MEDYAGUNDEM.COM- Yeryüzünün en tehlikeli örgütü diye boşa denmiyor… Asıl tehlikeleri maneviyatı ve din adına kutsalı örgüt çıkarları adına gözü kara biçimde istismar etmelerinde…. Haşhaşilik deyimi sanki Gülen örgütü için biçilmiş kaftan…
İşte Kanada’da yaşayan ve Fetullah Gülen’in “özel” adamlarından biri olan Faruk Arslan… Adam şizofren, adam ruh hastası, adam bir soytarı… Peygamber Efendimiz ve ashabının gözaltına alınan paralel polisleri nezarethanede ziyaret ettiğini söyleyecek kadar ruh hastası…
En son Başbakan Erdoğan’ın cinci hocaları olduğunu söyleyip öyle oy aldığını zırvalayacak kadar haşhaş kafalı…
Peki bu şizofrenik durumun sebebi ne?
Peygamber Efendimizi kimi zaman kamyonet sırtına bindiren, kimi zaman Fetullah Gülen’le birlikte 81 il il Cemaat evlerini gezdiren, cinler, periler, beddualarla uğraşan bu yapının tehlikeleri sanılandan da daha mı büyük?
Aynen öyle… Faruk Arslan gibi bir soytarıya o twitleri attıran motivasyon Gülen’den geliyor. Aslında başta Gülen olmak üzere tüm haşhaşilerin içinde bir Faruk Arslan yatıyor.
Çünkü Gülen örgütü cinleri periler, ebced hesaplarıi ruhlar, rüyalarla kafayı bozmuş, masonik bir yapı..
Nedeni de şu analizimizde:
Kabala, Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’ın herkes tarafından bilinen açık anlamından başka, ezoterik anlamı bulunduğu, sembollere gizlenen bu anlamın öğrenilmesi ve yorumlanması geleneği olarak tanımlanabilir. Kabala bilgileri herkese verilmez, ancak inisiye olanlara verilir. Kabala ve büyü iç içedir. Hayatın, Kabala’da yer alan mistik şifre sistemleriyle yorumu yapılır. Her türlü kavram yerini tamamen Kabala esaslı sembol ve simgelere bırakmıştır. Kabala’nın en belirgin özelliği olan büyü, bu aşamada devreye girer. “İnisyatik ve hermetik gelenek içinde yer alan masonluğun geniş manadaki büyücülükle bir yakınlığı vardır. Kara büyü ve mistisizm masonluğun ayrılmaz bir parçasıdır. Sonuçta ulaşacağı en önemli sırlardan birisi, kara büyü ayinleridir.
İslam’da şiddetle yasaklanmış olan büyü, muska… Ciamaatın Siyonizm’le olan bağlarından dolayı sıklıkla başvurdukları bir yöntemdir. Tabanlarını iknada Kabala öğretilerini kullandıkları bilinmekteydi ama ispatlanmıyordu. İşte bu Faruk Arslan denen zer zevatın ifşaatları bunu doğrular mahiyettedir. Konuyu bu kadar teferruatlı bilip anlatması da bundan ileri gelmektedir.
Sayın Mazhar Bağlı’nın formülüze ettiği;
‘Benim çevreme telkin ettiğim çok esaslı bir Gülen Çetesi tanıma formülü vardır: Çok basit, kimi ne ile suçluyorlarsa bilesiniz ki o fiili, o günahı son derece profesyonelce bizzat kendileri işlemektedirler. Mesela birilerini şantaj ile suçluyorlarsa bilesiniz ki o işi tekelleştirmek istiyorlar. Muta’dan bahsediyorlarsa bu konuya dair ya bir planları ya da Yasin Aktay’ın deyimi ile fanteziler kuruyorlar. Kendileri o ayıpla suçlanmasınlar diye hemen birilerine bu etiketi yapıştırmaktadırlar. Eğer birisini hırsızlıkla suçluyorlarsa bilesiniz ki çok yakında büyük bir hırsızlık yapmışlardır. Eğer havuz medyası diye bir kavram tedavüle koymuşlarsa bilesiniz ki havuz medyası olma durumlarını gizlemek istiyorlar. Şia’yı suçluyorlarsa bilesiniz ki Şii gelenekle paralel bir takım inanç formlarını avanelerine benimsetmek istiyorlar. Bu formülü geçmişten bugüne kadar tanıdığınız bu örgüt elemanlarına uygulayın. Göreceksiniz ne kadar işlevsel olduğunu.
Mesela bir başka ülkeyle irtibatlı bir casusluk ve terör örgütünden bahsediyorlarsa bilesiniz ki örgütsel birçok iş ve eylem gerçekleştirmişler ve bunu saklama telaşındalar.’ Bu düşünceleri olayı anlatmaya yeterde artar bile cinsindendir.
Evet, kendi tabanlarına uyguladıkları Kabala tabanlı bu yöntemleri de artık deşifre olup, büyüyle, muskayla tabanlarını kandırdıklarını kendileri açık etmişlerdir.