Yeni Şafak gazetesi genel yayın yönetmeni İbrahim Karagül, bugün “Zekeriya Öz, o gün az kalsın dayak yiyordu” başlıklı yazısında 17-25 Aralık darbe girişimine dair çarpıcı anekdotlar aktardı. İşte yazısından bazı bölümler:
ZEKERİYA ÖZ MALİ ŞUBE’Yİ BASIP ŞEMA YAPTIRMAYA KALKIŞTI
İçerideki operasyonel kadroların bu kadar özgüven ve pişkinlikle hareket etmelerinin sebebi arkalarında hissettikleri daha doğrusu talimat aldıkları güçlerdi. 28 Şubat İsrail aşırı sağı ile ABD’deki neoconların ortak operasyonuydu ve Türkiye’de kendilerine yakın askeri unsurlar üzerinden yürütüldü. 17 Aralık’ta da yine aynı çevrelerin parmak izleri çok açık bir şekilde ortada. Dahası, operasyonun merkezi ABD’de ve her şey oradan yürütülüyor.
18 Aralık gününü hatırlıyorum. Önceki gün açığa alınan Zekeriya Öz, Mali Şube’yi bastı. Polislere zorla örgüt şeması yazdırmaya kalkıştı. Örgütün tepe ismi olarak da Tayyip Erdoğan’ı yazdırıyordu. Devamında bakanlar vs. geliyordu.
AZ KALSIN ORADA DAYAK YİYORDU
Öyle bir pervasızlık ve pişkinlikle hareket ediyordu ki, talimatlarına uymayı reddeden emniyet mensuplarını tehdit ediyordu. Ona göre darbe başarılıydı, hükümet gidiciydi, Erdoğan’ın ellerine kelepçe takılacaktı, bakanlar tutuklanacaktı.
Efgan Ala’nın müdahalesiyle apar topar Mali Şube’den dışarı atıldı. Örgüt şeması yazdırmaya çalışan Öz, oradan kovulmuştu. Az kalsın orada bir de dayak yiyordu.
HERKES DARBENİN BAŞARILI OLACAĞINDAN EMİNDİ
Sadece Öz değil, diğer savcılar, hakimler, emniyet mensupları, gazeteciler, işadamları, aklınıza kim gelirse, örgüt içinde yer alan herkes bir şekilde darbenin başarılı olacağından emindi. Yeni hükümet, kadrolar kimlerin nerelere atanacağı, kimlerin tasfiye edilip hapislere doldurulacağı belirlenmişti. Önlerine çıkan ve çıkacak kim varsa yok edilecekti. Binlerce insan bu yüzden dinlenmiş, fişlenmiş, tapelenmiş ve haklarında örgüt ya da başka bir suçtan kurgular yapılmıştı. Dosyalar hazırdı. Sesini çıkaran içeri atılacaktı.
Okul yaptırmadığı için, haraç vermediği için, cemaatin şirketlerinin gireceği ihalelere girdiği için işadamlarını hapse atıp yüz yıl, iki yüzyıl ceza veren bir anlayışın, iktidar olduktan sonra neler yapabileceğini bir düşünün. Böyle onlarca dosya var. O zaman dertlerini anlatacak kimse bulamıyorlardı. Devletin bütün yargı kurumları kapıları yüzlerine kapatıyordu. Bu insanların çoğu iflas etti, hayatları karardı. Şimdilerde sayısız dosya geliyor gazetelere. Bize de bunları yaptılar diye.
BAŞBAKAN’A AĞIR KÜFÜRLER EDİYORLARDI
Emniyet istihbaratta dinleme yapan polislerin kendi aralarındaki yazışmalarda “Yurt dışından talimat geldi mi, Başbakan’ı ne zaman alıyoruz”, “Bakanlar Kurulu’nu burada (emniyette) toplayacağız” diyorlardı. Başbakan’a ağır küfürler ediyorlardı.
Erdoğan’a kişisel öfke duyan herkes şimdi bu darbecilerle aynı cephede yer alıyor. Ortada fikri, siyasi bir hesap yok, sadece kin ve nefret hissi ile bir savrulma var. Kendi tükenmişliklerini bu şekilde örtmeye, gayri meşru bir arayış üzerinden can suyu bulmaya çalışıyorlar. Bazılarının ise müdahalenin dış aktörlerinin nüfuz alanında olduğuna şüphe yok.
BAŞBAKAN’IN KURTARDIĞI FERHAT KENTEL ŞİMDİ PARALEL ÇEVRELERLE İŞ TUTUYOR
Başbakan olduğu dönemde bir gün bir grup gazeteci ile Erdoğan’a geçmiş olsun ziyaretine gitmiştik. Ergenekon operasyonlarının tam gaz devam ettiği günlerdi. Sıra yazar/çizerlere geliyordu, bazı isimlerin gözaltına alınacağı söyleniyordu.
Ali Bayramoğlu bu durumu gündeme getirdi. Ferhat Kentel’in gözaltına alınacağına dair söylentiler olduğu serzenişinde bulundu. Erdoğan’ın tepkisi “Olur mu öyle şey” oldu. Erdoğan’ın müdahalesi sonucu Kentel gözaltına alınmaktan kurtuldu. Aynı kişinin bugün Erdoğan’a karşı paralel çevrelerle iş tutması bu anlamda ibretlik bir durumdur.
Sadece Kentel mi? Böyle onlarca isim var.
Bir yandan Zekeriya Öz’ün Mali Şube’deki “kabadayı” havası diğer yanda Kentel’in basiretsizliği. İkisi de hüsran. Bir de ağlayıp sızlanan, basın özgürlüğü ve adalet çağrıları yapanlar var. 16 Aralık’ta o isimlerin hepsi birer Zekeriya Öz’dü.
üst akıl’ın son çaresi ve stratejisi iktidara karşı silahlı ayaklanma başlatmak ve çıkacak kaos ortamında yeni anayasa’nın yapılmasını önlemek. bunun için çoktan düğmeye basıldı. en bariz yöntemleri sürekli ve en abartılı biçimde yalan ve iftiralarla iktidarın ayaklanmaya layık canavar bir iktidar olduğu ve bu iktidardan başka türlü kurtulmanın mümkün olmadığı algısını bazı toplum kesimlerinde oluşturmak. iktidarın kışkırtmalara kapılarak bazı hatalar yapması da bunların ekmeğine yağ sürecek. Ancak inşallah devlet büyüklerimizin metanetli, uyanık ve sabırlı duruşlarıyla bu tuzak da ayaklarına dolanacak.