Sivil Dayanışma Platformu, Ertuğrul Özkök için Hürriyet de dahil olmak üzere gazetelere ilan verdi. O ilanda Özkök için “Müstemleke CEO’suna mecburi cevabımız” denildi. SDP’nin Ertuğrul Özkök hakkında ağır ithamlarda bulunduğu ilanın tamamı şöyle:
Müstemleke CEO’suna mecburi cevabımız
Sanki demokrat, güya darbe ve vesayet karşıtı takık Ertuğrul!
Türkiye’de yaşayan insanlara tek tek sorulsa darbelere ve vesayetçi anlayışlara karşı olmakla bilinen, demokrasiden yana tavır almış bir gazeteci ismi söyleyin: Ertuğrul Özkök ismini söyleyecek bir Allah kulu çıkar mı? Ölçeği biraz daraltalım. Bu gazeteci aynı zamanda genel yayın yönetmenliği yapmış birisi olsun: Ertuğrul Özkök ismini söyleyecek bir Allah kulu çıkar mı? Daha da daraltalım. Bu gazeteci Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmenlerindendir: Yine çıkmaz. Ölçeği bu sefer başka yönden daraltalım: Bu soruyu sadece Hürriyet okuyanlara, hatta Hürriyet çalışanlarına yöneltelim: Yine çıkmaz.
Ama gelin görün ki bu Ertuğrul Özkök 6-7-8 Ocak 2015 tarihlerindeki yazılarında acaip demokrat, acaip darbe ve vesayet karşıtı kesilmiş, demokrasi havariliğine soyunmuş ve Sivil Dayanışma Platformu’nun basın ilanıyla bozmuş durumda. Gölge kelimesine takmış! Başına Sivil Dayanışma Platformu’nun oyunbozan bildirisi düşmüş galiba!
Adamın kelime dağarcığında sivillik, millet iradesi, seçilmiş meclis gibi kelimeler olmadığı için millet iradesinin yansıması olan, oyunbozan ve sağlam iradeye dikkat çeken bir metni çok aşina olduğu darbe, vesayet, tehdit, şantaj, saldırı, iftira kelimeleriyle anlamaya ve güya kendince bir kurnazlık ve ustalıkla yine çok iyi bildiği bir manipülasyon aracına dönüştürmeye çalışıyor.
Dinime dahleden bari müselman olsa!
Bu yazıyı gerçekten demokrat bir gazeteci yazsa hadi neyse denilebilir ve izaha geçilebilir ama muhatap Ertuğrul Özkök olduğunda mizah atmosferinden çıkmadan ve kahkahalar eşliğinde devam etmek gerekiyor. Çünkü izah mizahı bozar. Tabii Ertuğrul Özkök ve demokrasi dendiğinde bunun neresi mizah diyenler olabilir. Kara mizah canım, kara mizah!
Başında bulunduğu gazeteyi adeta vesayetin odağı haline getiren ve attığı manşetlerle, yaptığı manipülasyonlarla vesayet odaklarının maşası olan Ertuğrul Özkök, öteden beri hep askeri ve bürokratik vesayetin talimatlarıyla iş yaptı. Tam bir statüko neferi oldu. Yalan haberler yaparak, kahpece manşetler atarak provokasyonlara imza attı. Algı operasyonları düzenledi. İftiralar attı. Pek çok insanı linçe tabi tuttu.
Son yıllarda alnında ve vicdanında kara bir leke olan geçmişini temize çıkarmak amacıyla eski pislikleri için “pişmanım, hatalıydık, o dönemde herkes öyleydi, aslında yanlış anlaşıldık” gibi basit özürlerle aklanmaya çalışıyor, vicdanını rahatlatmaya yöneliyor, aklı sıra günah çıkarıyor. Ama ne yapsa nafile! Genetik kodlarıyla oynandığı için artık istese de demokrat olamıyor. Pislik çukuru olan geçmişi yakasını bırakmıyor.
Son süreçte artık açıkça ortaya çıktı ki küresel hegemonya, Türkiye’nin demokratik dönüşümünü istemiyor ve kendileri için bir tehdit olarak algılıyor. Bu sebeple bazen doğrudan bazen içerideki taşeronlarını kullanarak her gün yeni saldırılar düzenliyor. Bu ülkenin ayağa kalkmasını istemeyenler ve Türkiye’nin istiklal mücadelesini engellemeye çalışanlar tam da Gençliğe Hitabe’deki şu tespiti doğrular vaziyetteler: “…Şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.”
Elbette bu gelişmeler karşısında bu ülkenin tabanından gelen ve ana damarını temsil eden Sivil Dayanışma Platformu olarak kayıtsız kalmamız mümkün olamazdı.
Bı̇z ı̇nanıyoruz kı̇ Türkı̇ye’dekı̇, bölgedekı̇ ve bütün dünyadakı̇ mazlumlar ı̇çı̇n bı̇r umut halı̇ne gelen ve demokratı̇k dönüşüm hareketı̇nı̇n büyük lı̇derı̇ olan ve gücünü mı̇lletten alan Sağlam İrade, kararlılıkla yoluna devam edecektı̇r. Sağlam İrade’nı̇n gölgesı̇ de Ertuğrul Özkök gı̇bı̇lere rağmen mı̇lletı̇mı̇z ve bölge halkları ı̇çı̇n bı̇r serı̇nlı̇k ve esenlı̇k kaynağı olmaya devam edecektı̇r.
Müstemlekeci vesayetin çığırtkanlığına soyunan Ertuğrul Özkök’ün günah galerisinden bazı yazı ve manşet örnekleri aşağıda sunulmuştur:
Sivil Dayanışma Platformu’nun ismindeki sivili anlamıyor. Anlasa şaşırmalıydık zaten!
Çünkü 28 Şubat darbesi için “28 Şubat bal gibi bir sivil toplum hareketidir.” “28 Şubat, Türk demokrasisi tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.” “28 Şubat’ı destekledim. Hayatımın sonuna kadar da savunmaya devam ederim. Üç beş aydın kırıntısı aksini düşünüyor diye de uykularım kaçmaz.” “Yarın bu ülke, 97 şartlarına düşse, yine desteklerim.” diyebilen birisinden sivilliği, demokratlığı, millet iradesini anlamasını beklemek abesle iştigal olur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı alanen tehdit ediyor
Sivil Dayanışma Platformu’nun bildirisini tersinden anlayarak güya bir tehdit olduğunu savunuyor. Bu bildiride güya yalan ve iftira olduğunu, meclise ve anayasal kurumlara saldırıda bulunulduğunu, milletin ve meclisin küçümsendiğini iddia ediyor.
Hayatı iftira, kumpas, tehdit, şantaj, kibirle geçen ve adeta yalanlar girdabında boğulan birinin bu metni başka türlü anlaması beklenemezdi herhalde. Oysa bakın sadece birkaç alıntıyla bile görülecek pis geçmişinde ne yalanlar, ne iftiralar, ne tehditler, ne şantajlar var:
Erdoğan’a hakaret ediyor ve ona yapılan hakareti savunuyor
Toplumun bir kesimini küçük görme
Azgın azınlık. İsrail’in Filistin’de yaptığı katliamları kınayan ve bu katliamları protesto edenleri “azgın azınlık” olarak tanımlıyor. Göstermelik 1-2 cümle ile İsrail’i eleştirir gibi yaparken esas tepkiyi her zaman İsrail’i protesto edenlere gösteriyor; onları küçümseyip itibarsızlaştırmaya çalışıyor.
Başörtüsü sorunu
Ertuğrul Özkök Türkiye’de bir başörtüsü sorunu olduğunu ve bu sorunun mağdurları olduğunu kabul ediyor. Ancak her zamanki kurnazlığıyla bu sorunun çözümünü imam hatiplerin kapatılarak azaltılmasında görüyor. Ona göre bu sorunun varlığının sebebi Türkiye’de İslamcıların varlığı. Ona göre sistem, bu AZGIN AZINLIK olarak tabir ettiği İslamcılara karşı bir savunma mekanizması olarak başörtüsü yasağını getiriyor. Milli görüş ya da İslamcılar olmazsa başörtüsü sorunu da olmazdı. Ona göre başörtüsü mağdurları başörtüsü yasağına değil, başörtüsü yasağını dillendiren siyasilere karşı çıkmalı.
Bu ve buna benzer birçok yazıda (ABD’nin Irak’ı işgal ettiği dönemde) hiçbir zaman ABD’nin Irak’ta yaptıklarını eleştirmiyor. Irak’ın yaşadığı en çetin ve kanlı günlerde ABD’nin Irak’taki varlığını sorgulamak yerine devamlı olarak Saddam’ı, Irak’ı, Iraklıları ele alıp Irak’taki koşullardan onları sorumlu tutuyor.
Tam bir Amerikancı