşte bomba yazı:
TUSKON’A KIYAK HABERİ
Bir süre önce Sabah ekonomi sayfasında Mehmet Nayır imzasıyla, İstanbul Yenibosna’da bulunan 36 bin metrekarelik bir arsanın Fethullah Gülen‘e yakınlığıyla bilinen Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu’na (TUSKON) usulsüz biçimde nasıl ucuza verildiği haberi yer aldı.
Habere göre, tahmini değeri 230 milyon lira olan arsa 49 yıllığına ve yıllık 1.6 milyon TL kirayla TUSKON’a verilerek “kıyak” yapılmıştı. Durumu, Maliye Bakanı Şimşek Başbakanlığa bildirince “kıyak” ortaya çıkmış ve ihale iptal edilmişti.
Ancak işin ilginç yanı, ihalenin perde arkasıydı. Haberdeki şu ayrıntı dikkat çekici: Arsa ivedi olmamasına rağmen kılıfına uydurulup pazarlık usulüyle TUSKON’a verildi.
İŞADAMINI TEHDİT ETTİLER
Peki, bunu kim, nasıl yaptı? İşin püf noktası burası. Arsaya ilk talip, benim de Mütevelli Heyeti’nde olduğum Kavram Meslek Yüksek Okulları (KMYO). Dershanecilikte marka olan Kavram, bir süredir okullaşma çabasında. KMYO ile adım atıldı, ardından üniversite gelecekti. Yenibosna’daki arsa bu nedenle gündeme geldi. Mütevelli Heyeti Başkanı Bahattin Durmuş, koşulları yerine getirerek arsa için başvurdu. Arsanın İSO ile problemini de halletti. Ama o da ne? Bürokrasi, Kavram’ın karşısına dikildi. Özellikle Maliye Bakanı danışmanlarından Bahadır Özkan ve İstanbul Defterdarı Bekir Bayrakdar (görevden alındı), Durmuş‘u ihaleden vazgeçirmek için “Dilekçeni geri al, yoksa diğer işlerin de yürümez” diye tehdit ettiler. Vazgeçiremeyince açık ihale yoluna gittiler.
TEHDİT EDEN PARALEL BÜROKRATLARIN SUÇU YOK MU?
İşin bir başka ilginç yanı da açık ihale süreci devam ederken, son tekliflerin kapalı zarf yöntemiyle istenmesi. Bahattin Durmuş bu konuda şöyle diyor: “Biz o baskı altında ihalede yöntem değişikliğinin yasal olup olmadığını düşünemedik ve son teklifi yazılı verdik. Ve ihaleyi kaybettik. Meğer öyle bir değişiklik yapmaya hakları yok. Şimdi o hakkımızın iadesini istiyoruz.”
Başa dönüp soralım: Bu usulsüzlükte, arsayı okula değil de cemaate yakın bir derneğe vermek için canhıraş çaba harcayan, hatta “tehdit eden” bürokratların hiç mi suçu yok?