Vatan Gazetesi yazarı Reha Muhtar, Times Gazetesi’nde yayınlanan Erdoğan ve Türkiye karşıtı ilanın imzacılardan olan ilginç bir ismi (Sir Ben Kingsley) ve ilişkilerini kaleme aldı.
İşte Muhtar’ın o yazısı:
(…)
1980’lerde Belfast’ta yaşayan Martin Mc Gartland; İngiliz polisi tarafından İrlanda Cumhuriyet Ordusu IRA’nın içine sızdırıldı ve İngiltere için istihbarat toplamakla görevlendirildi…
Çok tehlikeli bir görevdi aldığı bu görev Martin‘in…
Yıllarca IRA’nın içindeki en gizli bilgileri İngiliz yetkililere ulaştırdı…
Sonra yakalandı…
1991’de IRA’nın elinden kurtuldu ve otobiyografik romanını yazdı…
Hala farklı bir kimlikle hayatını bilinmeyen bir yerde sürdürüyor…
***
Buram buram “İngiliz istihbaratı kokan bir roman”dı; Martin Mc Gartland’ın otobiyografik romanı…
“50 Ölü Adam Yürüyor…”
Ben Kingsley oynadı bu filmde…
O filmi izleyene kadar çok sevdiğim bir aktördü Ben Kingsley…
Gandhi filmindeki inanılmaz performansı, Schindler’s List’te aktörlük harikası performansı, Penelope Cruz’la oynadığı Elegy (Ağıt) filminde muhteşem karizmasıyla gönlümde taht kurmuştu…
***
Martin Mc Gartland’ın otobiyografik hayatını anlattığı 50 Ölü Adam Yürüyor filminde ise Ben Kingsley’i seyredememiştim…
Filmi yıllar sonra DİGİTÜRK’te tesadüfen izledim…
Hayal kırıklığına uğradığımı hatırlıyorum…
Ben Kingsley gibi “üst düzey uluslararası bir aktörün, bu kadar basit ve kaba bir istihbarat propagandası içeren filmde oynamasını” hazmedememiştim…
IRA’yla İngiltere arasındaki savaşta IRA’nın tarafını tuttuğum için değil…
Öyle bir tutumum yoktu…
Tersine İngiltere’ye “ilginç bir gönül bağım vardı…”
Yurt dışına okumaya ilk gittiğim ülke, İngiltere ve Cambridge…
Çok güzel günlerim geçmişti orada…
Fakat kaba propagandayı sevmiyordum…
Ben Kingsley gibi dünya çapında bir aktörün “muhbirliği yücelten” böylesi bir filmde İngiliz istihbaratçıyı oynayarak yüceltmesi ve IRA içinden bilgi sızdırılmasını kutsaması “çok tuhaf” gelmişti bana…
***
Şöyle yazdığımı hatırlıyorum filmi izledikten sonraki ilk hayal kırıklığıyla:
– “Majesteleri’nin size neden Sir ünvanı verdiğini şimdi daha iyi anlamaktayım Sir Ben Kingsley…”
Belli ki Majesteleri’nin güvenine layık, üstün hizmetleri olan bir sanatçıydı Ben Kingsley…
“Sir” ünvanı her iyi sanatçıya verilmiyordu…
50 Ölü Adam Yürüyor, İngiltere’nin IRA olayındaki tavrını kutsayan propagandist bir filmdi…
Sonra Ben Kingsley’in Gandhi filmini düşündüm…
Schindler’s List filmini…
Politik ve belirgin bir duruşu olan filmlerdi bunlar…
***
Majesteleri’ne yakın bir uluslararası aktör olduğu kuşku götürmüyordu Sir Ben Kingsley’in…
Dün uluslararası sanatçıların imzaladığı Tayyip Erdoğan’ı eleştiren bildirinin altında Sir Ben Kingsley’in ismini görünce yüzümde hafif bir tebessüm belirdi…
Majesteleri’nin “Sir” ünvanıyla taçlandırdığı ünlü sanatçı da “imza” kervanına katılmıştı demek ki…
***
Hayatı böyle detaylarda okumak anlamlı geliyor bana…
Çünkü Fransızların dediği gibi “hayatın gerçekleri ayrıntılarda gizli…”
Times gazetesine verilen tam sayfa ilanda, sanatçıları ve yakın olduğu mihrakları bilmek; o güçlerin muhtemel tavırları hakkında da bilgi sahibi yapıyor insanı…
Barack Obama’nın eşi Michelle Obama İran’a yapılan operasyonu konu alan Arog filminin Oscar ödülünü aldığını açıklamıştı Beyaz Saray’dan yapılan canlı yayında…
Amerikan Başkanı’nın İran’a yönelik son duygularını o canlı yayında anlamıştık…
***
Sanırım İngiliz Majesteleri’nin duygularını da Ben Kingsley üzerinden algılayabileceğiz…
Ben Kingsley’in tavrı ve imzası tercüman oluyor o merkezlere…
Ben Kingsley eksik oldu Sir Ben Kingsley demem lazımdı elbette…