El çabukluğu, marifet…
Nehir kenarında kahır mektubu yazmaya devam eden adamın cephesinde ‘ateş bacayı sarmış’ olmalı!
Bunu nereden mi çıkarıyorum?
‘Önümüzdeki dönem, bir öğretim üyesinin fantezilerine emanet edilemez’ diyerek İllüzyon Bayrağı’nı açmış…
Dışişleri Bakanı’na veryansın ediyor da, ondan…
*
Kendisi de, bir zamanlar öğretim üyesiydi…
Bu durumda, ‘Türk basını yirmi yıl boyunca bir üniversite hocasının fantezilerine emanet edilmiş’ demektir!
Öyleyse, işaret parmağıyla Ahmet Davutoğlu’nu gösterirken aslında kendisini mi anlatıyor?
*
Nehir kenarı adamı, ‘Kürtler, tek kurşun bile atmadan, tek can vermeden, bağımsız devlet olma yolunda bir adım daha atıyor. İşte gerçek stratejik derinlik budur’ diyerek…
Bir kere daha ‘döktürüyor!’
Zat-ı Şahane’nin muazzam öngörülerini…
Stratejik derinliğini bilmez miyiz?
‘TBMM, tezkereyi reddederse elli yıl boyunca bunun bedelini ödemek zorunda kalır’ diye yazmıştı. (27 Şubat 2003)
Tezkere reddedildikten sonra, günlerce karalar bağlamış, en az iki nesil kaybettiğimizi iddia etmişti!
O günlerde ‘Şimdi, Türkiye’nin içine düşeceği ekonomik krizin sorumlusu kim olacaktır?’ diyerek ‘hayali fatura’yı kesen de kendisiydi.
Bu demektir ki…
Nehir Kenarındaki Adam, yaklaşık on yıldır Türkiye ekonomisinin çökmesini bekliyor!
Gerçek stratejik derinlik mi?
İşte tam da budur!
*
Tezkerenin reddedilmesi, Türkiye’nin bölgesel güç olmasını beraberinde getiren sürecin ateşleyicisi olmuştu.
Nehir kenarı adamındaki şiddetli karın ağrısının temel nedeni, Ankara’nın ABD ve İsrail’den bağımsızlaşmış dış politikasıdır.
*
Ankara’nın IMF’ye elveda demesi veya Mısır’ın ‘İsrail’in zırhı olmaktan çıkıp’ Türkiye’nin nüfuz alanına girmesi gibi hadiseler, zat-ı şahanenin kahır katsayısını artıran gelişmelerdi.
*
Dışişleri Bakanı, Kuzey Suriye doğuyor algısının yaygınlaştırılmasının ‘psikolojik harekat’ olduğunu söylüyor.
Geçen hafta, Suriye’deki Kürtlere bir nevi ‘savaş piyangosu’ çıkmış; medyamızdaki başlıklara ve direk kaleye inen yorumlara binaen, aniden ‘Kuzey Suriye’de Kürt devleti kuruluvermişti!
Nehir kenarındaki adamsa, yirmi dört saat içinde ‘Kürt devletinin kurulması’ ile de yetinmedi…
Üstüne, Azaz’da sakallı bir muhalif komutanın bir Türk gazetecisinin elini sıkmamasından, ayrıca mihmandarının başını örtmesini tavsiye etmesinden hareketle ‘Kuzey Suriye’ye bir de ‘şeriatı getirdi!’
… … …
Yani? El çabukluğu, marifet…
BİR: 2003’te, ABD Irak’ta ‘sadece üç haftada’ savaşı kazandığını ilan ettikten sonra; ne oldu da, son tahlilde maçı kaybetti ve Irak’tan askerlerini çekmek zorunda kaldı?
İKİ: Haçlı Kralı İkinci Bush’un işbu ‘Savaşı kazandık’ ilanından (2003) itibaren…
‘Barzani’nin Kuzey Irak’ta bağımsız Kürt devletini kurmak/açıklamak üzere olduğu…’
Sayısız kere kesin bir dille yazılıp çizildiği, anons edildiği halde…
Barzani ne oldu da, ‘Bağımsız Kürt Devleti’ni kuramadı?
Neden, hep lakırdısını ettiği o devleti kuramadı?
TAMER KORKMAZ/YENİ ŞAFAK