AK Parti’nin çöküşünü görebilir miyim
“1950 yılında CHP’nin tek parti diktatörlüğüne son veren ve Demokrat Parti’yi iktidara getiren seçimlerde bizim aile çevresi dahil insanların sevinçlerini hatırlıyorum.
Bu sevincin ardından hayal kırıklığı geldi. İnsanlar önce sessizliğe büründü…
Ardından DP iktidarına karşı homurdanmaya başladı.
Henüz 4 yaşındaydım…”
“27 Mayıs DP iktidarına son verdi.
İnsanlar diktatörlük sona erdi diye sokaklara fırladı.
Ama bir yıl sonra başlayan Yassıada duruşmaları ve ardından gelen idamlar, insanlarda tepkiye yol açtı.
1965 seçimlerini, DP’nin devamı olan Adalet Partisi kazandı.
Henüz 14 yaşındaydım…”
“12 Mart Muhtırası, başlangıçta olumlu karşılandı.
Sol bile bir ‘reform dönemi’nin başlayacağı umutlarına kapıldı.
Fakat bir ay bile geçmeden, sola ve halka karşı bir baskı dönemi başladı.
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan asıldı.
Daha gençtim… 26 yaşındaydım…”
“1973 yılında Ecevit seçim yoluyla iktidara gelince, insanlar umutlandı.
Fakat kısa süre sonra bu umutlar da hızla sönmeye başladı.
Sağ-sol çatışması, silahlı çatışmaya döndü.
Sokaktaki insan, her an öldürülebileceği korkusuna kapıldı.
27 yaşına gelmiştim…”
“12 Eylül askeri darbesi, sağcı olsun, solcu olsun, halk kitleleri tarafından başlangıçta olumlu karşılandı.
İnsanlar bu darbe sayesinde hayatlarının kurtulduğuna inandı.
Ama bu da kısa sürdü.
12 Eylül buldozer gibi halkın üzerine yürüdü.
34 yaşındaydım…”
“12 Eylül sonrası halk, Turgut Özal’ın ANAP’ına akın edip onu iktidara getirdi.
Bir kere daha sevinç…
Sonra hüsran geldi.
37 yaşındaydım… Kırkıma dayanmıştım…”
“Doğru Yol iktidara geldi, hızla yıprandı.
28 Şubat müdahalesi oldu.
İnsanlar hem çürümüş parlamenter iktidarlardan, hem darbelerden, hem de askerlerin vesayetinden illallah demişlerdi.
Bu amaçla AKP’yi iktidara getirdiler.
Artık 56 yaşındaydım.”
“AKP başlangıçta epey destek aldı.
Dinci seçmen arkasındaydı, orta sağ oylar arkasındaydı. Kürt hareketi, Kürt sorununa çözüm getireceği umudu içindeydi.
Özgürlükçü aydınlar AKP’nin vesayet rejimine son vereceği umuduyla seviniyorlardı.
Ulusalcılar dışındaki sol bile ihtiyatlı bir hayırhah tutum içindeydi.
Yaşım da ilerlemişti. 60 yaşındaydım…”
“Heyhat…
AKP iktidarı hızla kendi hukukunu (hukuksuzluğunu) gerçekleştirdi.
Parlamentodaki mutlak çoğunluğu sayesinde olağanüstü mahkemeler yoluyla, olağanüstü bir yargılama rejimi oturttu.
Polis sizi bir gün içeriye alabilir, hakkınızda düzmece deliller düzenleyebilir ve mahkemeler tutukluluk adı altında sizi belirsiz sürelerle fiili bir mahkûmiyete tabi tutabilir.
AKP başlangıçta epey desteğe sahipti.
Dinci seçmen arkasındaydı, orta sağ oylar arkasındaydı.
Kürt hareketi Kürt sorununa çözüm getireceği umudundaydı…
Özgürlükçü aydınlar AKP’nin vesayet rejimine son vereceği umuduyla seviniyorlardı.
Ulusalcılar dışındaki sol bile başlangıçta hayırhah bir tutum içindeydi.
Bugün İslamcı kesimden bile homurdanmalar başladı.
Bugün 66 yaşındayım ve AKP’nin yıkılışını göreceğimi umuyorum.”
Arkadaş aman ha gözünü seveyim
AMAN ha… Bu sözlerin bana ait olmadığını anladınız değil mi…
Kolayca anlamış olmalısınız.
Çünkü bunları söyleyen kişi 66 yaşında.
Bense henüz 65’imdeyim ve onun kadar görüp geçirmedim.
Sözleri, Vikipedia’nın “Türk Anarşist yazarı” olarak tanımladığı Gün Zileli’nin, “Yeni Harman” dergisinin son sayısındaki yazısından aldım.
Peki Türkiye neden hep böyle hüsranları yaşıyor…
İsterseniz bunu da benden daha görmüş geçirmiş solcunun aynı yazısından aktarayım:
“Halk bir iktidar yıkıldığı zaman neden sevinir?
Çünkü yıkılan iktidardan baskı görmüştür.
Halkın sevinci kısa bir süre sonra neden söner?
Çünkü yeni gelen iktidar da halka baskı uygulamaya başlamıştır.
O zaman şöyle düşünmek mantıki değil midir?
Demek ki sorun, bir iktidarın gidip yerine başka bir iktidarın gelmesi değil, iktidar denen şeyin kendisindedir.”
Bunlar, kendisine “Anarşist yazar” denen, çeşitli dönemlerde mahkemelerle, davalarla boğuşarak büyümüş, hayatının bir bölümü cezaevlerinde geçmiş bir solcunun görüşleri.
Gelelim, “çiçeği burnunda” isyankâra…
Peki, bir Beyaz Türk olarak ben, AK Parti iktidarının bittiğini görebilir miyim?
Vallahi benim yaşım küçük, henüz 66 yaşıma gelmedim:
Acelem yok…
Ayrıca ne böyle bir beklentim, ne de hayalim var…
Tamam artık ben de anarşistim, ama benimki sadece kendine anarşist bir ruh hali.
Hele şu günlerdeki isyanım, rejime değil, kendime…
Kendi iç hüzünlerim, bozgunlarımla, yenilmişliklerimle boğuşuyorum…
Yani…
Yani bu meseleler beni aşar be arkadaş…
ERTUĞRUL ÖZKÖK/HÜRRİYET