Paçaları tutuştu…
ALMANCA ÖĞRENİYORUZ: Almancada “Derin devlet yoktur” cümlesi nasıl söyleniyor?!
Baden Württemberg eyaletinin Uyum Bakanı Bilkay Öney’in 2000’li yıllarda işlenen “Dönerci Cinayetleri” ile ilgili olarak sarf ettiği “Almanya’da derin devlet var” ifadesi başını ağrıttı!
Alman Polis Birliği “Özür” çağrısı yaptı…
Hristiyan Demokrat Parti’nin vekillerinden biri Türk kadın bakanın “Ahlaki açıdan uygunsuz bir cümle kurduğunu” iddia etti! Sonunda ne mi oldu?
Bilkay Öney, gelen yoğun baskılar sonucunda “Almanya hukuk devletidir, derin devlet mevcut değildir” diyerek geri adım atıverdi!
*
Almanya’daki derin devlet, yok farz edildiğinde gerçekten yok mu oluyor?!
… … …
Almanya’da, Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın “derin devlet” olduğunu; İkinci Dünya Savaşı’nı müteakip ABD-NATO tarafından inşa edildiğini ve hala bu eksende devam ettiğini daha önce yazmıştık.
*
KASIM 1990:
Almanya’daki tartışmaları izlerken, anında yirmi iki yıl öncesine gittim.
Bu “derin devleti yok sayma” filminin orijinali, Kasım 1990’da sinemalarımızda gösterilmişti.
Avrupa’daki NATO ülkelerinde GLADIO’nun varlığının ortaya çıktığı, çarşının karıştığı günlerdi…
Türkiye’de derin devlete dair dile getirilen tek sözcük “kontrgerilla” idi ve “etkili yetkililer” ağız birliği etmişçesine “Kontrgerilla yoktur” diyorlardı.
Hükümetteki ANAP da, muhalefetteki DYP de “Görmedik, duymadık bilmiyoruz” cephesinde yer almıştı.
Süleyman Demirel, (Hakikatin topuğuna iki el revolver!) o günlerde de “Ecevit, seksen öncesinde kontrgerilla var dedi ama bulamadı, öyleyse yoktur” demeyi çok seviyordu.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay, “Kontrgerilla konusunun dışında olduğunu” söyleyip böyle bir gündemi muhatap bile kabul etmiyordu!
Genelkurmay Genel Sekreteri Tuğgeneral Hurşit Tolon “İddia edildiği gibi, Özel Harp Dairesi anarşi ve terör olaylarının içinde asla yer almamıştır. Alması söz konusu dahi değildir. ÖHD’nin, Gladio ile alakası yoktur” diye açıklama yapıyordu. (17 Kasım 1990)
… … …
İtalya’da ise yer yerinden oynuyordu. P2 mason locasının lideri Licio Gelli…
“Gladio’dan haberim yok, hatırlamıyorum gibi laflar edenler numara yapıyor” diye konuşuyordu!
Alman basınında “Gladyo’nun Almanya şubesi lağvedilmiş değil, hala faaliyette; tatbikatlar sürüyor” diye başlıklar atılıyordu.
*
O günlerde bütün tartışma “kontrgerilla” sözcüğü etrafında seyrediyor ve gerçeğe ulaşma yolunda sarf edilen cılız çabalar bile bastırılıyordu.
Türk bakan Bilkay Öney’in 2012 Almanya’sında yaşadıklarına benzer baskılar gırla gidiyordu.
*
O günlerde, Meclis’te bütçe görüşmelerini izliyordum. Cumhurbaşkanlığı bütçesinin Meclis komisyonundaki görüşmeleri esnasında DEP Kars milletvekili Mahmut Alınak, sözü gündemdeki kontrgerillaya getirdiğinde…
ANAP ve DYP’li milletvekilleri, birdenbire üzerine yürümüşler ve Alınak’ı yumruklamışlardı!
*
Bütçesi görüşülen Cumhurbaşkanlığı mı?
Çankaya’da oturan Turgut Özal’a uzun süre hiç alışamamışlardı. Alışır gibi göründükleri günlerde ise Özal hayata veda ediyordu.
Turgut Bey, “Güç Odakları” diye tarif ettiği derin devletin “aslında ne olduğunu” çok evvelden çözmüştü.
Baronlar Konseyi’nin “Gizli Anayasası” Kırmızı Kitap’a “aykırı davrandığı” gerekçesiyle…
“Kalemi kırılan bir “Cumhurbaşkanı” idi, Turgut Özal!
*
OTOPSİ:
“Ölmeyen söylenti, söylenti değildir” kuralı, her defasında tıkır tıkır işliyor.
On dokuz yıl sonra, Devlet Denetleme Kurulu raporu sahne aldı ve Turgut Özal’ın cesedine otopsi yapılmayışını “akıl tutulması” diye tanımladı.
On dokuz yıl önce, “Otopsi”nin elleri kolları tutulmuş, bağlanmıştı!
Hakikati gizlemek istiyorsanız “kasten” otopsi yaptırmazsınız.
DDK raporunda “Bazı bulgular, organofosfat (tarım ilacı) zehirlenmesini akla getiriyor” denilerek ileri seviyedeki kuşkular ortaya konmuş oldu.
Hakikatten kaçmak asla mümkün değil!
Mezarın açılması gerekiyor.
Mehmet Ali Birand’ın başını çektiği “Yeter Turgut Bey’i mezarda bari rahat bırakın!” diyenler cephesi, hakikatin ortaya çıkmasını istemiyor mu?
Vaktiyle “Eşref Bitlis’in ölümü, kaza değil suikasttır” diyenlere “deli muamelesi” yapılmıştı…
“Bırakın bu komplo teorilerini!” diye dalga geçilmişti, değil mi?
Yılların ardından, Eşref Bitlis’in derin bir suikasta kurban gittiği ortaya çıktıktan sonra…
Bu lafların sahipleri anında görünmez oluverdiler!
*
DDK raporundan sonra Kaya Toperi (Rahmetli Turgut Özal’ın Köşk’teki başdanışmanı idi) çıkmış “Özal zehirlendi, iddiası komplo teorisidir!” diyerek hala daha hasıraltı çalışıyor.
Süleyman Bey, “Zehirlendiğine inanmıyorum” diyor.
Turgut Bey’den sonra Çankaya Köşkü’ne çıkan Demirel, “Neden otopsi yapılmadı?”nın cevabını verebiliyor mu, peki?
Hayır, veremiyor…
On dokuz yıldır bu yaman sorunun cevabı kayıp!
Ezcümle…
“Turgut Özal’ın mezarı açılacak” diye paçaları tutuşanlar var!
TAMER KORKMAZ/YENİ ŞAFAK