İstanbul Şehir Üniversitesi’ne bir paralel örgüt medyası yazarı ve 28 Şubatçı başörtüsü düşmanı isim olan Ali Atıf Bir’in rektör yapılmasına tepki gösterip üniversiteden istifa eden yürekli öğretim üyelerinden, Murat Ülker intikam peşinde mi? Türkiye’nin en zenginlerinden Murat Ülker’in dava açıp ciddi para istediği Fahrettin Altun skandalı bugün Sabah gazetesindeki köşesinde yazdı. İşte yazısı:
MURAT ÜLKER BENDEN HATIRI SAYILIR PARA İSTİYORMUŞ
Bir gün böyle bir yazı yazacağım aklıma bile gelmezdi.
Aklıma gelse, gönlüm elvermez diye düşünürdüm.
Ne garip!
Gönlüm mutmain bir biçimde kuruyorum bu cümleleri.
Hem mutmain, hem huzurlu.
Aynı zamanda kırgın, bir o kadar da üzgün.
Birkaç gün evvel elime bir mektup geçti. İş mahkemesinden göndermişler.
Mektupta İstanbul Şehir Üniversitesi’nin bana dava açtığı yazılıydı.
Murat Ülker’in mütevelli heyet başkanı olduğu üniversite, benden hatırı sayılır miktarda bir para istiyormuş.
Bunun için mahkemeyi yardıma çağırmışlar. Sözleşmeyi tek taraflı feshettiğim söylenmiş. İstifa tek taraflı olunca demek, böyle oluyor.
YOK DAHA NELER!
Bir de istifa dilekçesinde gerekçe göstermediğim yazılmış. Niye istifa ettiğimi sağır sultan duydu halbuki.
En ilginci de, üniversitede çok önemli görevler alan biri olarak üniversiteye “algı operasyonu” yaptığım söylenmiş.
Yok daha neler!
Bu memlekette algı operasyonunun alasını kaç yıldır paralel yapı medyası yapıyor.
Ve az kalsın üniversitenin başına o medyadan bir isim rektör atanacaktı.
Murat Ülker’in mütevelli heyet başkanı olduğu sevgili üniversite(m)!
Önce şunu açıklığa kavuşturalım. Ben doğru olduğuna inandığım bir şey yaptım.
Beni ben yaptığına inandığım değerler adına hareket ettim.
Kurucularından biri olduğum “üniversitem“den istifa ettim.
Bu birkaç lüzumsuzun küçümsediğinin aksine benim için hatırı sayılır bir fedakârlıktı.
Ama bunu yaparken hiç tereddüt etmedim. Hiç hesap yapmadım.
Değerlerime açıkça karşıtlık içinde olan, paralel yapının medyasında köşe yazarlığı yapmış bir ismin benim kurucuları arasında yer aldığım üniversiteye rektör olarak atanmasını bünyem kaldırmadı.
Burhanettin ve Medaim’in de kaldırmadı. Bir bildiri ile derdimizi bütün kamuoyuna duyurduk.
İstifamız kamuoyunda büyük tepki yarattı.
Belki tepkiler, belki 1 Kasım seçim sonuçları, belki başka bir şey.
Bilemem.
Murat Ülker bir sabah Twitter’dan bir mesaj attı ve Ali Atıf Bir’in rektörlükten alındığını, yerine “kadim dostu Cengiz Kallek“in getirildiğini duyurdu.
Bu kez Ali Bey benim kurucu koordinatörü olduğum fakülteye dekan yapılmak istendi. O da olmadı.
Tepkiler durulmayınca bu kez Ali Atıf Bir üniversiteden gitti. Belki de gönderildi.
Üniversite, bizim istifamızla başlayan süreç sonucunda büyük bir yanlıştan döndü. Gelin görün ki, döner dönmez de bizi cezalandırmaya kalktı.
Murat Ülker’in mütevelli heyet başkanı olduğu kuruma sesleniyorum.
Benden istediğiniz para az değil.
Onu vermesem de, bi biskrem versem!
Yok, vallahi şaka.
Mahkeme, para ödememe hükmederse öder geçerim. Aramızda lafı bile olmaz.
Şimdiden biriktirmeye başladım bile.
Ama ne olur merakımı mazur görün, siz benden o parayı alınca ne yapacaksınız?
(FAHRETTİN ALTUN/SABAH)
Murat ülker, işlerini büyütebilmek için paralel ihanet çetesi ve medyası marifetiyle, en büyük rakibi eti’nin mamullerinde domuz yağı bulunduğu iftirasını atarak muhafazakâr tüketici ve Eti üzerinde namertçe bir algı operasyonu yapmıştı. Bayilik yapmak isteyenlerden öylesine büyük miktarlarda teminatlar topladı ki, bunlarla yeni yatırımlarını bedavaya getirdiği gibi, geri öderken ayak sürüyerek bir çok bayi ve dağıtıcısının ocağına incir ağacı dikti. Gücünü artırdıktan sonra, sırtına basarak yükseldiğì müslümanlara sırt çevirerek, hatta sırtından vurarak siyonist güdümlü sermaye ve medya patronlarıyla beraber ihalelere girip ortaklıklar kurdu. Böylece samimi ve dürüst bir mümin, hayırsever bir işadamı olan, merhum babası Sabri Ülker’in misyonuna ihanet etti. Bundan sonra ülker mamullerini tüketenlerin, siyonist baronların emülgatörlü gıda silahlarıyla insanlığa karşı yürüttükleri savaşa cephane temin edip, küresel fitneye destek sağladıklarını, dindaşlarına ihanet etmekte olduklarını bilerek alışveriş yapmaları gerekir. Ben şahsen, ülker’in Koç ve Doğan ile konsorsiyum kurup beraber ihaleye girdiği günden bu yana ülker mamulü tüketmiyorum.