MEDYAGUNDEM.COM- Kendisi bir ODTÜ mezunu olan Yeni Şafak yazarı Prof. Dr. Yasin Aktay bugün “ODTÜ’de özrü kabahatinden büyük faşizm” başlıklı yazısında okulundaki “faşizme” dair çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
Aktay’ın yazısından satırbaşları şöyle:
İÇİM KAN AĞLAYARAK TANIK OLDUM
ODTÜ’de başörtülü öğrencilere yönelik kendi hemcinslerinin taciziyle ilgili haberi duymayan kalmadı herhalde. Videosunu bir kaç defa izlediğim hadise ne yazık ki beni fazla şaşırtmadı. Yazık ki, diyorum, çünkü şahsen mezun olduğum ODTÜ’deki ideolojik hegemonyanın ne kadar baskıcı, faşizan bir hal almış olduğuna defalarca içim kan ağlayarak tanık olmuşluğum vardır.
KONUŞTUKÇA FAŞİZM ÜRETEN YAPI
Kuşkusuz bu sözlerim ODTÜ’lülerin tamamını, hatta çoğunu ilzam şeyler değil. Üniversitenin her biri alanında gerçekten önemli başarılara imza atan, ideolojik saplantılardan uzak çok sayıda öğretim üyesi ve öğrencinin olduğunu da biliyorum. Ancak oradaki faşizan ideolojik hegemonyanın oluşumunda o türlerin bir katkıları olmadığı gibi, oluşmasını da engelleyemiyorlar. Neticede solculukları kendilerinden menkul, konuştukça faşizm üreten, ürettikleri faşizmin cenderesi içinde kendini bile tanıyamayacak hale gelen örgütlü yapıların belirlediği bir ortam hakim oluyor.
BUNLARIN ABİLERİ VE ABLALARI DA AYNEN BÖYLE ŞAKŞAKÇILIK YAPARDI
Neymiş efendim, pankartlı kahraman kızlarımızın ve onlara alkış tutan arkadaşlarının tepkisi başörtülü olmaya değil, cemaatçi olmaya imiş.
Aslında, başörtüsünün yasak olduğu dönemlerde, başörtülü öğrencilerin itilip kakılmasına karşı bu öğrencilerin abileri ve ablalarının aynen böyle bir şakşakçılık yaptıkları olaylar da fazlasıyla vakidir, hem ODTÜ’de hem de başka üniversitelerde ya bunu geçelim. Bu muamelenin kendisi insanlık dışı, faşizan ve utanç verici bir muamele. Bunu bir cemaat mensubunun hak ettiğini nereden çıkarıyorlar acaba? Kendileri en disiplinli ve hiyerarşik şekilde örgütlenmiş yapılar içinde yer alanların cemaat kavramını bu kadar demonize etmesi de ne oluyor peki?
ONLAR İÇİN ÖZGÜRLÜK ÜNİVERSİTELERİN KENDİ FAŞİZAN İDEOLOJİLERİNE MÜLK OLMASIDIR
Öğrenci hakları, öğrenci dayanışması, öğrencinin örgütlenme ve ifade özgürlüğü falan hak getire. Bunların bu kadar ulvi değerlere ayıracak ne zamanları ne de engin gönülleri var. Onlar için üniversitelerin özgürlüğünden kasıt, üniversitelerin kendi faşizan ideolojilerine mülk olmasıdır. Daha aşağısı da kurtarmaz.
Öğrencilerin özgürce örgütlenmesi ve siyaseti özgürce yapması hususunda bin dereden su getirirler ama aslında kast ettikleri bütün öğrencilerin kendi faşizan cemaatlerine mürit olmasından başkası değil. O yüzden başörtülü öğrenci neden taciz edildiğini sorduğunda gayet pişkin ve gayet doğal bir hakkıymış gibi ‘biz ODTÜ’de cemaatçilere örgütlenme imkanı sunmuyoruz’ diyebiliyor.
TEK KELİMEYLE ENDİŞE VERİCİ DURUM
Bu nasıl bir kimlik duygusu? Bu nasıl bir şımarıklık? Bu nasıl pişkinlik? ODTÜ gibi bir üniversitede başkalarına bu kadar tahammülsüz bir neslin yetişebiliyor olması tek kelimeyle endişe verici bir durum. İstediklerine örgütlenme imkanı sunabilen, istemediklerine sunmayabilen bir makam bu. Sanırsınız ODTÜ’de bir öğrenci değil, insanlara neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verebilecek bir ilahlık makamı. Sokrates’ten beri (tabi felsefe tarihi itibariyle, yoksa daha kadim bilgelik tarihi itibariyle Hz. Adem’den beri bilinen) bilginin en büyük paradoksu, insanın cehaletini daha fazla artırma ihtimali. Öğrendikçe tevazusu artan, ne kadar şey bilmediğini daha fazla öğrenen bilgeliğin yerini, bu öğrenilmiş cehalet alınca ortaya böylesi bir faşizm çıkıyor. Faşizmin en önemli özelliği zaten kendini, yani sınırlarını, yani haddini bilmez oluşudur.