Star gazetesinde Ahmet Kekeç bugün “Kılıçdaroğlu’nun kovdurduğu gazeteci” başlıklı yazısında Yılmaz Özdil’i Hürriyet’ten CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kovdurduğunu yazdı. Kekeç “Şimdi aldığım bir ‘bilgi’yi aktarıyorum” diyerek detaylarını yazdı. Kekeç’in “bilgi”sini iki yıl evvel MEDYAGÜNDEM yazmıştı. Özdil’i Hürriyet’ten Kılıçdaroğlu’nun kovdurduğunu ilk kez yazan MEDYAGÜNDEM idi. Kılıçdaroğlu’nun kovdurduğu gazeteci sadece Özdil de değildi. Diğerlerini de MEDYAGÜNDEM yazdı. İşte Kekeç’in yazısındaki o bölüm…
(***)
Şimdi aldığım bir “bilgi”yi aktarıyorum:
Yılmaz Özdil, Erdoğan’a ve AK Parti’ye yönelik kıyıcı sözleri nedeniyle değil, Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki sert eleştirileri ve ithamları nedeniyle Hürriyet’ten kovuldu.
Çünkü Özdil, Kılıçdaroğlu’nu hiç sevmedi. Hakkında olumlu bir tek yazı yazmadı. CHP genel başkanlığına getirildiğinde, “mezar soyguncusu”, “talancı” demişti. Geri adım atmadı… Eleştirilerini ve ithamlarını (yeni CHP’yi yeterince Atatürkçü bulmuyordu. Kılıçdaroğlu’nun “proje” olduğunu söylüyordu, birden zuhur eden CHP’lileri “Guguk Kuşu”na benzetiyordu) ağırlaştırarak sürdürdü.
Bu durum, “Gandi” dolduruşuyla Kılıçdaroğlu’nu parlatan Doğan Medya Grubu’nun hoşuna gitmedi.
Bu tasarrufları bir yerlere (Erdoğan’a) fatura edileceği için, Özdil’i gözden çıkarmakta zorlanmadılar. (Özdil, eleştirilerine yeni gazetesinde hız kesmeden devam ediyor. İki gün önce, Kılıçdaroğlu’nu yeniden genel başkan seçen delegelere “beyinsiz” dedi.)
Bu bilgi bana inandırıcı geldi.
Doğan Medya Grubu, çünkü, CHP’yi (Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’yi) iktidara taşımak isteyen konsorsiyumun bir uzantısı, bir parçasıydı.
Hatta en önemli parçasıydı…
Bu uğurda bir değil, bin Yılmaz Özdil feda edilebilirdi.
Nitekim öyle oldu… (Kemal Bey “doğrudan” buyurmamış olabilir ama Hürriyet yönetimi durumdan vazife çıkaracak kadar “akil”di o dönemde.)
Fakat kötü haber:
Durum tersine dönmüş görünüyor.
Kılıçdaroğlu’ndan umut kestiler.
Daha doğrusu, maklubecilerle kurdukları ittifak çökünce “proje” ellerinde patladı.
Bütün o “Sayın Cumhurbaşkanım” hitaplarının, “Başkanlık sistemi mi? Elbette… Hemen tartışalım… Hatta destekleyelim!” çıkışlarının nedeni budur. Başka da bir şey değildir.
(***)