Türkiye’nin en zengin ailesinin yöneticisi Mustafa Koç’un, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la “milli tank” projesini görüştükten sonra ölmesi ve konunun hızla gündemden düşmesinin ardından pek çok soru işaretini bugün Yeni Söz gazetesi manşet yaptı. Haberde Mustafa Koç’un adım adıma ölüme sürüklendiğine dair ilginç detaylara yer verildi. İşte Kemal Özer imzalı yazı…
Maddeten zengin olmak bu dünyanın en büyük derdi. Üstelik kanser olmaktan bile kötü. Fakirin derdi bir, zenginin ki bin. Fakirsen miden acı çeker, zenginsen hücrelerinin tümü. Bakmayın öyle davrandıklarına, başlarını yastığa koyup da mışıl mışıl uyuyabilmiş bir zengin yoktur şu fani âlemde.
Malûm, Türkiye’nin ilk ve en zengini Vehbi Koç‘un en büyük torunu Mustafa Koç geçtiğimiz günlerde vefat etti. Mide küçültülmesi ve kalp krizine bağlansa da, bu ölümün normal bir ölüm olmadığı şüphesine yol açacak nedenler var elde. Bu ölümle, Rahmetli Turgut Özal‘ın öldürülmesi arasında ciddi şekilsel benzerlikler de var.
Her yeni rejim kendi zenginini üretirmiş. Osmanlı’yı tasfiye ettirip, Cumhuriyet’i kurduran irade, memleketin kalkınmada en mühim parçası olan finans ve sanayi işini Vehbi Koç’a tevdi eder ya da etmiş gözükür. Zira perdenin ardında tasfiye sürecinde büyük rol oynayan Hayım Nahum görünür. Nahum işin içinde olmadan endüstrinin sahibi küresel Yahudiler, Ankaralı Vehbi’ye açık çek vermeleri ya da Anadolulu birinin zengin olmasına izin verecek değillerdir. Hikâye uzun ama hatırlatma babından bir özet yapmak gerek.
CUMHURİYET’İN ‘İMPARATOR’U
Erol Toy’un, Vehbi Koç‘u anlatan ‘İmparator‘unu okumuşsunuzdur. İddia o ki, aile bu eseri hiç sevmedi. Kurtlu peynirleri, TBMM’nin kiremitleri gibi meseleleri ifşa etmesi rahatsız etmiş olmalıydı. Bu yüzden güçlü bir kalem olan Toy, bunca eserine rağmen şöhret basamaklarını pek de tırmanamadı. Ankara’da başlayan serüven, İstanbul’da devam eder yoluna. Mustafa çok büyük bir servetin içine doğar. Ona düşen şey bunu korumak ve büyütmektir.
Hikâyeleri ciltlere sığmayacak kadar uzun, lakin bir gün içinde batılı Yahudileri taşıyan bir gemi gelir İstanbul’a. Motoru bozulduğu için, İsrail’e gidemeyen geminin yolcularının karaya çıkışına izin verilmez. Daha sonra Rusya tarafından batırılacak olan gemide kadın ve çocuklar da vardır, ancak Vehbi Bey özel izinle bu Yahudilerden bir bölümünü kurtarır. Vehbi Bey bu izni nasıl almıştır, neden hepsi değil de on kadarıdır? Kurtardığı Yahudiler kimlerdir ve akıbetleri ne olmuştur, orası muamma.
Küresel baronlar hem dünyanın, hem de Türkiye’nin nüfusunun artışından rahatsız olur. David Rockefeller Türkiye’ye gelir. Vehbi Koç’a misafir olur, TBMM’de ağırlanır. Büyük kaynaklar ayırarak, birlikte Türkiye’de nüfus planlaması ve doğum kontrolü sürecini başlatırlar. Vehbi Beyin ilişkileri hakkında çok şey yazılıp çizilir. Ancak hâlâ gizemin pek çok noktası çözülebilmiş değildir. Kendi hatıraları ise hiçbir şeye temas etmez neredeyse. Öldükten sonra mezarının çalınması hadisesinin nedeni bile kamuoyunca bilinmez.
Rahmetli Konyalı Niyazi Usta, Vehbi beyi Meram Yolundaki evinde misafir ettiğini anlatmıştı. Niyazi ağabey, ‘kuşsütü’ bile olan mükellef bir yer sofrası kurar. Vehbi Bey sofra karşısında ağzı açık kalır ve der ki: “Bunca servete sahibim ama bir gün olsun şu keyfi yaşamadım. Ağız tadı olmadıktan sonra…”
KAPTAN YOSEPH CATALAN
Vehbi beyden sonra koltuğa Rahmi Bey oturur. Rahmi bey koltuğu erkenden oğlu Mustafa’ya devreder. Sonra 2004’de ‘Nazenin IV‘ adlı gemisi ile hayli propagandası yapılan dünya turuna çıkar. 22 ay süren bu tur, 2006’da tamamlanır. Bu tura kaptanlık eden kişinin Yahudi olması hep aklıma takılmıştır. Türkiye’de hiç kaptan yok muydu da, Rahmi Beyin motorlu-yelkenli gemisinin kaptanlığını İsrail ordusundan deniz altı kaptanı Yoseph Catalan yapmıştı? Neden acaba? ‘Tecrübe’ seçeneği dışında bir ihtimal var idiyse, Rahmi Bey de açıklarsa yazarız.
Rahmi bey 1957’de İzmirli armatör Avni Suat Meseretçioğlu’nun kızı Çiğden hanımla evlenir. Mustafa, Ömer ve Ali adlı üç oğulları dünyaya gelir, sonra ayrılırlar. Çiğdem hanım daha sonra Haldun Simavi ile evlenecektir. İddia edildiği gibi, Çiğdem Hanım Simavi ailesinin kızı değil gelini.
BİLDERBERG İCRA KURULU ÜYESİ
Böyle bir ailenin çocuklarının iyi yetiştirilmiş olması son derece normal. Mustafa Koç da yurtdışında eğitim almış biri. Dünya finans devi JP Morgan ve Rolls-Royce‘un uluslararası danışma konseyi üyeliği yapmaktadır vefatına kadar.
Sadece bunların değil, tabi aynı zamanda Bilderberg‘in Steerıng Committee/Yönetim Kurulu üyesiydi. Bilderberg, katmanlı yönetim sistemine sahip bir yapı. İlk halka yani en tepedeki grubun üyelerinin grafiğini ‘Deccal Tabakta‘ adlı eserimizin sonunda ek olarak yayınlamıştık. Koç’un bulunduğu halka, karar verici olmaktan ziyade, birinci halkanın emirlerini uygulama heyeti. Yani kamuoyuna ilan edilen olağan Bilderberg toplantılarının gündemini ve katılımcıları belirlemekle görevli icra heyeti.
BİLDERBERG’DEN KAPI DIŞARI MI?
Ancak şaşırtıcı bir durum yaşanır 2015 Bilderberg toplantısında. Bilderberg analizleri ile ünlü Guardian yazarı Charlie Skelton, 12 Haziran 2015’de Mustafa Koç’a çağrı yaptığı son derece şifreli bir makale yazar. İhtimamla yapılan tercümeden az sonra iktibaslar yapağız. Hem yazıyı, hem de tercümeyi İngiliz olmakla kalmayıp, İngiliz Edebiyatı mezunu da olan bir dosta gönderdim. O da başkalarına inceletti. Herkes yazının çok ustaca hazırlandığı konusunda hem fikir. Analiz ilk bakışta yaşananların İngiliz milletvekili Ed Balls‘la ilgiliymiş gibi hissiyat uyandırsa da, aksine Mustafa Koç’un Bilderberg’e alınmaması ile ilgili olduğundan da hem fikir herkes.
TÜPRAŞ YANGINININ BİR ANLAMI VAR MI?
Bilderberg’i çok iyi bilen Müslüman bir İngiliz profesöre ulaştık. Geçtiğimiz aylarda Türkiye’ye gelen bu profesörle görüşmek için WOW otelde 3 saat beklemiştik. Ama trafik ve uçak saatinin gelmesi gibi mücbir sebeplerle görüşme imkânını kaybetmiştik. Nasip bu güneymiş. Bir haftadır yazıp çizemeyecek kadar hasta olmam, inceleme ve düşünme imkânımı artırdı. Gündemi ne kadar meşgul etti, takip fırsatım olamadı. Dedim ya hastaydım. Zira gazetedeki 6-7 aylık normalüstü çalışmam bedenimi yatağa düşürdü. İşte o günlerde bir şey daha oldu: KOÇ’lara ait TÜPRAŞ’ta basit ama derin anlamları olan bir yangın çıktı. O günlerde dediysem, bu hafta içinden söz ediyoruz malum.
MUSTAFA KOÇ’LA BARONLAR ARASINDA SORUN MU ÇIKTI?
Biz devam edelim. İngiliz profesör de, Koç ile Bilderberg arasında Bilderberg’i de aşan ciddi ve derin bir sorun olduğu görüşünde. Mustafa Koç’un vefatından önce kardeşi Ali Koç sık sık kapitalizm eleştirileri yaptı. Biz de, Mustafa’nın vefatından tam on gün önce ‘Kapitalist ailenin oğlundan ‘vicdan’ çağrısı‘ başlıklı çelişkiye dikkat çeken eleştirel bir haber yapmıştık.
MİLLİ TANK YAPACAK ADAMIN ÖZEL DOKTORU NEREDE?
Koç’un vefatına gelecek olursak… Tesadüfe bakın ki, kendisi bir gün önce bu ülkenin devlet reisi Erdoğan ile ‘milli tank‘ üretimi konusunda özel bir görüşme gerçekleştiriyor. İstanbul’a dönüyor. Az sonra Davos’a uçacak ama kalp krizi geçiriyor. (Böylece Davos’a da alınmıyor.) Özel doktor yok, ambulans yok, ambulans helikopter yok. Devlet hastanesine götürülüyor. Beykoz’dan ta Taksim’e Koç’ların hastanesine getiriliyor.
İNSANI ÖLDÜREN SORULAR ZİNCİRİ
Hiç kuşkusuz insan ölür. Hatta böyle de ölebilir. Canı veren, nasıl alacağını kendi bilir. Lakin biz de yaşananlarla ilgili sebepleri ve göze batanları, gözden kaçanları sorgularız. Mesela ailenin özel doktorları kalp krizi sırasında neredeydiler? Kalp riski olan biri koşu bandına nasıl çıkarıldı? Neden ta Taksim Alman Hastanesi’ne getirildi? Birileri bu güne kadar Koç’un yiyeceğine aşırı iştah açıcı maddeler mi ekledi de, bu denli fazla kilo aldı? Neden zamanında önlem alınmadı da çok riskli bir işlem olan mide küçültme ameliyatına ikna edildi? Ona bunları kim ya da kimler yaptı?
Beykoz Devlet Hastanesi’ne geldiğinde sağ mıydı, yoksa ölmüş müydü? Sağ ise neden uzak bir hastaneye sevk edildi? Ölmüş ise neden gönderildi? Kendisine otopsi yapıldı mı? Kan ve doku örnekleri alındı mı? Ülkenin en zengin işadamının genç yaşta kalp krizi geçirmesi ve üstelik milli tankı konuştuğu Erdoğan’la görüşmesinden bir gün sonra ölmesi savcıların dikkatini çekti mi ve harekete geçtiler mi? Zira bunlar kamuoyuna açıklanmamış sırlar.
‘KOÇ CİNAYETE KURBAN GİTTİ’
Bu yazı Pazartesi günü neşredilecekti. Ancak rahatsızlığımız tamamlamaya el vermedi. Bu sırada, önceki gün Musevi işadamı Doğan Kasadoğlu’da, “Mustafa Koç’un cinayete kurban gitti” demiş ve babaya şu çağrıda bulunmuş: “Sayın Rahmi Koç, rahmetli evladının doktorlarına teşekkür edeceğine, bu ölümden birinci derecede sorumlu olan ‘en azından görevlerini özensiz yaparak’ ölümüne sebebiyet veren Beykoz Devlet Hastanesi dışındaki kalp, diyet vs. doktorlar ve spor antrenörleri ile alakalı olarak savcılığa suç duyurusunda bulunmalı…”
ÖZAL’LA BENZERLİKLER
Merhum Özal Türk Cumhuriyetleri gezisinden dönmüştü, koşu/ölüm bandındaydı. Kalp krizi geçirmişti. Doktorlar ve ambulans orada yoktu. Hastane hastane dolaştırıldı. Otopsi yapılmadı, kan numune tüpü ne hikmetse elden düşüp kırılıvermişti. Aile kıl örneğini vermiyordu. Uzayan sorular ve yaşananlar, Mustafa Koç’un yaşadıklarına ne kadar benziyor değil mi?
Özal’ın kabri yıllar sonra devri FETÖ günlerinde açıldı. Allem kallem edildi ‘zehirlenmemiştir’ mührü vuruldu, dosya ebediyete bırakıldı. İlk adli tıp gelişmeleri, hep Zaman ve Bugün’de yayınlandı. Mustafa Koç için zaman geçmiş değil. Aile ve savcılık harekete geçmeli ve herkes güç de olsa gerçeği öğrenmeli. Hatta Devlet Denetleme Kurumu bile…
ROCKEFELLER’İN OĞLUNU DA ÖLDÜRDÜLER
Pek çoğumuz servis edilen bilgiler ve onlara tutulan ayna yüzünden dünyanın efendilerinin Rothschild ve Rockefeller aileleri gibi kimselerin olduğunu sanırız. Evet, bunlar çok zengin ve bir o kadar da etkinler. Ama gerçek efendi değil bunlar. Dev paratonerler… Bunları da aşan bir satanist çete var en tepede.
Malum terör örgütü DAEŞ, 11 Haziran 2014 günü Musul’u, ardından da Irak’ın yaklaşık dörtte birini ele geçirmiş, sonra da “Irak ve Suriye’den sonra, İstanbul’u da alacağız” açıklaması yapmıştı. 4 gün sonra 15 Haziranda da, David Rockefeller’in oğlu Richard Rockefeller babasının yaş günü programından çıktıktan sonra öldürüldü. Richard’i önemli kılan sadece yaşlı baronun oğlu olması değildi elbet. Aynı zamanda baba baronun yerine geçmesi beklenen veliahttı. Ölüm nedeni, ‘kendi kullandığı uçağın düşmesi‘ şeklinde duyuruldu Koç gibi. Mustafa’da çok yediği için şişmanlamış ve kalp krizi geçirmişti. Baba David soğukkanlı bir mesajla yutkunmakla yetindi, tıpkı Rahmi Beyin yutkunduğu gibi.
O günlerde ‘Yeni baronu kim öldürdü?’ başlıklı yazımda şunları kaydetmiştim: “Yakın zamanda baronların has adamlarının veya aile mensuplarının da içinde yer aldığı kişilere yönelik yeni hamleler söz konusu olursa veya hiç tahmin edilmeyen bir bölgede beklenmedik savaş çıkarsa asla şaşmamalı. Mamafih bu hadise Türk basınının, bir hayırseverin(!) basit bir kazada ölümü şeklindeki takdimi gibi vakayı adiyeden değil…”
NAHUM AİLESİ İLE ORTAKLIK
Geçtiğimiz Ağustos ayında ‘Ekonomist dergisi battı mı?’ başlıklı yazı kaleme almıştım. Derginin hisselerinin bir bölümünün Fiat’ın ailesine satılması nedeniyle, Koç ve Nahum ailelerinin de adı geçmişti.
Ardından Hayım Nahum’un torunu Jan Nahum, yazı vesilesiyle noter aracılığı ile bir yazı gönderdi tarafıma. Nahum açıklamasında diyordu ki: “1973-2004 yılları arasında Koç Holding’e bağlı otomotiv firmalarındaki görevimden 2004’de ayrıldım. Ayrıca FIAT S.P.A.’daki bölüm başkanlığı görevimden de aynı yıl ayrıldım. O yıldan bu yana, Kıraça Holding bünyesinde yer alan Karsan firmasındaki görevim devam ediyor. Ayrıca Heksagon firmasının Yön. Kur. Bşk’nıyım. FIAT, Koç Holding veya hiçbir iştiraki ile ilişkim yok. Ayrıca babam Bernart Nahum 1995’de vefat etmiştir.”
EKSEN KAYMASI MI VAR?
KOÇ ailesinden söz ettiğimizde genellikle akla Rahmi Bey ve oğulları geliyor. Ancak bir de, 2003’de vefat eden Sevgi Gönül’ün yanı sıra Semahat Arsel ve Sevgi Kıraç kardeşler var. Sevgi Hanımın eşi İnanç Kıraç 1998’de Claude Nahum ile birlikte Kıraça Holding‘i kurarlar. Jan Nahum‘un beyanına göre de, Nahum‘ların Koçlarla ilişkisi başka bir boyut kazanır. Nahum ailesinin önemi malum. Onların Koç soyadı ile bağlarının kalmamış olması da oldukça dikkate ve incelemeye değer bir konu.
Gezi darbe girişiminde Boyner, Doğan ve sairler kadar ön safta yer almasa da, Koç’ların da açıktan destek verdikleri biliniyordu. Lakin Allah’ın sevgili kulu Erdoğan, Gezi‘den de, 17-25 Aralık darbe girişiminden de, ardından gelen yerel seçimlerden de, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden de, 1 Kasım seçimlerinden de zaferle çıktı. Körfez ülkeleri de, İsrail’i de, AB’si de önünde diz çöktü ve sıra Putin’de (ydi…)
Bütün bunlar diz çöker de, Koç mu direnecek ti? Direnmezse mi? O zaman sermayeyi koyan…
Sabancı ailesinin, Özdemir Sabancı’nın öldürülmesi sonrasında yaşadığı değişimi hatırlatarak diyoruz ki; Koç ailesi sadece zengin bir aile değil, 100 yıllık sırlarımızı da taşıyan bir aile. Muhtemel değişim tarihin seyrinde çok ama çok etkili olur. Mesele fani bir zenginin ölümünden ibaret değil. Devlet bunu böyle bile.
GUARDIAN MUSTAFA KOÇ’LA İLGİLİ NE YAZMIŞTI
Guardian yazarı Charlie Skelton’ın 12 Haziran 2015’de yazdığı yazıdan söz etmiştim. Charlie işte o yazısında, Mustafa Koç’a ‘içeride ne oldubitti açıkla da, sen de kurtul biz de kurtulalım‘ meailinde bir çağrı da bulunmaktaydı. Milliyet gazetesi de o tarihlerde yazıyı tercüme etmiş ama en önemli kısmı görmezlikten gelmişti.
Charlie Skelton o gizem ve sır dolu yazında şöyle diyordu: “Tam olarak kime ait olduğu belli olmayan bir aracın önündeki kalabalık ve fısıltılarla konuşan polis gruplarına bakıldığında ciddi bir meselenin olduğu aşikârdı. Organizatörler, Ed Balls’ı davet ederek büyük bir hata yaptıklarını mı fark etmişlerdi veya son dakikada onun ismi mi karalanmıştı?
Aslında bu kargaşa Türk milyarder ve Bilderberg idari komitesi üyesi Mustafa Koç içindi. Mustafa Koç boynunun arkasını ovalıyor ve memnuniyetsizce etrafına bakınıyordu.
Hızlıca bir fotoğraf çekme (gördüğünüz bu fotoğraf o karedir) girişiminden sonra kendisine yaklaştım ve selam verdim. Ardından “Sayın Koç!” seslenerek dostça elimi salladım. Kendisi geri dönerek başıyla selamladı beni. Ben kendimi tanıttım ve tekrar bir fotoğraf çektim. Fakat sonra aniden kabalık etmiş gibi hissederek özür diledim. “Önemli değil” dedi Koç ve gülümsedi. Sayın Koç ile yaşadığımız kısa diyalog, aracın şoförünün müdahalesi ile trajik bir şekilde kısa kesilmişti.
Şurası kesin olarak belirtilmeli ki, politik zirvelerin düzenlenmesi, politikacıların çağırılması, başbakanların davet edilmesi bir yıllık süreçten daha absürt görünüyor.
Mustafa Koç belki bu basın toplantısında yardımsever imkanlar oluşturabilir. Parıldayan Koç Holding İsmi ile Koç ailesinin holdingleşmesi, kendi şirket yönetiminin sözleşmesinde belirlenen “dört çiğnenemez madde” kapsamında oluşturuldu. Ve bu maddelerinin ilkinin “şeffaflık” olması dikkat çekici. Şirketin başkanı Mustafa Koç basınla sohbet etmekten mutlu görünüyor ve siyasetteki yolsuzlukların aleyhinde konuşuyordu. Mustafa Koç kendi ülkesinde yakın tarihlerde gerçekleştirilen seçim için şunları kaydetmişti: “Bizim insanımız temiz siyaseti hak ediyor.”
Temiz siyaset açık siyasettir. Şeffaflık güneş ışığının içeri girmesine müsaade eder.
Koç’un Bilderberg’de bulunuşunun ardında yatan gücü yadsıyamaya gerek yok. Koç’un yönetim kurulunda birçok arkadaşının bulunuyor oluşu basın ilişkileri için önemli lobi faaliyetleri yürütmesine olanak tanıyacaktır. Elbette bu kadar basit bir şey Koç için zor olmayacaktır.
Bunların da ötesinde, Koç’un dünya piyasası ile devasa iletişimleri var. Rolls-Royce’un uluslararası danışma kurulu üyesi olan Mustafa Koç, Tony Blair’ın yanı sıra JPMorgan’ın uluslararası danışma konseyinde bulunuyor…”
(KEMAL ÖZER/YENİ SÖZ)