Nurculuk hareketine bağlı Med-Zehra Grubu’nun ağabeyi Sıddık Şeyhanzade, 17 Aralık operasyonu, siyaset-vesayet kavgası ve paralel devlet konusundaki görüşlerini SABAH’a anlattı.
Sıddık Şeyhanzade…
Risale-i Nur Külliyatı’nı basmaya yetkili birkaç Nurcu akımdan biri olan Med-Zehra Grubu’nun ağabeyi. Bediüzzaman’ın eserlerindeki Kürtlerle ilgili bölümlerin sansürlenmesinden rahatsız olarak ana akım Nurculuk’tan ayrıldı. Bediüzzaman’ı anlatan birçok esere imza atan Sıddık Şeyhanzade, Kürt sorununun çözümünde AK Parti’nin açılım projelerini destekliyor. 1980’li yıllarda yayınlanan Dava Dergisi ve 1990’lı yıllarda yayınlanan “Nurculuğun Tarihi” isimli eseri Bediüzzaman’ın yolunu izleyen gruplarda uzun süre tartışma konusu oldu. Doğu ve Güneydoğu’daki en güçlü Nurcu akım olarak bilinen Med Zehra Grubu’nun ağabeyi Sıddık Şeyhanzade, kendilerine yönelik Kürtçülük yakıştırmasını ısrarla reddediyor.
Eserlerinde Kürt Milliyetçiliği ve Türk Milliyetçiliğini kesin bir dille reddeden Sıddık Şeyhanzade, Risale-i Nur Külliyatı’nda yeralmayan sözlerle Bediüzzaman’ın Türk Milliyetçiliğinin tezlerine malzeme olarak kullanılmasına da itiraz ediyor.
Fethullah Gülen ile on yıl birlikte çalışan Sıddık Şeyhanzade, Gülen’in kısmen Türk Milliyetçisi olduğunu ve Gülen Cemaati’nin Nurculuk hareketinin bir kolu olarak kabul edilemeyeceğini düşünüyor.
Sağlık sorunları nedeniyle Bingöl’de yaşamını sürdüren Sıddık Şeyhanzade sessizliğini SABAH’a bozdu.
RİSALE-İ NURLARI DÜNYEVİ EMELLERE ALET ETMEDİK
Sıddık Şeyhanzade Bediüzzaman ve eserleri ile tanışmasını şu cümlelerle özetliyor:
“Üstad hazretleri hayatta iken 1958 de Risale-i Nur’la tanışmak nasip oldu. 50 yıllık hayatımın tamamını nur hizmetine vakıf etmiş ve bunu söylemek tahdisi nimet olarak izhar etmek bir şükür vesilesidir. Bütün hayatım boyunca nur mirasına sahip çıkmak ve onu Bediüzzaman hazretlerinin bıraktığı gibi gelecek nesillere taşımak en büyük gayem olduğunu beni yakinen tanıyanlar bilirler. Hiç bir vakit Risale-i Nurlar’ı sufli emellere maddi manevi hiç bir şeye alet etmenin caiz olmadığını bahusus bu nur hizmetine gönül verenler bilirler.”
SİYASETE MÜDAHALE SADECE SANDIKTA OLUR
Siyaset-vesayet tartışmasında siyasetin yanında yeralan Şeyhanzade, siyasete müdahalenin sadece sandık olduğunun altını çiziyor:
“17 Aralık operasyonunun müsbet olduğu söylenemez. Eğer gerçekte bir yolsuzluk söz konusu ise gizli yapılmalıydı. Bu mesele bir hükümeti yıpratma meselesine dönüştürülmemeliydi . Eğer yolsuzluk varsa hükümet bunların elbette üzerine gitmeli. Siyasete müdahale fikirle, ikna ile olmalı. Seçimler hariç fiili müdahale doğru değil. Fiili müdahalenin yeri ve zemini sandıklardır.”
HAKİM VE SAVCILAR HİÇBİR GRUBUN ADAMI OLMAMALI
Paralel devlet tartışması konusunda ise tavrı çok net. “Polisler, hakimler, savcılar hiçbir gruba bağlı olarak hareket edemez” diyor:
“Kuvvet kanunda olmalı şahıslar kendini kanun yerine koymamali. Kurumları hareketlendiren kanunlar, kurallardir. Hakimler ve savcılar belirli bir gruba bağlı olarak hareket edemezler. Ederlerse biz ne yapacağız. O zaman herkes hakim ve savcı avına mi çıkmalı. Kanun önünde herkes eşittir. Bağımsız olan kanunlardır. Kanunu uygulayanlar tarafsız olmalı… “
GÜLEN CEMAATİ DÜŞMANCA TAVIRLARINDAN VAZGEÇMELİ
Bu krizden çıkış yolu olarak ise “harici düşmanlara karşı ittifakı” öneriyor ve ekliyor: “Gülen Cemaati düşmanca tavırlarından vazgeçmeli.
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol’ ayetine uymayı etmeyi tavsiye ediyorum.
Evvel ahir tavsiyem itidalidem tesanüdü muhafazadır. Harici düşmanlara karşı İttihat etmektir. Fethullah Gülen grubu, geçmişte kendine düşmanlik edenlere dostane ilişkiler gelistirirken ne yazıkki kendine fikren ve zikren en yakın olan bir harekete veya partiye düşmanca bir tavır göstermiş olması düşündürücüdür.. ” (SABAH)