Star gazetesinde Ahmet Kekeç’in bugün “Erdoğan’la barışmak istiyorsanız, garsonunuzu değiştirin!” başlıklı yazısı şöyle:
Ertuğrul Özkök, geçenlerde, Cumhurbaşkanı’na hitaben bir yazı yazdı ve şöyle dedi: “Sayın Cumhurbaşkanı… Madem Rusya ile barışıyorsunuz… Madem bütün çocukluğunuza hâkim Filistin tutkusu bile İsrail’le anlaşmanıza mani olmadı… Bizlerle niye barışmıyorsunuz ki…”
Bu satırları okuyunca, Özkök’ün, yabancı bir ülke adına Cumhurbaşkanı’na seslendiğini düşündüm. Gazeteci kimliğiyle biliyorduk ama pekâlâ bir misyonun fahri temsilcisi yahut delegesi olabilirdi. “Fahri büyükelçi”, “fahri konsolos” gibi…
Hayır, grubu (yani Doğan Medya Grubu) adına konuşuyormuş.
Bir de taahhütte bulundu: “Bizimle de barışmayı bir deneyin. Hiç olmazsa bir deneyin. Eliniz havada kalmaz…”
Bu tuhaf yazıya “Birader, ne alakası var…” diye başlayan okkalı bir cevap vermek mümkün ama bunu yapmayacağım. Çünkü bu tuhaflığı (Putin’in ve Netenyahu’nun arasına sızma girişimini) Özkök’ün şaşkınlığına vermek istiyorum.
Hadi “samimiyetine” diyelim.
Büsbütün “kötücül” bakmayalım. Özkök’ün samimiyetle bu çağrıyı yaptığına inanalım.
Fakat o “el” Erdoğan tarafından uzatıldı. (En son, İstanbul’un göbeğine sapladığınız Trump Towers adlı ucubenin açılışına katılmıştı.)
Kaç kez uzatıldı hem de…
Hakkını vermediniz.
Erdoğan’a yönelik bütün kalkışmalarda, nümayişçilerin ve kalkışmacıların yanında saf tuttunuz. (Bir “hükümet darbesine” dönüşen Gezi’deki rezil halleriniz unutulur gibi değil.) Açıkça terör aklayıcılığı yaptınız. Terörü meşrulaştıranlara (aydın ve akademisyen çoğunluğuna) medya desteği sundunuz. Attığınız manşetlerle, manipülasyon kokan haberlerinizle, köşe yazarlarınızla, ağzını ve ahlakını bozmuş yorumcularınızla, eline bağlama tutuşturduğunuz sazendelerinizle siyasal bir “tavrın” temsilciliğine ve sözcülüğüne soyundunuz. Bunun “siyaset kaybı” olarak dönecek bir tavır olduğunu bile bile, kurnazca manipülasyonlarınıza devam ettiniz.
Erdoğan dostluk eli uzatıyordu.
Siz el altından darbecilerle ve e-muhtıracılarla iş tutuyordunuz.
Erdoğan “hadi barışalım, yeni bir başlangıç yapalım, anayasayı değiştirelim, yasaklara son verelim, ayıplı uygulamaları ortadan kaldıralım” diyordu.
Siz “411kaosa kalktı” diye manşetler atıyordunuz.
Erdoğan, “Hürriyet gazetesi de bizimdir. Doğan Medya Grubu da değerlerimiz arasındadır” demeye getiren jestler yapıyordu.
Siz, gazeteleriniz ve televizyonlarınız aracılığıyla, AK Parti’yi kapatmaya çalışanlara “içerik” ve “malzeme” üretiyordunuz.
Uzatabilirim ama lüzum yok…
Her şeye rağmen Özkök’ün çağrısında samimi olduğuna inanmak istiyorum… Erdoğan, bütün çocukluğuna ve ilk gençliğine hâkim Filistin tutkusuna rağmen İsrail’le anlaşma yapıyorsa, Rusya’yla münasebetleri rayına oturtmak istiyorsa, Doğan Medya Grubu’yla neden barışmasın? Neden (ileride “kandırıldık” dese bile, çünkü Doğan Medya Grubu mutlaka bir kazık atacaktır) yeni bir başlangıç yapmasın?
Olabilir ama bunu “şimdilik” mümkün görmüyorum.
Neden m?
Özkök, aşağıda söyleyeceklerimi, samimiyetle söylenmiş sözler olarak kabul etsin.
Erdoğan’la barış konusunda umutlanmak istiyorsanız, şu birkaç şeyi yapın:
Devletin terörle mücadelesine destek verin. “PKK aklayıcısı” olarak bilinen yazar ve editörlerinizle yollarınızı ayırın. Bunu Erdoğan için değil, meslek için yapın. Gazetecisiniz…
Karnınızdan konuşmayın.
Net olun.
Düşmanlığınızda da net olun, dostluğunuzda da net olun.
Hevesli darbecilere ve kalkışmacılara hizmet etmeyin.
Paralelcilerden uzak durun.
Ülkenize (evet, ülkenize; Türkiye sizin de ülkeniz çünkü) savaş açmış odaklara mikrofon uzatmaktan vazgeçin.
Bir şey daha:
Mümkünse, “garsonunuzu” değiştirin.
Daha ehliyetli, daha yetenekli elemanlar bulun ve sadece teknede istihdam edin. “Yazı” gibi yüksek sorumluluk gerektiren işlere bulaştırmayın.
Bir deneyin, bakalım uzattığınız el havada kalacak mı?