MEDYAGÜNDEM- Bugün Özgür Gündem gazetesinde BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş İmralı görüşmelerinin detaylarını açıkladı.
Öcalan’a ait sözleri ise çözüm sürecinde yepyeni bir sayfanın açıldığının da işaretiydi. Öcalan “Kürt dostu” gibi görünen “biz yoksak barış da yok” diyenlerle vedalaştı.
Öcalan’ın “Vekaleten Kürtler ve Türkler adına son 2 yüzyıldır şiddet sarmalı üretildi. Şimdi ilişkileri burdan çıkarmaya çalışıyorum. Barışı özgücümüze dayanarak inşa edeceğiz.” sözleri “Kürt dostu” gibi görünen Ergenekoncuları, bazı liberalleri ve solcuları akla getirdi.
Öcalan görüşmede, “Vekaleten Kürtler ve Türkler adına 2 yüzyıldır şiddet sarmalı üretildi. Şimdi biz burdan çıkmaya çalışıyoruz; bunu bize dayatanlar, bu defa bizsiz barışamazsınız demeye getiriyorlar” diyerek süreci engellemeye çalışan güçlere dikkat çekti.
Çözüm süreci başladığından bu yana tam da Öcalan’ın sözünü ettiği “vekaleten Kürtler adına” konuşan gazeteciler Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Ruşen Çakır, Ece Temelkuran, Nuray Mert, Amberin Zaman gibi isimlerdi.
Bu isimlerin de daha önceki yazılarında “Öcalan devletle anlaştı, Kürtleri kandırıyor” provokasyonu yapmalarından sonra anlaşılan Öcalan komployu iyi gördü ve Kürtleri bu provokasyondan korumak için çaba sergileyecek.
Öcalan’ın sözlerini Demirtaş röportajda şöyle aktardı:
“İçeride ve dışarıda bazı çevreler var. Bunları ismen de zikrediyor ama benim çok speküle edecek şekilde belirtmem doğru olmaz. Fakat Kürtlerin ve Türklerin birbiriyle barışmasından huzursuz olan çokça çevre var. Mesela şunu söyledi son görüşmede: Ben şunu artık daha fazla fark ediyorum dedi; Kürtler ve Türkler iki yüz yıldır bir şiddet sarmalına ve soykırıma varıncaya kadar bir şiddet ilişkisine bulaştırıldılar. Ve bu şiddeti aslında vekaleten Türkler ve Kürtler adına başkaları yürüttü hep. Yani Türkler ve Kürtler birbirine karşı hiçbir zaman bir şiddet kararı almadılar. Vekaleten Kürtler ve Türkler adına son 2 yüzyıldır büyük bir şiddet sarmalı üretildi. Şimdi biz bundan çıkmaya çalışıyoruz; bu şiddet sarmalını bize dayatanlar, bu defa bizsiz barışamazsınız demeye getiriyorlar. Yani savaşınızı da biz yaparız, barışınızı da biz yaparız diyorlar. Türkler ve Kürtler birbiriyle doğrudan da savaşamazlar, bizim adımıza vekaleten savaşırlar; barışacaksa da bizim istediğimiz ve bizim vekaletini vereceğimiz şekilde barışabilirler demeye getiriyorlar. Bunu ben çok daha fazla fark ettim diyor. O nedenle diyor, biz özgücümüze dayanarak bu barışı inşa edebilirsek kalıcı bir Türk-Kürt ittifakı ve işbirliği kurabiliriz. Ama buna karşı diyor, herkesin daha dikkatli olması lazım. Ben nasıl dikkatliysem, hükümetin de devletin de buna karşı dikkatli olması lazım. Özgüce dayalı bir barışı inşa etmemiz lazım. Ve bu barışı da eşitlik hukuku çerçevesinde inşa etmeliyiz. Bunu başaramazsak, bu şiddet sarmalını Ortadoğu toplumlarına bir kader olarak dayattıkları gibi Türklere ve Kürtlere de bir kader olarak dayatmaya devam edecekler. Ben bu ilişkileri buradan çıkarmaya çalışıyorum. İşte bu kadar stratejik yaklaşıyorum. Bu iki yüzyıllık şiddet sarmalından bu toplumları kurtarmaya çalışıyorum. Benim önerim, projem budur. Hükümet de bu kadar ciddi yaklaşırsa tarihi bir iş, halklarımıza layık bir iş yapmış oluruz, mesajı veriyor kendisi.”
medyagundem.com