Bunu daha somutlaştırıp misaller verirsek, mesela İslam’ın hakim olduğu dönemlerde bölünme var gibi görünür, mezhepler, tarikatlar… Birtakım mezheplerin, tarikatların, yollarn olması yanlış değildir çünkü insanoğlu ve toplum çok zengin bir nevi geniş boyutlara ufuklara sahiptir. Onun için sadece robot gibi tek tip insan, tek tip yol yoktur. Medeniyet dediğimiz hadise devamlı gelişme gösterir onun için bölünmeler olur fakat bunlar bir nevi dallanma, budaklanmadır. Bir ağaç düşününün, bu ağaç tek bir dalı da olabilir yüzlerce dalı da olur. Fakat yüzlerce dal bir tek köke bağlıdır, birbiriyle çelişmez yapraklar çiçekler meyveler ağacın zenginliğini gösterir.
İslam insan hayatını kolaylaştırır, zorlaştırmaz bunun için mezhepler, tarikatlar çıkmıştır, bütün bunların olabilmesi için birbirlerine destek olmaları lazım, köstek olmamaları lazım. Bu nasıl sağlanmıştır, öncelikle bir altyapı vardır, bir düzen vardır, onun da adı İslami düzendir. Bugün İslam aleminin muhtaç olduğu birinci şey o düzendir.
ÖNCE O DÜZENİ KURMAMIZ LAZIM
Birlikte yaşıyorsak bir toplum sözleşmesi var farzedilir bu bir kabuldür sanki böyle bir anlaşma yapmışız da birlikte yaşıyoruz gibi… O nedir? İslam toplumunda atalarımız kabul etmiş, biz de kabul etmişiz. Ama toplum sözleşmesi ortadan kalkmışsa düzen gitmişse önce o düzeni kurmamız gerekir, Osmanlı devletine baktığımız zaman tanzimattan bu yana yavaş yavaş kendi düzenimizden vazgeçip Batı’nın toplum sözleşmesini gerçekleştirmek adına birtakım devrimler yapıldı ve gördük ki önce devleti arkadan da bütün İslam alemi altyapısını kaybetti. Yerine ne geçti? Geçici düzenler, geçici birtakım sistemler, rejimler… Bunlar bir müddet deneniyor tabii yürümüyor çünkü toplumun temel isteklerine cevap vermiyor, onun ihtiyaçlarını karşılamıyor. Bunun için de geçici düzenler çöküyor. İşte Mısır’da olan da, Irak’ta olan da, Türkiye’de olan da bir dereceye kadar odur. Tanzimat’tan Meşrutiyet’e, Meşrutiyet’ten Cunhuriyet’e, Cumhuriyet’ten çok partili düzene, onun içinde de kaç kere devlet gemisi devrildi, bir türlü kendimize gelemedik. Aynı şey diğer İslam ülkelerinde de cereyan ediyor bu bakımdan öncelikle bu düzenin yeniden kurulması lazım.
ÇALIŞMAZSAK ALLAH’IN YARDIMI GELMEZ
Ortada olan hareketlerin birbiriyle anlaşıp da gerçek bir düzen kurmadan İslam alemini dış güçlerin tahakkümünden kurtarması mümkün değildir. Bunun için önce o asgari müşterekleri sağlayan düzenin gerçekleşmesi lazım ama biz o düzen dediğimiz zaman derler ki ‘Siz şeriatı mı getireceksiniz?’ Şeriat dediğiniz İslam düzenidir ona sen kendin bambaşka bir anlam vermiş, korkunç birşeymiş gibi vasıflandırıyorsun. Şeriat İslam düzeni demektir, İslam düzeniyle İslam milleti bin yıl yaşamış çok parlak bir medeniyet ortaya koymuş, senin onu küçük görüp kanunla yasaklaman ne ifade eder? Kendilerine geçici düzenler kuruyorlar, esas düzen, İlahi düzen yasak oluyor.
Gökten melek gelir ama Allah’ın yardımı için çalışmak esastır. Bedir Savaşı’nda melekler geldi ve yardım ettiler fakat savaşı yapan ashabtır. Siz eğer çarpışmazsanız, gerekeni yapmazsak yardım gelmez, yapacak sizsiniz eğer çalışırsanız Allah’ın yardımı geli,r çalışmazsanız, yapmazsanız böyle bir yardım isteme hakkınız yoktur. Allah isterse bir gecede herşeyi değiştirir ama siz yapmadığınız için bunun değerini bilmezsiniz yine kaybedersiniz.
Sezai Hocam’a katılmıyorum, şu sebeple;
ALLAH yolunun dervişleri siyaset ticaret yapamazlar. Yapsalar da başarılı olamazlar. Hikmeti, sanıyorum ki, siyaset ve ticaret yalansız yanlışsız olmaz.
Ancak bu kişiler çok fazlasını yaparlar. Siyasetçileri yönlendirirler, tüccarlara hizmet ettirirler.
O sebeple aktif siyasete girmemeli.