Okurumuzdu o artık Medyagündem yazarı oldu

MEDYAGÜNDEM- Erdem Yavuz… MEDYAGÜNDEM’e gönderdiği ve büyük ses getiren analizleriyle dikkat çeken bir okurumuzdu. O artık MEDYAGÜNDEM yazarı oldu.

Bundan böyle ERDEM YAVUZ, derin analizleriyle MEDYAGÜNDEM’de olacak, maskeleri MEDYAGÜNDEM aracılığıyla indirecek.

İşte Yavuz’un ilk yazısı:

***

TOP SAKAL ÇETESİ

Türk medyası ve kamuoyu bir süredir, kendilerini “Türkiye’ye demokrasi getiren silahsız kuvvetler” olarak tanımlayarak, imkan buldukları her yerden (iftar Çadırı, savcı Odası, polisevi, gazete bürosu, Twitter, yatak odası vb…) ağızlarını köpürterek ortaya saçtıkları devletin en gizli bilgileriyle, hayatımızın her yerine bir şekilde sızmaya ve dezenformasyonla algılarımızı yönlendirmeye çalışan üç kişiden oluşan “top sakallı şahıslar”la meşgul.

Bilindiği gibi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinde; “Üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil, gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması ve niteliği itibariyle devamlılık göstermesi gereklidir.” denilerek, “çete”nin tanımı yapılmıştır.

Bu anlamda “Topsakallı Şahıs Sayısı”nın en azından medya ayağında üç kişi olduğu kesin bir tespit. Zira birbirlerine sürekli “Hocam” diye hitap edip, ellerindeki devletin en gizli bilgilerini birbirleri ile paylaşıp, sırayla yazıyorlar, yine birbirlerinin yazılarını örnek gösterek, farklı konularda toplu halde bilgi kirliliği yaratıyorlar. Bu durum da ilişkideki devamlılığın göstergesi.

Kısacası, elimizde bir “Topsakal Çetesi” olduğu söylenebilir. Öyle ise bu çeteyi Emniyet’in takip etmesi, savcılar tarafından soruşturma konusu edilmesi gerekmiyor mu ? Gerekiyor, lakin sıkıntı da tam burada zaten. Zira “topsakal çetesi” polis ve savcı içinde de örgütlenmiş ve bizatihi bunlar tarafından besleniyor, yönlendiriliyorlar. Yani tuz kokmuş, hepsini denize dökmenin vakti çoktan gelmiş.

Allah’ın sopası yok derler ya, İstanbul Emniyeti’ndeki bu çeteyle bağlantılı görevlilerin jet hızıyla tayin edilmesi ve ÖYM’lerde gerekli değişikliklerin yapılmasıyla çeteye ilk darbe vuruldu.

Bu çete, devleti ve kurumlarını yıpratma yönündeki çalışmalara her vesile ile devam ediyor. Ancak tüm bu olanlardan sonra gerçek yüzleri ortaya çıktığından, artık eskisi kadar insanları etkileyip kandıramıyorlar.

Peki bu çete neden kuruldu? Ne oldu da bir sene öncesine kadar devleti, hükümeti ve MİT’i destekleyen bu “topsakallar çetesi” bir anda 180 derece döndü. Cevabı biraz geçmişte gizli, dikkatli bir incelemeyle bu durum net bir şekilde görülebilir.

Hedef olarak Başbakan’ı ve ona bağlı MİT’i seçerek saldırılarını başlatan bu çete, ilk uygulamasını Uludere Olayı’nda göstererek, bu olayı MİT’in üzerine yıkmaya çalıştı.

Sonrasında Şubat 2012 başlarında ortaya çıkan “İfade Krizi”nde de, işbirliği içinde oldukları savcı ve polis marifetiyle, MİT’i hedef tahtasına koydular. Başbakan’ı bile “gelsinler beni alsınlar” dedirtecek kadar rahatsız ettiler.

Nitekim çete üyeleri, daha önce Ergenekon soruşturmalarında gerekli tecrübe deneyimleri sağlamış, kolektif çalışmanın olumlu sonuçlarını görmüşlerdi.

Cesaretiyle tecrübeyi birleştiren “çete”nin ana hedefinde Başbakan, ona ulaşmak için kullandıkları tali yolda ise MİT vardı. Onun için öncelikle MİT yıpratılmalıydı. Böylece, MİT eski Müsteşarı denetiminde başlatılan “Açılım” ve buna bağlı MİT-PKK görüşmeleri deşifre edilerek, ilk kısmi başarılarını sağladılar.

“KCK’yı MİT kurdurdu” ve “PKK’yı MİT yönlendiriyor” gibi iddialar da bu çete tarafından ortaya atıldı. Diğer iddialar gibi bunların da gerçekle uzaktan yakından ilgisi yoktu.

Ancak hesap etmedikleri bir olay oldu ve Başbakan, bu olayların perde arkasını tam olarak görebildi ve gerekli müdahalelerde bulunarak, çetenin oyununu bozdu. Bu müdahale çetenin daha da belirginleşmesini ve deşifresini sağladı. Mücadelelerini açıkça yürütmeye mecbur kalan çete aldığı darbeden ders çıkarmak bir yana saldırganlığını, cüretkarlıkla devam ettiriyor. Zira çeteye yönelik hukuki bir dava henüz açılmadı.

Kim mi bu topsakal çetesi, gayet net ortada değil mi?

Biri İstanbul polisinin tahsis ettiği, 6 korumasıyla dolaşan, sokakta arkasından yürüyen herkesi MİT sanarak, GBT taramasından geçirildiği, süper gazeteci…

Biri İkamet ettiği polisevinden, 2 polis koruması olmadan dışarı çıkamayan, yemek yediği her yerde insanların resimlerini çekerek işi “işte bu MİT’çi” diye twit atmaya kadar götüren bir isim…

Diğeri de Amerika da FBI, Türkiye’de polisin koruduğu, biri beni tehdit etse de Amerika’da yaşamak için neden bulsam edasıyla dolaşan askerlik sorunlu bir isim…

İşin gerçeği; bütün bu bilgi kirliliği ve kargaşadan sıyrılıp, yukarıdan bakılınca; kendilerini Başbakan’dan bile güçlü gören, devletin istihbarat teşkilatını vatan hainliği gibi çok ciddi ithamlarla suçlayan ve tek bir akılla idare edildikleri belli olan bu şahısların, top sakalları kesilince altından KİM çıkacak diye merak ediyor insan.

Ayrıca, MİT krizinin hemen ardından tayin gören İstanbul’da bir emniyet müdürünün, terfien İstanbul’a geri dönmesi de, bu çetenin herşeye rağmen gücünü devam ettirebildiğinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir.

Son tahlilde; bu çetenin tüm üyeleri yargılanmadan ve dış bağlantıları çözülmeden karanlık noktaların aydınlanmayacağı aşikar. Elbet ona da sıra gelecek hiç merak etmesinler…

ERDEM YAVUZ

***