MİT’in Ergenekon mahkemesine gönderdiği dosyada, Tuncay Güney için “psikolojik sorunları olan, güvenilmez, para düşkünü” deniliyor.
MİT, Kanada’da yaşayan Tuncay Güney’le ilgili bilgi dosyasını Ergenekon davasına bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. MİT’e göre, Güney 1993’te Milliyet gazetesinin televizyon ekinde grafiker olarak çalışmaya başlıyor. Sonra Samanyolu TV’de çalışıyor. İranlı ajanlarla irtibata geçiyor. Güney’in, İran Başkonsolosluğu’nda görevli istihbaratçı Muhsin Karger Azad ve Türkiye ’deki Halkın Mücahitleri Örgütü’nde çalışan ancak İran istahbaratının adamı olan M.B. Maghadeh’la temasları tespit ediliyor. Güney, takibe alınıyor. 1994 ve 1995 arasında Azad’ın talimatıyla bilgi toplamak amacıyla Kuzey Irak, İran ve Lübnan’a çeşitli gezilerde bulunuyor.
Güney’in MİT’le ilk teması 1994’te gerçekleşiyor. Müsteşarlığı arayıp Samanyolu TV’de çalıştığını ve elinde bilgiler bulunduğunu söylüyor. İranlı istihbaratçılarla ilişkisini göz önüne alan MİT, Güney ile irtibata geçiyor.
‘Bilgisinden faydalanıldı’
MİT kayıtlarında görüşme için “Güney’in bilgisinden faydalanılmıştır” deniyor. MİT 1995’te İran gizli servisiyle ilişkilerde ‘komplikasyonlara’ sebep olabileceği düşüncesiyle teması kesiyor. Takibi sürdürüyor. Dosyada Güney, “Veli Küçük’le ilişkiler içinde, psikolojik sorunları olan, para düşkünü, güvenilmez” olarak tanımlanıyor. Dosyada şu tespitler var: “1994’te sahte Irak Dinarı basımı için çalışmalarda bulundu. Koreli bir şahsın sahtesini basmak için ele geçirdiği Milli Piyango bileti filminin renk ayrımı ve film çıkışı işlemlerini 100 milyon TL karşılığı yapmıştır.” Bilgilerin 2003’te Başbakan Erdoğan ’a gönderildiği de dosyada belirtildi.
MİT ile ne görüştü?
Dosyaya göre Güney, MİT’le bir görüşmesinde şöyle diyor: “Abdullah Çatlı’nın Mesut Yılmaz’la çekilmiş fotoğraflarını DYP Milletvekili Nuri Yabuz’a 5 milyara sattım. Gazeteciliğin imkânlarını kullanarak kara para aklama ve sahtecilik gibi işlere karıştım. Veli Küçük, Susurluk, Hanefi Avcı ve bazı gazeteciler hakkında bilgi toplamam yönünde isteklerde bulunuyordu. Şubat 1998’den sonra Karger Azad’ın 2 isteğini yerine getirdim. Biri, Azad’ın Türkiye’ye giriş yasağının bulunup bulunmadığını havalimanında çalışan polis muhabiri arkadaşımdan öğrenmekti. İkincisi, HMO lideri Meryem Recevi’nin özel temsilcisi ile Bill Clinton’ın birlikte çekilmiş fotoğrafını ve haberi Türkiye basınında yayımlanmaktı. Strateji dergisinde haberi yayımlandım ama fotoğrafları kullanmadım.” (Radikal)