ABD Federal Soruşturma Bürosu FBI’ın Edirne’den bir kişinin bilgisayarına ‘Çocuk pornosu’ indirdiğini tespit ederek Emniyet’e bildirmesi üzerine, yapılan IP (İnternet protokol) incelemesi ardından ‘çocuk porno’ görüntülerinin Trakya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Sarıoğlu’nun evindeki bilgisayardan indirildiği öne sürüldü. Türkiye’nin tartıştığı Hüseyin Sarıoğlu hakkındaki iddialar, hukuki süreç sonunda aydınlığa çıkacak. Ancak Edirne’de bilgisayarına çocuk pornosu indirdiği iddiasıyla evine baskın yapılan, bütün elektronik cihazlarına el konulan ve bir kesim tarafından hakkında geniş çaplı bir olumsuz kampanya başlatılan Trakya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Hüseyin Sarıoğlu adına bir açıklama yayınlandı. Olayın iç yüzünün anlatıldığı açıklamada teknik detaylar dikkat çekiyor. Sarıoğlu açıklamada yaşanan süreci ‘iftira ve linç kampanyası’ olarak yorumladı.
Trakya Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Uzunköprü Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürü Hüseyin Sarıoğlu adına, hakkında bu hafta çıkan haberlerle ilgili açıklama yayınlandı.
Sarıoğlu’nun evine yapılan baskın, elektronik cihazlarına el konulması ve sonrasında gelişen olayların detaylıca anlatıldığı açıklamada, yaşananların ‘iftira ve linç kampanyası’ olduğu belirtildi.
Olayın özellikle DHA tarafından çarpıtıldığı ve eve baskın yapan ekibin tutumunun şüpheli olduğu belirtilen açıklamada en dikkat çeken bölüm ise, bilgisayarların ‘bilgisayarında çocuk pornosu bulundu’ haberleri yapılmaya başlandıktan 2 gün sonra açıldığı iddiası oldu.
İşte Hüseyin Sarıoğlu adına yapılan o açıklama:
Hüseyin Sarıoğlu’nun evi 21 Aralık günü mahkeme kararına istinaden 15:30-17:30 saatlerinde ikisi üniformalı üç emniyet görevlisi ve mahalle muhtarından oluşan dört kişilik ekip tarafından aranmıştır.
Kendisi Üniversitedeki görevi başında olduğu bir esnada gerçekleştirilen aramada üç masaüstü ve üç laptop bilgisayar, bir tablet, harici hardisk, flaşbellek, MP3 çalar gibi elektronik cihaza ve haberdar olması üzerine eve gelen Hüseyin Sarıoğlu’nun cep telefonuna el konulmuştur.
Arama sırasında evde bulunan Bilgisayar Programcılığı öğrencisi ve yazılımcı olan oğlunun ısrarlı talep ve uyarılarına rağmen hiçbiri açılıp bakılmaksızın, inceleme ve imaj alma işlemi yapılmaksızın tutanağa geçirilen cihazlar alınıp götürülmüştür.
22 Aralık 2015 günü Hüseyin Sarıoğlu 17:45 sularında derste olduğu bir sırada Doğan Haber Ajansı muhabiri Engin Özmen kendisini aramış ve hakkında yürütülen soruşturmadan söz ederek açıklama istemiştir. İstediği açıklamayı alamayan muhabir bu defa da SMS mesajıyla talebini iletmiştir.
Gizli yürütülmesi gereken hazırlık soruşturmasının medyaya sızdırıldığını öğrenen Hüseyin Sarıoğlu savcılığa giderek GİZLİLİK ve YAYIN YASAĞI KARARI aldırmak istemişse de bir sonuç elde edememiştir.
23 Aralık 2015 günü saat 12:00 sularında DHA sondakika.com isimli haber portalında haberi yayınlamıştır.
Bunun üzerine ikinci kez savcılığa başvuran Hüseyin Sarıoğlu dört saatlik bir süreç sonunda 17:30’da yayın yasağı kararını aldırabilmişse de kararın ilgili mercilere ulaştırılması 24 Aralık 2015 Perşembe gününe kalmıştır.
İnternet, görsel ve basılı medyanın tümünde yaygın olarak yürütülen linç kampanyası ve yargısız infazla hukuk zemininde başa çıkmaya çalışan Hüseyin Sarıoğlu, asıl şoku o ana kadar kendisine “geçmiş olsun” deme duyarlılığını dahi göstermeyen Rektörün kendisini Rektör Yardımcılığı ve Uzunköprü Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürlüğü görevinden almasıyla yaşamıştır.
24 Aralık 2015 günü yaşanan skandal ise aramaya bilişim uzmanı olarak katılan görevlinin bilgisayarlara el konuluşunun üstünden 48 saat geçtikten sonra Hüseyin Sarıoğlu’nun oğlunu telefonla arayıp bilgisayarların şifrelerini istemesiyle ortaya çıkmıştır.
21 Aralık 2015 Pazartesi günü el konulan bilgisayarlar 24 Aralık Perşembe günü akşam saatlerinde hala daha açılıp incelenmediği ve imajları alınmadığı halde nasıl oluyordu da “Hüseyin Sarıoğlu’nun
kişisel bilgisayarında bol miktarda görüntü depolandığı” haberi 22 Aralık 2015 Salı günü hazırlanıyor ve medyaya servis edilebiliyordu?
Aynı şekilde daha kendisinin ifadesine dahi başvurulmayan, hakkında herhangi bir soruşturma açılmayan Hüseyin Sarıoğlu üç yılı aşkın zamandır kendisine onlarca görev ve sorumluluk yükleyen Rektör tarafında alelacele Rektör Yardımcılığı görevinden alınıyordu?
Bütün bunlar Hüseyin Sarıoğlu’nun geçmişiyle birlikte düşünüldüğünde ortaya çıkan şey Hoca’nın büyük bir konsorsiyum tarafından yürütülen bir operasyonun hedefi olduğu gerçeğidir:
Hüseyin Sarıoğlu 28 Şubat sürecinin simge isimlerinden İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nu görevden aldıran kişiydi.
Hüseyin Sarıoğlu sıfırdan aldığı bir fakülteyi üç ay gibi kısa bir sürede öğrenci alacak düzeye taşıyan idealist bir dekandı. Fakülte ve üniversite camii için sıra dışı projeler yaptırmış, inşaat sürecinin de sıra dışı bir kalitede gerçekleştirilebilmesi için girişimlerde bulunmuştu. O nereden bilsindi ki bu işler başka türlü işler? O güzelim projenin, Rektörü marifetiyle iptal edilebileceğini hesaplayamamış; yanlış gidişi önleme çabasının başına büyük işler açacağını da.
Hüseyin Sarıoğlu Rektör Yardımcısı olarak etkin bir koordinasyon ve motivasyonla küçük bir ekibe üniversite WEB sitesini üç aylık bir zaman diliminde yeniden yaptırmayı başarmıştı.
Hüseyin Sarıoğlu Müdür olarak sıfırdan aldığı yüksekokulun üç bölümünü çok kısa sürede öğrenci alır hale getirmişti.
Daha onlarca başarılı ve dikkat çeken çalışmalarıyla bu adam Rektörünü gölgede bırakma, ona rakip olma potansiyeli taşıyordu.
Hüseyin Sarıoğlu, kendisine verilen bir görev olarak soruşturduğu geçmiş dönemde gerçekleşen diplomada sahtecilik olayı ağır cezaya taşınmıştı.
Bir şeyler yapılmalı ve Sarıoğlu devre dışı kalmalıydı.
Kendisine hırsız yolsuz denilemezdi, saygısız ve geçimsiz olduğu söylenemezdi. İlahiyatçıydı ve İlahiyat Fakültesi Dekanıydı. İlgililere emeğinin heder edilmesi ve gayretinin hiçe sayılması karşısında eli kolu bağlı durmayacağının işaretini vermişti. Adı da zaten en güçlü rektör adayı olarak tedavüle sürülmüş, ilk döneminin sonuna yaklaşan rektöre korku salınmıştı. Düğmeye basılmalı, Şubat 2015’ten itibaren oluşturulan, kimlik, kişilik ve misyonu bakımından Sarıoğlu’nu manen bitirecek, insan içine çıkamaz hale getirecek olan iftira bir linç kampanyası olarak başlatılmalıydı.
Öyle de oldu.