“28 Şubat’ın kapalı kutusu” işadamı Hayyam Garipoğlu, dönemin medya-sermaye tezgahlarını anlattı. Aydın Doğan’ın medya gücünü 28 Şubat sürecinde algı operasyonaları için kulandığını söyleyen Garipoğlu, “Doğan, medyası vasıtasıyla kendisini hakim-savcı yerine koyup birilerini suçlu olarak gösterdi ve yok etti” dedi. Garipoğlu, savcıların çağırması halinde bildiklerini anlatabileceğini söyledi.
28 Şubat’ın “kapalı kutusu” Hayyam Garipoğlu’nu Akit buldu. Yolsuzlukla suçlanan Hayam Garipoğlu’ndan “Savcılara” mesaj: Çağırırsanız, 28 Şubat’ın medya ve işadamları boyutlarını, İstanbul sermayesi boyutlarını bütün yönleriyle anlatırım…
İşte Garipoğlu’nun Yeni Akit gazetesinden Serdar Arseven’e verdiği yanıtlar;
“Ben 28 Şubat mağduruyum.” Diyorsunuz? Niçin mağdursunuz. Banka batırmış, devlete büyük zarar vermiş bir insan olarak biliniyorsunuz… Devleti hortumlayan diye…
– Hortumcu diye biliyorsunuz beni. Aslında hortumlanan benim. Hayatı mahvedilen benim. Gel de anlat bunu.
– Anlatınız…
– Sümerbank, Özelleştirme’den ihaleye çıkmıştı, Sümerbank’a talip olalım dedik. Kendi bankamız olsun. 115 milyon dolara aldım Sümerbank’ı. Sene 1998 oldu. ‘Bu bankayı daha fazla nasıl büyütebiliriz?’ diye düşünürken, Petrol Ofisi’nin Özelleştirme İdaresi tarafından ihaleye çıktığını gördük. Baktım ki, Petrol Ofisi Türkiye’nin yüzde 52 pazar payına sahip, bütün Türkiye’deki petrol ürünlerinin, bunun yanında sadece benzin değil, uçak benzini var, limanları var, dev bir tesis. Alabiliriz dedik ve ihaleye girdik. Petrol Ofisi’nin o zaman 5-6 milyar dolar cirosu vardı, bu ciroyu Sümerbank üzerinden geçirirsek, bankaya bir katkısı olur, kredi kartları çıkartabiliriz, petrol kartları çıkartabiliriz, dedik. Sümerbank’ımızı büyütebiliriz diye ihaleye girdik. 10 tane firma girdi ihaleye. İhaleden önce, Mesut Yılmaz’ın yeğeni Mehmet Kutman, bana geldi, ‘Bu ihaleye girme!’ dedi. Yarım saat sonra ihale var. Niye? ‘Biz alacağız bu ihaleyi. Kazansan da biz alacağız’ dedi. ‘Kısmet’ dedim. Biz ihaleye girdik. En sonunda 1 milyar 160 milyon dolara ihaleyi kazandık. O gün geldim hemen Ankara’dan İstanbul’a. Aydın Doğan ile konuştum, Dinç Bilgin ile konuştum. Zaten o zaman iki tane ‘medya’ vardı Türkiye’de. Doğan ve Bilgin medyası. Orada Petrol Ofisi’nin nasıl iyi bir firma olduğunu, neler yapılabileceğini anlattım. Petrol Ofisi’nin sahibi olanın ileride Tüpraş’ı alabileceğini, bütün bilgileri aktardım. Bundan sonra ben ABD’ye gittim. ABD’liler bana, ‘Size bu ihaleyi vermeyecekler’ dedi. ‘Nasıl vermezler, biz girdik, bütün basın oradaydı. Arttırmayla aldık, teminatımızı yatırmışız’ dedim. ABD’liler, ‘Biz öyle duyduk!’ dedi. Geri geldim. Aradan bir hafta geçti. Özelleştirme Yüksek Kurulu’na Mesut Yılmaz başkanlık ediyordu. Bana vermedi. İhalede ikinci Ayhan Şahenk olmuştu. Ona da vermedi. Üçüncü olan Turgay Ciner, Kamuran Çörtük-İş Bankası konsorsiyumuna verdi. Bütün o zaman ne kadar köşe yazarı, medya organı varsa bana geldi. ‘Size vermediler bunlara verdiler.’ Ülkenin Başbakan’ı (Mesut Yılmaz) bana vermemiş, ikinciye de vermemiş, üçüncüye vermiş. Ne yapayım. Medya durmadı. Kazanana vermeyeceksen niye ihale yapıyorsun… Eğer, birincide bir problem varsa, ikinciye niye vermiyorsun? Kutman’ın danışmanı olduğu üçüncüye veriyorsun diye.. Meclis’e de gensoru önergesi verildi POAŞ’tan dolayı. Ondan sonra, bana düşman oldu (Mesut Yılmaz.) Bir gece evimden alındım, Organize Şube’ye getirildim. Beni Şube’ye aldılar. O saniyeden sonra bütün gazeteler, televizyonlar yayın yaptı. ‘Sümerbank’ın sahibi Garipoğlu Malki Cinayeti’nden gözaltında.’ Malki, 1995’te öldürülmüştü. Katiller yakalanmış, İstanbul’a getirilmiş. 1998’de benim hiçbir ilgim, alâkam yokken beni oraya monte ettiler. ‘Bu adam cinayetle ilgili adam.’ Algı operasyonu yaptılar. Bir banka sahibi, cinayetle ilgili gözaltına alınınca o banka ne olur? Mevduat yatıranlar, bankaya hücum etti. Üç gün sonra beni Organize Şubesi’nden bıraktılar. DGM’ye gittim. Davanın neticesinde ya beraat alırsın ya ceza alırsın. Ben ne ceza aldım ne beraat. Davadan çıkarttı beni DGM.. Mesut Yılmaz’ın talimatıyla Organize Şube’ye alındığımı biliyorum. Aradan bir sene geçti. Başbakan Yılmaz’a haber gönderdim. Bir görüşeyim, derdimi anlatayım dedim. En sonunda, bir televizyon kanalı almaya karar verdim. Korkmaz Yiğit’in Kanal 6’sının satılık olduğunu duydum. Kanal 6’yı aldım. Ben Kanal 6’yı alınca da… Bakanlar, siyasetçiler gelip giderken, ben de tanışırım, üzerime gelmezler diye aldım. Almam herhalde ters tepti. Şöyle düşündüler; biz bu adamı Organize Şube’ye attık, banka perişan oldu, şimdi de medya almış, ‘Bana karşı medya ile savaş yapacak’ diye algıladı ki…
– Mesut Yılmaz size bayağı kızmış dediğinize göre. O dönemde Aydın Doğan ile yakın ilişkilerinden dolayı biz de eleştirdik.
– Elbette.
– Aydın Doğan’a kızgınlığı yoktu. Doğan ile sizin farkınız neydi Mesut Yılmaz açısından..
AYDIN DOĞAN’IN ROLÜ!
– Aydın Doğan birçok kişinin ahını almıştır. Elindeki medya gücünü 28 Şubat sürecinde, algı operasyonları için kullanmıştır. Birçok kişiyi bundan dolayı zarara uğratmıştır. Bunlardan biri de benim. Medyası vasıtasıyla kendisini hem savcı, hem hakim yerine koyup birilerini suçlu olarak göstermiş, yok etmiştir. Herhangi bir mahkeme kararı olmadan birilerini suçlu göstermiştir, o kişilerin yok olmasına sebep olmuştur. Bundan birileri fayda görmüştür. Birileri zarar gördüğüne göre, birileri bundan fayda görmüştür. POAŞ ihalesini kazandığım halde benden alındı. POAŞ benden alındı, yeni ihaleye çıkılmadan önce Malki cinayetiyle suçlandım. Niye Malki cinayeti ile suçladılar boş yere. Sonrasında, MASAK üzerime salındı. Arkasından bir sene içerisinde POAŞ, Doğan grubuna geçti. Beni yıpratan grup, sonra bunu alıyor. Bütün boyutları Savcı’ya anlatırım.
TEMİNATLAR YANMALIYDI!
– Sonradan üçüncüye verdi ihaleyi (POAŞ ihalesi- Üçüncü olan Ciner, Çörtük-İş Bankası konsorsiyumuna verdi.) Onlar da para bulamadılar. İhaleye girdiğiniz zaman, teminat yatırırsınız. Teminatlar da 30-40 milyon dolar, büyük ihale olduğu için. Özelleştirmede ihale üzerine kaldığında eğer parasını yatıramazsanız teminatı yakarlar. Burada teminatı da yakmadılar. Özelleştirme İdaresi’nin talimatıyla geri verildi. Sonra Doğan girdi, o aldı Petrol Ofisi’ni. O da İş Bankası ile birlikte ortak girdi, birlikte aldılar.
ERBAKAN’IN HAVUZ SİSTEMİ BİRİLERİNİ RAHATSIZ ETTİ
– 28 Şubat davası, hangi noktadayız? 28 Şubat darbesi nedir?
– İstanbul Sermayesi’nin medya ile birlikte yaptırdığı bir darbedir. Havuz sistemi çıkartılmıştı Erbakan tarafından. Askerler ikna edildi veya kandırıldı. Neticede bir sürü kişinin hortumları, kazançları kesildiği için yapılan bir darbedir. O zamanları inceleyin; kamu bankalarının 12-13 milyar dolar borcu vardı, açıkları vardı. 12-13 milyar doları Hazine’den fonlayacaklarına, hazine faiziyle fonlayacaklarına, özel bankalardan korkunç, yüzde 500’ler, 1000’ler, 2000’lik faizlerle korkunç para transferleri oldu. Korkunç rakamlar. Büyük miktarlarda rantlar döndü oralarda. Bu olaylar oldu yani. Havuz sistemi kaldırıldıktan sonraki rantlara bakın. Kamu bankaları ne kadar faiz vermişler bu özel bankalara? Bu bir soygun. Türkiye soyuldu 28 Şubat’ta.
– Diyelim ki Savcılık size davet çıkardı…
– Çağırırlarsa bildiğim her şeyi anlatırım.
– Emekli generaller o dönemde banka yönetimlerine alınıyordu malum… Niçin, bu konuda da vereceğiniz bilgiler olur mu savcılığa?
– Tabii, emekli generallerin hangi ihtiyaçtan dolayı alındığını anlatırım savcılığa sorulursa.
– Çok önemli şeyler çıkar mı, 28 Şubat’ın arka planını aydınlatmak açısından?
– Çıkar tabii. Kurunun yanında yaş da yandı. Kim ne yapmışsa cezasını çeksin. O dönemde bankaları hortumladıkları halde, hiçbir şey olmayan var, 28 Şubat sürecinde Merkez Bankası’ndan para aktarılıp ayakta kalması sağlanan özel bankalar var…
– Siz kaç yılla yargılandınız?
– 2027 yıl hapis istemiyle yargılandım. Sonra bana 27 sene hapis verdiler. Yargıtay’a gitti. Bozuldu.
– Nasıl oluyor, 2027 yılla yargılanıyorsunuz ve şu anda karşımızdasınız, hiçbir şey olmamış gibi.
– Ya suçlusundur, ya suçsuzsundur. 15 sene sürdü dava.