Bülent Arınç’ın “troliçe” diyerek hakaretine maruz kalan Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan, bugün cevap mahiyetindeki yazısında, Arınçgiller’in asıl hedeflerinin Erdoğan olup da ona saldıramadıkları için onu savunanlara nasıl saldırdıklarını deşifre etti. İşte yazısı…
ERDOĞAN’A VURMAKTAN ÇEKİNDİĞİN İÇİN ÇEVRESİNİ AŞAĞILA
Hükümete savaş açmış Doğan Medyası’na çık, ‘eski defterleri açarsam kötü olur‘ diye tehditler savur, paralel yapı için cübbeni giyeceğini söyle, kızın yaşındaki gazeteciler hakkında ergence hakaretler savur, milyonların izlediği bir kanalda bunları yapıp sosyal medyada halktan tepki görünce de ‘linç ediliyorum‘ diye ağla…
Başbakanlık’tan emekli olup başkalarını ikbal peşinde olmakla suçla, kendin gibi düşünmeyenleri iple yönetilen oportünist kuklalara benzet, son bir yıldaki analizlerinin hepsinin tersi çıkmış olsa da farklı fikirdekilere ‘cahil amigolar kümesi‘ diye hakaret et, Merkez Bankası tartışmasını sanki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değil de sadece danışmanlarının benimsediği bir politikaymış gibi “Erdoğan iyi, çevresi kötü” kurnazlığıyla danışman savaşına dönüştür, esas adama vurmaktan çekindiğin için çevresini aşağıla...
Artık Ak Parti’ye yakın gibi görünen bazı çevrelerin bu konformizminden gına geldi. Başkanlık sistemi de Merkez Bankası politikası da tartışılması gereken meseleler ama bunu ‘ne kadar jölelisin, keşke ölsen’ sığlığı ile ‘içimize sızmış ajanlar‘ döngüsünden kurtararak yapmak zorundayız.
TÜRKİYE ATEŞ ÇEMBERİNDEN GEÇİYOR ŞUNLARIN YAPTIĞINA BAKIN
Türkiye bir ateş çemberinden geçiyor. Halep düşmek üzere, güney sınırımızda bir PKK devleti kurulması ihtimali de facto olarak kendini hissettiriyor, mülteci krizi devam ediyor, PKK ve DAEŞ başta olmak üzere türlü terör örgütleri ve onların destekçisi devletlere karşı bıçak sırtında bir savaş veriyoruz. Tüm bunlarla cebelleşirken, böylesi nefsî yaklaşımlarla kendi iktidar mücadelesini partiye ve hükümete mal etmeye kimsenin hakkı yok.
Üstelik kendisini ‘asli unsur / erdemli entelektüel‘ şeklinde sunup, farklı düşünenleri ‘yanaşma/ az akıllı‘ diyerek aşağılama zavallılığına, bu beyaz/ neo- Kemalist kibre düşmeye hiç gerek yok.
Başkanlık Sistemi’ne yönelik halk teveccühü, 7 Haziran-1 Kasım seçimleri arasında yaşadığımız kâbus sebebiyle arttı. Bu hususta Cumhurbaşkanlığı da Ak Parti de incelikli çalışmalar yapmaya ve halka derdini daha dolaysız yollardan anlatmaya başladı. Tam da bunun üzerine her taraftan salvolar gelmeye başladı.
“MANİSALI LAWRENCE” GİBİLER PARTİYİ BİRBİRİNE DÜŞÜRMEK İÇİN HAREKETE GEÇTİ
Paralel yapı yine ‘kılıç‘la darbe yapmaktan bahseder oldu, ‘Manisalı Lawrence‘ gibiler ekranlarda boy göstermeye başlayıp partiyi birbirine düşürmek için harekete geçti, buna itiraz edenler ‘ifade özgürlüğü‘nü tanımamakla suçlandı, maalesef dürüst ve hakkaniyetli olduğunu sandığımız Ak Parti’ye yakın bazı kâlemler de bu operasyona destek çıktı.
Herkes karnından konuşmayı bırakıp istediğini açıkça söylerse, köşesine ve ceketine dayanıp siyasî mühendislik çalışması yapmaya soyunmazsa, fikrine güvenip hedef aldığı Erdoğan’a karşı net mücadele vermeye başlarsa hayırlı olur.
İyi olan kazansın!
(HİLAL KAPLAN/SABAH)
İşte paralel yapının bize kazandırdığı.
Münafıklık takiyye yapmak casusluk tecessüs adiliği insanların mahrem sırlarını kaydetmekHırsızlık garibanın malını duygularıyla oynayıp elinden almak devlet malını çalıp kafire peşkeş çekmek Halkın iradesini yok edip kendi süfli adi firavun iradesini ülkeye hakim kılmaya çalışmak
bülent arınç önce Sorumlu olduğu yıllar boyunca TRT ye sahte kpss sınavlarıyla doldurduğu fetullahçıların hesabını hukuk önünde vermelidir. yüzlerce kadro bekleyen memur varken fetullahçı çetenin adamlarını TRT ye doldurup, devlettin, milletin kaynaklarını nasıl peşkeş çektiğini çok iyi biliyorum açtırmasın ağzımı benim