MEDYAGÜNDEM- Üç gün önce Taraf’ta “Erdoğan darbeyi hak ediyor” diye yazan asker eskisi Namık Çınar bir “darbeci” ilan edilip “şeytan” ile aynı muameleyi görüp geniş kitlelerce taşlanmıştı.
MEDYAGÜNDEM de “Tükürün şu insanlıktan nasibini almamış faşist kafanın suratına” demişti.
Bugün Taraf’ta Namık Çınar “yazım sorunluydu” deyip özür niyetine bir yazı yazdı. Belli ki fena ayar yemişti.
Ama Çınar’a asıl darbe gazetesi Taraf’tan geldi.
Mehmet Baransu Çınar’ın ipini çekti, “yüzüne tüküren” ilk isim oldu.
Baransu Çınar’ın içindeki “darbeci”nin açığa nasıl çıktığını şöyle yazdı:
(…)
Bu üslup tüketildi!
Kendisini Taraf gazetesinde köşe yazmaya başladığı dönem tanıdım. Eski bir askerdi. Kendi deyimiyle “12 Eylül’e kadar rütbeli bir subay, 12 Eylül’de ise bir darbe mağduru”. 80 darbesiyle ordudan atılmıştı.
Taraf’ta “Geç Kalmış Yazılar” başlığıyla, “kendi serüveni üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tomografisini” çekiyordu. Darbecilerin ve askerlerin zihin kodlarını deşifre ediyor, onları daha iyi anlamamıza yardımcı oluyordu.
Askeri uzun yıllar yakından takip eden biri olarak, Namık Çınar’ın içeriden “geç kalmış bu yazılarını” ilgiyle takip ediyor, önemsiyordum. Arşivimde bu anlamda sayısız yazısı var.
Askerî konularda ilgiyle takip ettiğim Çınar, son yıllarda siyasi konularda daha fazla kalem oynatmaya başladı. Siyasi konuları ele alış biçimi, yazdıkları, kullandığı üslup doğrusu beni şaşırtmaya başladı.
Demokrat, darbe mağduru asker gitmiş, yerine “27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat ruhunu yazılarında barındıran” bir Çınar çıkmıştı karşımıza. Bu anlamda eleştiri konusu yapacağım bazı yazıları var. Ancak yazılarının hiçbiri geçen haftaki “Erdoğan darbeyi hak ediyor” zirvesine ulaşmamıştı.
Bu gazete darbeyle, darbecilerle, darbe mantığıyla mücadele etti. Halen de ediyor. Çalışanlarının bazıları bu yolda hayatlarını hiçe saydı. Tehlikeye attı. Halen atıyor. Doğrusu bir yazıya şu kişi “darbeyi hak ediyor” başlığının atılamayacağı bir gazete burası.
Sanırım Namık Çınar, askeri değil “sandık darbesini” kastettim diyecektir. Ancak yazısını bir kez daha okumasını salık veririm. Bolca 28 Şubat ruhu, izi, üslubu görecektir. “Temel hak ve özgürlüklerden nasip alamamış kitlelerin doğu despotizmleriyle sarmallaşmış şeriat özlemleri” türü cümleleri 28 Şubat sürecinde Refah Partisi’ne karşı sayısız kez Cumhuriyet, Hürriyet’te okuduk.
“Evlatlarının rızkının nerelere saçıldığını göremeyecek kadar efsunlanmış kendi kitlesini sadaka kültürüyle avuturken, Mısır’a, Somali’ye, Myanmar’a ve kimbilir daha nerelere, kamu kaynaklarını Sünni İslâm Birliği uğruna hovardaca savurabiliyor” cümleleri de 27 Mayıs’ta, 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da bolca kullanılıp, tüketildi.
İki yıldır yaptığı icraatların büyük bir bölümüne sert eleştiriler getirdiğim Başbakan Tayyip Erdoğan’a Çınar’ın getirdiği şu eleştiriler de insaf sınırları dışında: “Uludere’de Afyon’da Gezi’de ölen bu halkın çocuklarına, Mısır’da ölen Mursi yanlılarına yanıp yakıldığı, ağladığı kadar üzülmediği de.. her türlü kötülüğü yapmaya müsait biri olduğu da…”
Sokakta ya da kahvede bile kullanılmayan bu dilin, gazete köşelerinde kullanılması da eleştiri olmasa gerek.
“Erdoğan’dan kurtulmanın vakti gelmiş olmakla beraber, eğer o tilkiliğinin önü alınamazsa, bu mümkün olamayacaktır” türden cümleleri Ertuğrul Özkök, Fatih Çekirge, Uğur Dündar vb. bırakalı çok oldu.
28 Şubatçılar da 27 Nisancılar da aydın-dindar kıyaslaması yapıp, “yapay iftar sofralarına” karşı “yeryüzü sofralarını” sıkça örnek gösteriyorlardı. Yani, Yaşar Nuriler, Zekeriya Beyazlar, İsmail Nacarlar, oruç bozmayan sigaralar, cinsel ilişkiler ve daha niceleri de bu topraklarda tüketileli çok oldu.
“Eğer yerel seçimlerde İstanbul’u düşürmezsek, bu parti bir daha iflah olmaz, önünü alamayız” cümlesi de 28 Şubat’ta Çevik Bir ve yol arkadaşları tarafın sıkça kullanıldı. Hatta bir palan hâline getirilmişti. Demokratik yollarla seçilmiş iktidarla, demokratik yollarla mücadele edememenin bir acziyetini yaşadı askerler ve sivil destekçileri. Sonunda da “post modern” yollara saptılar.
12 Eylül’de de askerler Turgut Özal’a karşı Turgut Sunalp’in partisini işaret etmişti. 28 Şubat’ta da Refah Partisi’ne “gününü göstermek, feleğini şaşırtmak, darbe neymiş, halkı aşağılamak neymiş…” türü cümlelerle had bildirilmişti.
Demem o ki Sayın Çınar… Bunlar kullanılıp, tüketildi.
Yazınız eski bir askerin bilinçaltının dışa vurumu gibi duruyor.
(…)