Mazlumoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 21 Mart tarihinde Erzurum mitinginde yaptığı konuşmada gündeme getirdiği olayla ilgili AA muhabirine açıklama yaptı. Mazlumoğlu, ağabeyi Sadi Mazlumoğlu’nun Kurşunlu Medresesi’nde Fethullah Gülen ve eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz gibi isimlerin de bulunduğu birçok isme hocalık yaptığını söyledi.
Medreseye ilim seviyesine göre öğrenci alındığını vurgulayan Mazlumoğlu, Gülen’in de burada 6-7 yıl eğitim aldığını vurgulayarak, “O konuda bizim kimseye bir şeyimiz olmayacak ama içimiz yanıyor. Diyoruz ki; ‘Bu şeye niye alet oldu, niye olalım. Memleketimizi vatanımızı sevelim. Milletimize zeval gelmesin ki doğruyu bulalım. Doğrudan uzak kalmayalım ama maalesef bu zat böyle bir şeye girdi. Sonu ne olur bilemiyorum” dedi.
Son günlerde basında ağabeyinin 40-50 yıl önce yaşadığı bir olayın gündeme geldiğine dikkati çeken Mazlumoğlu, şöyle devam etti:
“Bu yarayı deşmek gibi bir şey mi olur? Yani bize bir fayda mı zarar getirmek iyi düşünmek lazım. Ağabeyime olan hadise, Fethullah efendinin o günkü tutumu onun gençliğine mi mal edilir yoksa zihniyetine mi kafa yapısına mı? ‘Ne etmiş?’ Gürcü Kapı Karakolu vardı. Şikayet etmiş. Demiş ki ‘Hoca Atatürk’ün aleyhinde konuşuyor. Tabii polis gelip medreseden alıp götürmüştü. O gün orada jandarma olarak görev yapan Memduh efendi vardı. Hacı Salih Efendi vardır Erzurum’lu onun oğlu. Onun yardımıyla karakoldan çıktı. Hadise buydu. Bundan sonra kapandı gitti. Yani fazla üstüne biz varmadık. Ama mesele bizi üzdü. Ben de hadisenin içindeydim. Götürdüler karakola sonra bıraktılar. Üzüldük tabii. Niye bu şekilde. Ben de şimdi diyorum o günkü zihniyet bu muydu yoksa sonunda mı değişti bu zat ya. Böyle bir şeye girişti, geçici ben öyle yorumladım ama değilmiş demek. Kafasında bu zihniyet varmış görüşü, düşüncesi bu şekildeymiş ama dışarıya vurmamıştı şimdi vurdu.”
“Maksat AK Parti’yi ortadan kaldırmak, Erdoğan’ı ortadan kaldırmak”
Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Mazlumoğlu, aile olarak devletle hep barışık olduklarını, sıkıntıları olmadığını ifade ederek, şunları kaydetti:
“Bugünkü hadise büyük bir üzüntü büyük bir sıkıntı. ‘Niye bu kadar tepki? Niye bu kadar beğenmemezlik?’ Memleketin aleyhine bir durum zuhur ediyor, vatanın aleyhine bir durum zuhur ediyor, demokrasinin aleyhine bir durum zuhur ediyor. ‘Sandık varsa bu sokaklara dökülmenin anlamı ne? Niye dökülüyoruz?’ Bir genç ölüyor çocuk ölür onun ölümüne de üzülürüz. Sokaklara dökülüp bağırıp çağırıyoruz. ‘Niye sebep? Ne tepki gösteriyoruz.’ Bunun altındaki bu şey başka zihniyet. Tabii ki sade o çocuk değil. Maksat AK Parti’yi ortadan kaldırmak, Erdoğan’ı ortadan kaldırmak. Erdoğan gider ona baki değil. Götürmenin yolları vardır. Sandık var gel sandığa oyunu kullan. Sonra Fethullah efendi, ‘Sen siyaset niye yapıyorsun?’ Ben buna üzülüyorum. Senin görevin orada irşat. İrşat görevini yap. Millete doğruyu göster. Yanlış varsa bu zatın da onu ikaz et. Elbette ki bu da beşer. Yanlışları olabilir. Dershanelerin kapanmasına tepkini anlıyoruz ama bu şekilde sokaklara dökülmeyi anlayamıyoruz. O kadar yanlış. Çok büyük üzüntü içindeyim. Allah’a dua ediyoruz ki ‘Yarabbi bu ateşe bir su serp. Memleketimize zarar zeval vermesin. Memlekete, devlete zarar verirse bize olur, yani bizim aleyhimize olur, lehimize hiçbir şey olmaz. Allah ateşe bir su serpsin tekrar ediyorum. İnşallah sonu hayrolur.”
Mazlumoğlu, “Ağabeyim temiz bir insandı, yani kin tutmayan biri. Fazla üstüne varmadı ama iş bu şekle varınca medreseden ayrıldı. Erzurum’dan ayrılınca Fethullah efendi askere gitti. Sonra Edirne’ye gitti. O günkü yapısı, tutumu böyle bugünkü bir şeyi yoktu ama nereden böyle bu şekilde bir fikir ortaya attı onu da çözemedik anlayamadım. Üzüldüm yani çok üzüldüm. Ailece üzüldük. Severdik takdir ederdik ama şimdi maalesef bu davranışı bizi çok üzmüştür” diye konuştu.
Olayın şahitleri arasında o günkü talebelerin bulunduğunu ifade eden Mazlumoğlu, “Allah’a hamdolsun o zaatlar büyük hizmetler ettiler ama sonu böyle olunca çok üzüldük çok yanlış. Memleket bizim vatan bizim devlet bizim. Biz ailece olarak vatana millete devlete İslam’a bağlı bir aileyiz” dedi.
“Ben kimseyi görmedim, kimseye bir şey söylemedim, söylemem de”
Bir gazetede çıkan haberin doğruyu yansıtmadığını anlatan Mazlumoğlu, “Doğru değil verdikleri. Ben kimseyi görmedim, kimseye bir şey söylemedim, söylemem de. Yok ortada bilmiyorum ki bir şey söyleyeyim, yalan söyleyeyim. Ben söylesem yalan olur. Benim ki yalan olur. Ben kimseyi görmedim. Geleni de görmedim” ifadelerini kullandı.
Bu durumun hoşuna gitmediğini de belirten Mazlumoğlu, “Beğenmedim. Bu lafları yazdıklarını beğenmedim, beğenemedim o lafları. ‘Ne diye yazıyorlar ki.’ Bak yazan yalan söylemiş. Gördüm öyle dedi öyle dedi. O yalan demiş, esas o yalanı kimse bilmiyorum ne bileyim kim. Ben ne gördüm ne söyledim. Ben hastanedeydim zaten. Cuma günü çıktım” şeklinde konuştu.
“İftirası yalanı yulanı katmasınlar. Hiç benim söylediğim bir şey yok”
Sadi Mazlumoğlu’nun eşi 80 yaşındaki eşi Mükerrem Mazlumoğlu, bir gazetede çıkan haberdeki röportajın kendisine ait olmadığını belirterek, “İftirası, yalanı yulanı katmasınlar. Hiç benim söylediğim bir şey yok” dedi.
Mazlumoğlu, 1 Mart 1996 yılında vefat eden eşinin 25 yıl Yalova’da merkez vaizi olarak görev yaptığını, dedikoduya, siyasete hiçbir zaman karışmadığını ifade ederek, “Hastalandı. 87 yılında emekli oldu. Kalpten hastalık çekti, 4 yıl hastanede, İstanbul’da kaldık, gittik geldik. Allah verdi Allah aldı. Şimdi işte ben de çekiyorum o hastalığı” ifadelerini kullandı.
Kalp ameliyatı olduğunu, 21 Mart’ta hastaneden çıktığını, Başbakanın Türkiye’nin Başbakanı olduğunu söyleyen Mazlumoğlu, şöyle devam etti:
“Türkiye’yi idare ediyor. Ona da bir şey demiyorum. O da benim evladım. Benim evladım olsaydı onun kadar evladım vardı, oğlum kızım vardı. Fethullah hoca da evladımız zaten.”
Başbakan Erdoğan Erzurum mitinginde gündeme getirmişti
Başbakan Erdoğan, partisinin Erzurum’da, Gar Meydanı’nda düzenlediği mitingde konuyla ilgili şu açıklamaları yapmıştı:
“Bu Pesilvanya’daki zat gençliğinde, Erzurum’da bu çok önemli, bilmeyebilirsiniz, öğrenmekte fayda var, Erzurum’da Alvarlı Efe Hazretlerinin medresesine gidip geliyor, kendi yazdığı kitapta, Alvarlı Efe’nin torunu olan Sadi Hoca’dan ders aldığını, Sadi Hoca’nın tecrübesiz ve bilgisiz olduğunu aralarındaki anlaşmazlık nedeniyle medreseden ayrıldığını söylüyor, bi taraftan Sadi Hoca’dan ders aldığını söylüyor, diğer taraftan da bilgisiz olduğunu söylüyor. Bir gazeteci hanım kardeşimiz, Alvarlı Efe Hazretlerinin torunu, Nagip Efendi’ye ulaşıyor, işin aslını soruyor. Nakip efendi, bu gazeteci kardeşimize meselenin, aslını anlatmış ve bir gün medreseye jandarmalar geliyor. Sadi efendinin kollarına, kelepçe takıyor. Gürcükapı’daki karakola götürüyorlar. Erzurum ayağa kalkıyor. Halk Gürcükapı’daki karakolun önüne yığılıyor. Erzurum’da adeta kıyamet kopuyor. Kısa süre sonra hadise anlaşılıyor. Sadi Efendi’den şikayetçi olan genç, Pensilvanya’daki zat, biliyor musunuz. Jandarmaya gitmiş, ‘Sadi Efendi Atatürk aleyhinde konuşuyor’ diye şikayette bulunmuş ve bu yalanla da Sadi Efendi’yi tutuklattırmış. Görüyorsunuz değil mi, takiyyenin, yalanın, fitnenin ne zaman başladığını. Görüyorsunuz değil mi?”
Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarının ardından bazı gazetelerde Sadi Hocaefendi’nin eşi Mükerrem Mazlumoğlu’nun olayı yalanladığı yönünde iddialar öne sürülmüştü.