MEDYAGUNDEM.COM- Akşam gazetesi genel yayın yönetmeni bugün gayet net yazmış:
“Sıra 28 Şubat’ın çapulcularında.”
Ocaktan 28 Şubat darbesinin asıl sorumlusu medyaya sıranın geldiğini açık açık alını çizmiş.
Hürriyet gazetesi cephesinde Ertuğrul Özkök’ü titretecek, ona “bavulumu hemen hazırlayayım da yurtdışına kaçayım” dedirtecek yazıdan satırbaşları şöyle:
28 ŞUBAT DAVASINA AMBARGO KOYAN BASIN
Gerçi Balyoz ve Ergenekon davaları konusunda günlerce masumiyet tefrikaları yayımlayarak bu konuda adeta uzmanlaşan gazeteciler, 28 Şubat’la pek ilgilenmiyorlar. Davanın başladığı ilk günden bu yana gazetelerinde, televizyonlarında adeta 28 Şubat ambargosu uyguluyorlar. Muhtemelen, dosyaların kapağı her kaldırıldığında kendi günah defterleriyle karşılaşmaktan endişe ediyorlar.
28 ŞUBAT’IN ASIL MİMARLARI
Ama yağma yok, Aczmendilerin, Fadime Şahinlerin, Kalkancıların arkasına saklanarak bu işten paçayı yırtamazsınız. Hemen altını çizelim, bir barbarlık projesi olan 28 Şubat askerlerin, medyanın, üniversitenin, sermayenin, bürokrasinin, yargının, ABD’nin ve İsrail’in ortak yapımıdır.
Ayrıca bir gerçeğin altını çizmekte yarar var; 28 Şubat’ta topyekun milleti hedef alan, yüz binlerce başörtülü kız öğrenciye ırkçı muameleyi reva gören, bazı sivil toplum önderlerini ülkeyi terk etmek zorunda bırakan karanlık akla hizmet sunan ‘28 Şubat çapulcuları’, Gezi eylemlerinde de aynı yıkıcı rolü üstlenmekten çekinmediler.
28 ŞUBAT’TAKİ EKİP GEZİ’DE DE ROL ÜSTLENDİ
Nasıl 28 Şubat’ta gazetecilerden bazıları kumanda merkezinde yer almış, bazıları operatörlük yapmış, bazıları da fikren destek olmuşsa, Gezi’de de hemen hemen aynı isimler benzer rollerle iktidar yıkma eylemine katılmışlardır.
Çünkü Gezi de, iç ve dış ortakları itibarıyla tıpkı 28 Şubat’ta olduğu gibi, post- modern bir iktidar kovma eylemidir. Gezi tayfasını ‘millet iradesi’ne karşı bu denli azgınlaştıran da işte bu çok ortaklı konsorsiyumdur. 28 Şubat’ın ortaklarıyla, Gezi’nin arkasındaki ittifakın fotoğrafını yan yana koysak küçük bir nüans farkıyla aynı olduğunu görürüz.
Mesela, uluslararası insan hakları kuruluşlarından İsrail’e, Avrupa ülkelerinden Amerika’daki Neocon çetelerine, içeride ise gazetecilerden iş dünyasına kadar herkes Gezi’de farklı roller üstlendiler. Medya, iş dünyası, sözde sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte ağırlıklı olarak Amerika ve İsrail’in yer aldığı benzer bir fotoğrafı 28 Şubat’ta da görmek mümkün. Dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’in 1997’de söyledikleri hâlâ hafızalarımızda. Albright bir toplantıda aynen şunları söylüyor: ”Short of a coup, Erbakan government gotta go!” Yani, “askeri darbe yoluyla olmaksızın Erbakan hükümeti gitmelidir!” Yani, postmodern darbeyle…
HESAP VERMEK ZORUNDASINIZ
Biliyorum bugünlerde, telaşla 28 Şubat’ın aktörlerini aklamaya ve kendilerini gizlemeye çalışıyorlar. Ama şu bir gerçek ki, 28 Şubat’ın karanlık işlerine bulaşmış zihniyetin bütün unsurları yargılanmadan Türkiye’nin normalleşmesi mümkün olamayacaktır.
Hem gazetelerinizde attığınız manşetlerde, köşelerinizde yazdığınız yazılarda İmam Hatiplerin tehlikeli nesiller yetiştirdiğini bağıracaksınız, açıktan darbe çağrısı yaparak askeri kışkırtacaksınız, sonra da çıkıp utanmadan “Biz sadece gazetecilik yaptık” diyerek demokrasiye karşı işlediğiniz cürümden yırtmaya çalışacaksınız. O kadar basit değil…
Önce attığınız manşetlere adam gibi sahip çıkın ve bu millete yaptığınız kötülüklerden dolayı özür dileyin. Bir kere, cuntacılarla girdiğiniz yüz kızartıcı ilişkinin mutlaka bir karşılığı olmalı. Bu kimileri için ahlaki, kimileri için etik, kimileri için ise yasal hesap vermeyi zorunlu kılmaktadır. Hiç şüphe yok ki, kumanda merkezinde yer alarak askerin suç ortağı olan herkes kanun önünde sorumludur ve mutlaka hesap vermelidir.
Lafı dolaştırmadan söyleyelim, son günlerde her gördüğü merdivenin başında “diktatör masalları” uyduran “cunta oyuncağı” kalemlerin, 28 Şubat’ta darbecilerle cilveleşmelerini hakimlerin önünde göğüslerini gere gere anlatmalarını bekliyoruz.