Takvim gazetesinde Ergün Diler’in “Bak ortak!” başlıklı yazısı şöyle:
Türkiye’de zaman o kadar hızlı akıyor ki yetişmek imkansız.
Beşiktaş’taki hain saldırıdan sonra hayatımıza TAK girdi. Öncesinde PKK , DKKP-C, DEAŞ ve FETÖ vardı… Konu Türkiye oldu mu bunların hepsi tek merkezden haber alırdı… Türkiye’nin son dönemine bakın! Polisler, hakim-savcılar ve 15 Temmuz’da da askerleri gördük. Hepsi DARBE ile Ankara’yı süpürmek istiyordu… Ellerinden geleni yapıyorlar ama başaramıyorlardı…
Saldırıların altında yatan bir kaç önemli neden vardı.
En önemlisi TÜRKİYE ‘nin kesinlikle ve kesinlikle yoluna MİLLİ ADIMLARLA devam etmek istemesiydi…
Ankara kendi kararlarını almak için düğmeye basıyor, DOST BİLDİKLERİNİ karşısında buluyordu…
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Ricciardione beni hiç sevmezdi…
Daha Türkiye’nin verdiği bir karar yokken, konu gündeme gelmemişken şunları söylüyordu:
“Türkiye’nin Çin’le hava savunma sistemleri müzakerelerini başlatma kararından ABD derin endişe duyuyor.
Türkiye’nin hava savunma sistemlerini vermeyi düşündüğü Çinli CPMIEC şirketine, uluslararası hukuku ihlal ettiği gerekçesiyle ABD tarafından yaptırım uygulanıyor.
Washington, NATO silahlarıyla standardizasyon eksikliği gerekçesiyle Türkiye’nin hava savunma sistemlerini Çin’den satın almasına karşı…” Sanırım çok iyi takip ettiğimi düşündüğüm Ricci, bunları 2013’ün Eylül ve Ekim aylarında söylüyordu…
Yani Türkiye’nin karşılaştığı en büyük operasyonlardan biri olan 17-25’ten kısa bir süre önce! Bu sürede FETÖ olanca hızıyla operasyon için start verdi… Yaşadıklarımızın altında yatan en büyük nedenlerden biri buydu. Bu hamle NATO’yu bitirirdi çünkü… ABD, NATO ile Avrupa’yı bitirirken ters köşe olmayı hiç aklına getirmiyordu…
Şaşırıp kalmışlardı…
Peki ne yapabilirlerdi?
İşte sıkıntılarımız burada tavan yaptı… Kontrol edilen, söz dinleyen bir TÜRKİYE istiyorlardı. Sonsuz derecede bize ihtiyaçları vardı. Ama masadan pay alarak kalkmamamız için geliyorlardı… Geleceklerdi de…
17-25 Aralık operasyonu bu nedenle geldi. Sonuç alınamayınca diğerleri peş peşe sıralandı. İçeride kendini yabancılara satan çok kişi vardı. İhale alıyorlar, başarılı olamayınca da dışarı sığınıyorlardı…
China Precision Machinery Import-Export Corporation (CPMIEC) Türkiye’nin radarına girdiği an SAVAŞ başladı… Saldırı kararı aldılar… Bunu da gizli toplantılarında hepimizin yakından bildiği bir isme söylediler. O isim gidip bunu gerekli yerlerle paylaşmadı ama etrafındaki birkaç danışmanına aktardı… Ankara’nın bilmesi gerekenleri bir kişi biliyordu…
Saldırı kararı alınmıştı! Ancak BARIŞ SÜRECİ pek çok şeye engeldi… TAK ya da PKK ‘nın kullanılması için bir şeyler yapılmalıydı. Burada da FETÖ ve HDP el ele süreci baltaladı. İçlerinde bilerek kullanılanlar da oldu bilmeyerek de… Ama hepsi dışarıya hizmet etti…
Dışarıya çalışanlar BARIŞ SÜRECİNİ bitirmeyi başarınca o anı bekleyen GLADYO devreye girdi! Gladyo’nun gelebilmesi için yolu ALMAN İSTİHBARATI AÇTI…
Zaten barış süreci Avrupa’nın kimyasını bozuyordu.
Hazır fırsat diyerek ortalığı kan gölüne döndürdüler…
17-25 Aralık’tan sonra karşımıza dikilen örgütleri bazen PKK , bazen DHKP-C, bazen YPG, bazen de DEAŞ olarak görüyorduk…
Her kanaldan geliyorlardı…
Durmuyorlardı…
Saymaya kalksak sayamayız…
6 Ocak 2015’te Diana Ramazanova Sultanahmet’te kendini patlattı…
Büyüğü sonra geldi…
20 Temmuz 2015’te Şanlıurfa Suruç’ta bir grup genç, basın bildirisi okuyacaktı.
Bir canlı bomba geldi, kendini patlattı. 34 genç öldü, 103 kişi yaralandı…
Durmadılar…
10 Ekim 2015’te Ankara Garı’nın önünde barış mitingi için toplanan kalabalık hedef seçildi. Türkiye tarihinin en kanlı, en acımasız eylemiydi.
103 kişi hayatını kaybetti…
Birileri ısrarla “barış gelemez” diyordu…
12 Ocak 2016’da yine Sultanahmet hedef seçiliyordu.
Turistlerin öldüğü patlama dünyada manşet oldu. Türkiye güvenli yer değil algısını oturtmak için yapılan planlar işliyordu…
Aradan çok geçmeden Ankara’da DEVLET MAHALLESİ denilen Kuvvet Komutanlıklarının bulunduğu yer, canlı bombayla sarsıldı.
Servislerin içine dalan hainler 28 canımızı aldı…
Ardından Ankara Güvenpark saldırısı geldi…
Siviller hedefti… Araçlar patladı, 37 insanımız daha can verdi…
Sonra korku dalgasını İstanbul’a taşıdılar…
Beyoğlu’nda canlı bomba patladı. Siviller hayatını kaybetti…
Şahinbey’de, Cizre’de, Vezneciler’dekini saymıyorum… Az sayıda insanın hayatını kaybettiği patlamaları hatırlamıyoruz bile…
Son bir ayda yakalanan 200 bombalı aracı anlatmıyorum bile…
Ama en son BEŞİKTAŞ’taki asla unutulmayacaktı… Hiç birimiz unutmayacaktık…
Tıpkı İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yaptıklarını unutmayacağımız gibi…
Dün Tayyip Bey’in söylediklerine bakarken söyleyemediklerini düşündüm.
Aklıma bu liste geldi…
SAVAŞTAYDIK…
Ve bizi bir başkasının gelip kurtaracağı yoktu. Hiç olmadı.
Bu mücadeleyi verip saldıranlara haddini bildirecektik…
Bu millet bunu yaptı, yine yapar… İnanmayan tarihin altın kaplı sayfalarına baksın…
Unutmayın, karşımıza çıkamadıkları için taşeron kullanıyorlar… Taşeronların yazdığı bir tarih yok. Saldıranlar bunu unutuyor…
Daha TÜRKLER’i tanımamış bunlar…
Ama tanıyacaklar…
Yakında hem de…
Brüksel’deki NATO Merkezi’nden kurdukları kumpaslara yenilecek, boyun eğecek, kaçacak değiliz… 15 Temmuz’u gördük!
Güvendikleri adamları başarısız olunca kaçacak yer aradı…
Millet direksiyona geçti bir kere… Gücünüz yetiyorsa gelin alın… Buradayız…