MEDYAGÜNDEM- Milliyet yazarı Hasan Pulur bugün köşesinde “zorunlu açıklama” diyerek şu notu düştü:
“Dün bu köşede yanlışlıkla bana ait olmayan bir yazı yayımlanmıştır. Bu yanlışlıktan dolayı özür dileyerek, yayımlanması gereken yazımı bugün yayımlıyorum. H.P.”
İşin ilginç yanı dünkü “Türk sistemi” başlıklı yazısı da halen Milliyet’in sitesinde aynen duruyordu.
Peki o yazıyı kim yazdı, kimin yazısıydı?
Orası belli değil, merak edilense Hasan Pulur’un reddettiği yazı o köşeye nasıl girdi?
İşte halen Milliyet’in sitesinde duran o yazı:
(…)
TÜRK SİSTEMİ
Türkiye’nin sorunları var. Terör, Anayasa, Demokrasi, bölgelerarası kalkınma, kişilerin gelir düzeyi, işsizlik gibi.
Bu arada yıllarca süren bir sistem sorunumuz da var.
Veya bu sorun yaratıldı.
Yani Türkiye “parlamenter” sisteminden vazgeçsin de başkanlık sistemini kabul etsin mi?
***
Başkanlığı önce Turgut Özal, kendisine yakıştırdı.
Şimdi ise uzun süredir AKP başkanlık sistemi peşinde.
Ama AKP’ye karşı çıkan bir grup da var. Herhalde o yüzden AKP’nin şimdi “yarı başkanlık” sistemine doğru çark ettiği görülüyor.
***
Biliyorsunuz bizde yıllar boyu, “Parlamenter rejimden vazgeçeceksek en iyisi yarı başkanlık sistemidir!” demiştik.
İşte şimdi o noktaya gelindi.
Ama “Türk tipi” bir yarı başkanlık sistemi.
“Ak Partili hukukçu kurmaylar, Anayasa’nın 101. maddesine yapılacak bir rötuşla yarı başkanlık modelinin hayata geçirilebileceğini belirtiyor.
Onlar Cumhurbaşkanının partisi ile bağının devam etmesinin de sağlanabileceğini kaydediyorlar.
Ak Partili hukukçular yarı başkanlık sisteminin en iyi uygulamasının Fransa’da yapıldığını ancak, oradaki uygulamada cumhurbaşkanının partisi ile bağının devam etmesine rağmen genel başkan sıfatını taşıyamadığını anımsatıyorlar. Kurmaylar, ‘Biz bunu da mümkün kılacak, yani Türki tipi bir yarı başkanlık modeli önerebiliriz’ ifadesini kullanıyorlar.”
Bakalım, bu sefer ne olacak?
Ömrümüz beklemekle geçiyor.
AKİLLER FAYDALI OLDU MU?
Hükümet istedi onlar da dolaşıyorlar. Süreleri uzatılabilir.
Akil adamlardan söz ediyorum.
Onların lehinde pek belirgin hareket şimdilik yok ama aleyhlerinde söz ve hareketler daha doğrusu protesto gösterileri var.
her bölgeden, ayrı ses çıkıyor.
Bu sesler olayları izleyenler için hiç de yabancı değil.
Mesela Akil adamlar Diyarbakır’da, halk onları, onlar da halkı dinliyor.
Ve sözü Yılmaz Ensarioğlu alıyor “Abdullah Öcalan’a özgürlük isteğinin çok yüksek olduğunu” söylüyor.
Hükümet bunu bilmiyor mu idi?
Öbür konularda da Ankara’nın bilgisi var. İllaki “Akil Adamlar”dan bir kez daha mı bu istekler duyulmalı?
En doğru söz İzmir’de söylenmiş.
“Akil insanlar” heyeti orada da var.
Onlar bir gruptan tepki görüyorlar ama sözleri dediğimiz gibi çok doğru. Ama bunu yıllardır bilmiyor muyduk?
Yani “malzm-u ilân” değil mi?
Olsun
Türkiye’deki 6 milyon Türk ve Kürt akrabadır…
6 milyon… Küçük bir devlet kadar.
Bunların doğacak çocuklarını, torunlarını düşünün.
Ayrılık gayrılık ne demek?
Terör 76 milyon kardeşi 30 yıldır birbirine düşüremedi.
İşte bu akrabalıklar, iç içe geçmeler yüzündendir.
Bölünme değil, daha büyük ve etkili bir devlet nasıl olunabilir, onun hesabını yapalım.
GENÇLER İŞE GÖRE EĞİTİM
Gençlerin dörtte biri işsiz.
Niye?
Türkiye her gün büyüyor ve gelişiyor deniyor.
Üniversite sayısı 84’e vardı.
Okuyan çok ama iş yok.
Burada bir tenakuz var.
Hep söylüyoruz.
Bir kez üniversiteler arasında aynı konuda aynı vasıfta eğitim verilebiliyor mu? Hoca eksiği yok mu?
Bu sorunun acele çözümlenmesi gerekir.
***
Sonra niye, üniversitelere, piyasanın ihtiyacı kadar öğrenci alınmaz. Eğitimle, iş dünyası, sanayi işbirliği yapmaz.
Niye gençlerin bir kısmı üniversite yerine teknik okullara yönlendirilmez.
***
Bunlar eğitimizin belki de, ülkemizin, kalkınmamızın ana sorunları iken hep teğet geçilir.
Oysa planlama hem ülke, hem de çalışmak isteyenlerin yararına olmayacak mı?
GÜNGÖR GÖNÜLTAŞ
Gönültaş Milliyet’in demirbaşlarındandı.
Faruk abiden sonra, Milliyet İstihbarat Şefi olmuştu.
Ama şef oldum diye muhabirliği terk edenlerden değildi.
Tam bir işkolikti. Ben o tiplere “hamal” derim. Kendime dediğim gibi.
Güngör’ün bazı önemli haberleri beklerken tırnaklarını yiyerek, bir aşağı bir yukarı serviste turladığını hiç unutmam.
O iş heyecanı hiç eksilmedi ve servisteki arkadaşlarına da bulaştı.
Milliyet, o zaman diliminde, Güngör’le bir çok orijinal – atlatma habere damga vurmuştu.
Rahat uyu kardeşim
(…)
medyagundem.com
