MEDYAGUNDEM.COM- İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Oktay Erdoğan, tartışma konusu olan 2’inci dalga soruşturma dosyasını savcı Muammer Aktaş’tan aldı.
Bazı bakanların çok yakınındaki isimler ile son yıllarda büyük ihaleleri alan işadamları bulunduğu, bu kişilerin iş yaptığı bürokratların yer aldığı isimlere yönelik olduğu iddia edilen soruşturmayı yürüten TMK Savcısı Muammer Akkaş’tan dosya alındı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı’nın suç işlediğini açıkladığı savcı Muammer Akkaş da gazetecilere bir basın açıklaması yaparak, “Bundan sonra sorumluluk İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ve Başsavcıvekilindedir. Tüm meslektaşlarım ve kamuoyu bilmelidir ki; bir Cumhuriyet Savcısı olarak soruşturma yapmam engellenmiştir.” yargı darbesinde gelinen noktayı gözler önüne seren skandal bir çıkış yaptı.
O SAVCI BAKIN KİM ÇIKTI?
İşte o savcının daha önce Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir’i tehdit ettiği ortaya çıktı. Yükselir Twitter’da savcı ile ilgili flaş bilgiler verdi.
İşte o twitler:
İŞTE YÜKSELİR’İN 25 NİSAN 2012 TARİHLİ SABAH’TAKİ YAZISI:
MİT çalışanları neden isyanlarda?
Kalemi “sivri” olan bir yazarın ifade için sık sık savcılığa çağrılması şaşılacak bir durum değildir. Sonuçta “yazmak” sizin için ne kadar doğal hak ise, yazdıklarınıza canı sıkılan birilerinin de yazınız için sizi adli mercilere şikâyet etmesi o kadar doğal haktır! İnanın sayamam meslek yaşamımda savcılığa kaç kez şikâyet edildiğimi ve kaç kez adliyelere ifade için gittiğimi.
O nedenle, 10 gün önce, savcılığın yeni bir çağrısını haber vermek için arayan avukatım Gökçe Kılıç Gülsaran’ın endişesini; ancak özel yetkili savcılarca “Terörle Mücadele Yasası” (TMY) kapsamında ifadeye çağrıldığımı öğrenince anladım. Haklıydı. Zira bu çağrı, öncekilerden farklıydı.
Neyse… Geçen cuma ifadeye gittik. Sağ olsun trafik nedeniyle randevuya geç kalmamıza anlayış gösterip, problem yaratmadan, üstelik de öğle tatilini yakarak görüşmeye aldı savcı Muammer Akkaş bizi. İlk sorusu da şu oldu: “25 Mart 2012’de, ‘Asıl hedef Başbakan mı?’ başlıklı yazıda MİT gibi son derece kritik kurumda görevli kişilerin adlarını ve çalışmalarını açık açık yazıp, bu kişileri PKK Terör Örgütü’ne alenen hedef gösterdiniz! TMY gereği bu isimleri yazmamanız gerektiğini bilmiyor muydunuz?”
Durumun ciddiyetini kavrayabilmem için olsa gerek ekledi ardından da “Allah korusun!
Ya bu arkadaşların başına bir iş gelse Sevilay Hanım!”
Önce anlayamadım neyle suçlandığımı. Hakan Fidan dahil 5 MİT’çiyi soruşturma yönünde savcıların çağrısına, yazar olarak MİT’ten yana tavır koyduğum gün gibi ortadayken, MİT’çileri PKK’ya hedef göstermekle itham edilmek pek rasyonel gelmedi çünkü! Evet. İki MİT’çinin adını ilk kez ben yazmış olsam, savcı Akkaş’ın yaptığı suçlamaya verecek cevabım yoktu. Çünkü gerçekten de TMY kapsamında terör örgütüyle mücadele eden MİT’çilerin ya da haber elemanlarının kimliğini ifşa etmek, onları suç örgütlerine hedef göstermekle eşdeğerdir. Ancak benim o iki MİT’çiyi açık açık yazmamın nedeni, isimlerinin daha önce birçok kez haberlerde çıkmış olmasıydı. Yeterince ifşa olmuşlardı. Ben PKK’ya hedef göstermede katkı yapmış olamazdım. Hazırlıklıydık Allah’tan. Daha önce adlarının hangi haberlerde geçtiğine dair belgeleri sunduk savcıya ve çıktık! Aslında Gökçe, “Lütfen yazma! Başımıza yeni bir iş çıkarma!” ricasında bulunduğu için meseleye girmeyecektim. Ama daha üç gün önce yaşadıklarımın akabinde MİT’te yaşananlarla ilgili kulağıma son gelenler öyle çelişkili bir durum yaşandığını gösteriyordu ki… Sizinle paylaşmam kaçınılmaz oldu!
Değerli okurlarım. Hakan Fidan’dan tutun da, teşkilatın en alt kademesindeki çalışanına kadar tüm MİT personeli birkaç gündür komada! Niye biliyor musunuz? Çünkü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen ‘Devrimci Karargâh Örgütü’ soruşturmasında yakalanan ama ifadesinde de örgütün beyni ile MİT arasında haber alıp götürdüğünü söyleyen ve bu durumu da MİT tarafından teyit edilen M.Ş. adlı ajanın kimliği, ne yaptığı, nerede yaşadığı savcılığın dördüncü iddianamesine olduğu gibi aktarılmış. Daha da kötüsü M.Ş. ile ilgili detaylar basın tarafından da aynı biçimde haberleştirilmiş.
Haber kaynağım aktardı. Hakan Fidan’ın canı çok sıkkınmış bu son olaylardan dolayı. Bir yandan ailesi ve kendisinin can güvenliği tehlikeye giren M.Ş.’yi sakinleştirmeye, onu koruma altına almaya, bir yandan da M.Ş. olayını emsal gösterip isyan bayrağı açan personelini sakinleştirmeye çalışıyormuş. Fidan’ın ve diğer MİT çalışanlarının vehmini anlamamak mümkün değil.
Anlamadığım başka bir şey var. O da… Adları kamuoyunda ayyuka çıkmış iki MİT’çiyi köşemde yazmış olmamı bile suç kabul eden ve “MİT konusunda daha dikkatli olunması gerekmektedir” hassasiyeti gösteren özel yetkili savcıların aynı hassasiyeti neden iddianamelerinde göstermedikleridir!
Haksız mıyım?