Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Dicle Üniversitesi’nde FETÖ/PDY terör örgütü yapılanmasına ilişkin yürüttüğü soruşturmada, çarpıcı ayrıntılar ortaya çıktı.
İddianameyi hazırlayan savcı terör örgütü yapılanmasının 1500 kadar örgüt üyesini Dicle Üniversitesi’ne yerleştirdiğini ifade etti. Savcı, PKK faaliyetlerine karşı bir araya geldiklerini söyleyen örgütün kemik kadrosunun, bu yolla yaptıkları gayri meşru eylem ve yapılanmayı haklı göstermeye çalıştıklarını belirtti.
Dicle Üniversitesi’nde FETÖ/PDY terör örgütünün akademik yapılanmasına yönelik yürütülen soruşturma sonunda ihraç edilen eski Rektör Ayşegül Jale Saraç ile yardımcıları Aytekin Sır, Aslan Bilici ve Sabri Eyigün hakkında ‘Terör örgütü kurma ve yönetme’ suçlarından 22.5’ar yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianame, Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. İddianamede FETÖ/PDY terör örgütünün akademik yapılanmasını ayrıntılı olarak açıklayan savcı, örgütün devletin hemen hemen tüm kurumlarına sızdığını ve kadrolaşma faaliyetlerinde bulunduğunu kaydetti.
ÖRGÜTTEN AYRILMAK İSTEYENLERE MOBBİNG UYGULANDI
FETÖ/PDY terör örgütünün Dicle Üniversitesi’ndeki yapılanmasında Ayşegül Jale Saraç’ın rektör seçildiği 2008 yılının dönüm noktası olduğunu belirten savcı, seçimden sonra oluşturulan kadronun ilk olarak dış üniversitelerden FETÖ/PDY terör örgütü bağlantılı öğretim görevlilerini işe alarak, kemik kadroyu kurduğunu kaydetti. Bu kemik kadronun ise zincirleme halinde terör örgütüne müzahir kişilerin üniversiteye yerleşmesini sağladığını ifade eden savcı, yapılanmanın başında olan Rektör yardımcısı Aslan Bilici’nin ifadesi sırasında çok sayıda kişinin ismini verdiğini ve bu kişilerin FETÖ/PDY terör örgütü tarafından işe alındıklarını söylediğini kaydetti. Rektör Ayşegül Jale Saraç’ın akıl hocasının şüphelilerden Sabri Eyigün olduğunu belirten savcı, FETÖ/PDY terör örgütü yapılanmasının bin 500 civarında örgüt üyesini üniversite içerisinde istihdam ettiğini vurguladı.
İşe alımların yasal gözükmesi için sadece örgüt üyesinin başvurabileceği şekilde ilanların hazırlandığını kaydeden savcı, 17/25 Aralık sonrası örgütten ayrılmak isteyenlere ise çeşitli yollardan mobbing uygulandığını ifade etti.
PKK’YI KULLANIP İLLEGAL EYLEMLERİ HAKLI GÖSTERMEK İSTEDİLER
Üniversitedeki mevcut kemik kadronun PKK faaliyetlerine karşı bir araya geldiklerini söylediğini belirten savcı, şüphelilerin bu şekilde gayri meşru eylem ve yapılanmalarını haklı göstermeye çalıştıklarını kaydetti. 2008 yılı sonrasında Dicle Üniversitesi içerisinde PKK ve marjinal sol eylemlerde herhangi bir azalma olmadığını belirten savcı, aksine Sur olayları sırasında PKK’ya Tıp Fakültesi’nden ilaç gönderildiği iddiasının, kemik kadronun tüm savunmalarını çürüttüğünü vurguladı.
ÜNİVERSİTE’NİN FETÖ ÜSSÜ OLMASINI SABRİ EYİGÜN SAĞLADI
Sabri Eyigün’ün 8 yıllık dönemde Genel Sekreterlik ve Rektör yardımcılığı görevlerinde bulunduğunu belirten savcı, şüphelinin FETÖ/PDY terör örgütünün Dicle Üniversitesi’ni ele geçirmesine sebebiyet verdiğini vurguladı. Sabri Eyigün’ün Dicle Üniversitesi’nin FETÖ/PDY terör örgütünün üssü olmasına imkan sağladığını vurgulayan savcı, şüphelinin 1996 ve 2005 tarihlerinde iki kez Todays Zaman isimli gazeteye yakınlığı ile bilinen Friedrich Ebert Vakfına davet üzerine gittiğini kaydetti.
ÖRGÜT ÇOK GİZLİ KAPAKLI ÇALIŞIR
İddianameye yansıyan ifadesinde Mehmet Kırkıncı hocaya bağlı HASEV vakfında yöneticilik yaptığını belirten Eyigün, “HASEV ile gönül bağım devam ediyor. Paralel terör örgütü ile madden, manen, sosyal, siyasi, dini hiçbir bağım yoktur. Hayatım terörle mücadele ile geçmiş, binlerce öğrencimi dağa çıkmaktan kurtarmışım. Gözaltında bulunduğum sürede beni en çok üzen terör damgası ile burada bulunmam ve terör örgütü elemanları ile aynı havayı teneffüs etmemdir. FETÖ/PDY terör örgütüyle ilişki ve irtibatım kesinlikle yoktur. Bu örgüt çok gizli kapaklı çalışır. Aidiyet duygusunu çok güçlü verirler ve itaat kültürü çok fazladır. İtaat kültürü çok olduğundan dolayı tehlikeli olabilirler. Üniversitede FETÖ/PDY terör örgütü üyelerinin görevlendirilmemesi için engel oldum. 2008’den sonra Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı olan Mehmet Fuat Gürkan’ın FETÖ üyesi olan kişilerin akademik kadroya alınması konusunda Türkiye genelinde eleman temini için çalışma yaptığını ve üniversite yönetimine teklifte bulunduğunu gördüm. 17 Aralık öncesi örgüt üniversiteye eleman sokmaya çalışınca onların kadrolaşmasını engellemek için çaba sarfettik. Ayşegül Jale Saraç rektörlüğe geldikten sonra rektör yardımcısı olan Aytekin Sır paralelci olarak bilinen personelin abiliğini yapmaktaydı. Paralelciler her türlü sorunda benim genel sekreter olmama rağmen Aytekin Sır’a giderek problemlerini çözmeye çalışırlardı. 15 Temmuz darbe girişimine kadar üniversite içerisinde FETÖ üyelerine ilişkin herhangi bir işlem olmadı” dedi.