MEDYAGÜNDEM- Vatan Gazetesi’nin gazeteciliği unutup “azgın bir militanlığa” soyunmuş yazarı Mustafa Mutlu, bugünkü yazısında kalemini satılığa çıkardığını açıkladı.
“Kalemimi satarım” diyen Mutlu, “militan ve tarafgir ruh hali” ile yazısında “kinaye” yaptı, gazeteci değil bir “kalemşör” olduğunu itiraf etti.
Özetle Vatan yazarı Mustafa Mutlu, “Ak Parti’den kurtulmak” için kalemini bir “tetikçi” gibi kullanacağını deklare etti. Yazısının bir özeti de, bu uğurda “darbe” ve “darbeciler”le de işbirliği yapabileceğinin itirafı gibiydi.
“Azgın bir tarafgirlik” ile Vatan’daki köşesini kin ve nefret kustuğu bir platforma çeviren Mutlu’ya Vatan yönetiminin nasıl tahammül ettiği de merak ediliyor. Aydınlık gibi “militan” ve “marjinal” bir yayında olması gerekirken, merkez medyada bir köşe kirleten Mutlu’nun freni patlamış kamyon gibi davranması da dikkatlerden kaçmıyor.
Haliyle böyle bir gazeteciden ne “hakikat”, ne “tarafsızlık”, ne de “hakkaniyet” beklemek manasız oluyor. Bunlar olmayınca da geriye ne kalıyor? Gazetecilikten başka her şey elbette.
İşte ruh hali iyice “militan” bir anlayışa mahkum olmuş yazarın itirafı:
***
Ben de kalemimi satarım!
Soner Yalçın‘ı “Odatv’nin her şeyi” sanırdım; meğer o, öyle sağlam bir gazeteci ordusunu bir araya getirmiş ki yokluğunda bile aslanlar gibi gazetecilik yapıyorlar. Hedefte olduklarını bile bile, doğruları söylemekten vazgeçmiyorlar.
Baskının arttığı bu korku imparatorluğu günlerinde, yazması mangal gibi yürek isteyen haberleri hâlâ yazıyorlar.
Duruşlarından, dünya görüşlerinden, gazetecilik ilkelerinden ve etiğinden ödün vermiyorlar.
Kim olduklarını bile bilmediğim bu dostlar, son kitabım “Maratonda Sona Doğru”ya sunuş yazısı yazan çok değerli 26 meslektaşımın hakkımda söylediği sözlerden alıntı yapmışlar ve altına kendi notlarını düşmüşler:
“Mustafa Mutlu bize, yani Odatv’ye göre, kaleminin sahibidir ve hiç kiraya vermez.”
Bu sevgili arkadaşları hayal kırıklığına uğratacağım için üzgünüm…
Ama ben kalemimi değil kiralamak, satmaya bile hazırım! Ne yazık ki karşılığında istediğimi verebilecek babayiğit sayısı pek fazla değil! Çünkü benim bulunduğum yerde para, pul pek işe yaramıyor.
Düşünce, ifade ve basın özgürlükleri başta olmak üzere ülkemi gerçek anlamda bir “özgürlükler cenneti” yapmaya yemin edenlere…
Gelir dağılımındaki adaletsizliğe, sömürüye, polis şiddetine, sadaka ekonomisine, yolsuzluklara, “babalar gibi satma”lara son verebilecek gücü kendilerinde görenlere…
Çağdaş bilimi yükseltmeyi, hukukun üstünlüğünü ve yargı bağımsızlığını sağlamayı onur meselesi haline getirenlere…
Eğitimi ve sağlığı “sektör” olmaktan çıkarıp, “hizmet”e dönüştürmeyi yaşam felsefesi edinenlere…
Din ve etnik köken istismarına boyun eğmeyenlere…
Ve elbette Atatürk ilke ve devrimlerine yönelik saldırılara dur demek için canlarını ortaya koyanlara…
Bu kalem satılıktır!
Ne senet istiyorum, ne de kefil!
Sözüm de namus sözü:
Kalemim; ülkemi bu dertlerden kurtarmayı başaranlara feda olsun!
Nasıl olsa o saatten sonra çok da fazla ihtiyacım kalmaz…
***
medyagundem.com