Yeni Şafak gazetesi yazarı Salih Tuna bugün köşesinde maklubeci “diktatör Kemal”ı yazdı. Tuna son dönemde gazetecileri kovdurmakla meşgul Kılıçdaroğlu için “Yılmaz Özdil’i de Kılıçdaroğlu kovdurmuştur” diyerek nedenlerini açıkladı.
İşte yazısı:
BU NASIL BİR SİYASETÇİ?
Kılıçdaroğlu nasıl bir siyasetçidir arkadaş, herkes iktidardayken otoriterleşir, bu daha muhalefetteyken otoriterleşiyor!
Nevzuhur politikalarına eleştiri getirenlerin biletlerini de bir bir kesmeye başladı.
Aslında geçtiğimiz Şubat ayında ‘otoriterleşme’ temayülü göstermişti. Hani, CHP’li biri bir şey soracak olmuştu da, ‘Genel Başkanı’nın sözünü kesen hemen burayı terk etsin. Atın bunu dışarı!’ diyerek kürsüyü yumruklamıştı.
Dağıtmıştır çok geçmeden toparlar, demeye kalmadı, maalesef daha kötüye gitti.
‘Çatı adaylarına’ itiraz eden, sandığa gitmeyiz diyen CHP’lilere postayı koydu: ‘Tıpış tıpış gideceksiniz…’
Şimdi de adeta intikam almaya başladı.
NİHAT GENÇ VE CEVİZOĞLU’NU KOVDURDU
Kontrol ettiği televizyon kanallarından Nihat Genç ve Hulki Cevizoğlu’nu kovdurdu.
‘Özgür ve bağımsız düşünce’ lakırdısını ağzından düşürmüyor ama hiçbir eleştiriye de tahammülü yok.
O kadar ki…
‘Çatı adayı yanlış oldu’ yollu tepkilerini ortaya koyan CHP’li milletvekili adayları hakkında, ‘Onları milletvekili yaptığıma pişmanım’ bile diyebildi.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Bedri Baykam da dayanamayıp, söylem ve tavırlarıyla kendisini padişah konumuna taşıdığını, parti imajına ve demokrasiye zarar verdiğini dile getirdi.
Ne oldu biliyor musunuz?
Matine-suare ‘Özgür basın susturulamaz’ diyorlardı, Bedri Baykam’ın yazısını Cumhuriyet sansürledi. (Erdoğan’ı yıllar yılı ‘padişah’ veya ‘sultan’ diye eleştiren de bu adamlardı ha!)
YILMAZ ÖZDİL’İ DE KILIÇDAROĞLU KOVDURDU
Bana sorarsanız Yılmaz Özdil’i de bu Kılıçdaroğlu kovdurtmuştur!
Çünkü çok kindardır.
Kaset marifetiyle CHP’nin genel başkan seçilmesine karşı çıktığını, Baykal’ı desteklediğini hiç unutmamıştır.
10 Ağustos’ta ‘çatı adaylarının’ ellerinde patlaması üzerine Yılmaz Özdil’in yaptığı eleştiriyi de hazmedememiş, ipini çektirmiştir.
Doğan Yayıncılık İlkeleriymiş, geçin bunları bir kalem.
AK Parti’ye oy verdikleri için Soma’da ölen maden işçilerine ‘müstahak’ dediğinde, Erdoğan’a ‘mezarına tükürecekler’ diye çemkirdiğinde, Uludere’de öldürülen gariban Kürtlere ‘katır’ benzetmesi yaptığında Doğan Yayıncılık İlkeleri neredeydi?
O değil de, Kılıçdaroğlu gerçekten de çok değişik bir siyasetçi.
Hatta sadece ‘değişik!’
Daha evvel söylemiştim; herkes iktidardayken sözünde duramaz, bu daha muhalefetteyken sözünde duramıyor yahu!
Sözünde durmak ne ki, bir dediği bir dediğini tutmuyor, tevekkeli adı ‘Çarkçı Kemal’e çıkmamıştı.
MAKLUBECİ KEMAL
Vaktiyle ‘tükenmiyor’ demiştim ya, yanılmışım ki ne kadar!
Tükenmek şöyle dursun, artarak devam ediyor.
Neyle çalışıyor, bilmiyorum.
Kültürle çalışıyor, diyeceğim, en son okuduğu kitap ‘İnce Memed.’ Sporla çalışıyor diyeceğim, Lefter’i kaleci sanıyordu.
Bizim bilmediğimiz bir şeyle çalıştığı muhakkak.
Maklubeyle diyeceğim…
Bünyeye yaramıyor!
Yarasaydı, Sözcü gazetesinin Ankara temsilcisi Saygı Öztürk gibi son derece ‘kurnaz’ çalışırdı.
Cem Uzan röportajı nerden bakarsanız bakın ‘kurnazlığın’ dik alası, algı operasyonunun ‘şahikasıdır.’
Söz konusu söyleşide, Cem Uzan, Gülen’in yargılanmasını istiyormuş. Dahası, ‘paralelciler’ ilk kumpası da kendisine kurmuş.
Adı dolandırıcı ve hortumcuya çıkmış, toplumda da öylece yerleşmiş bir insanın üzerinden, ’17 Aralık ihanetine’ karşı çıkan herkesi aklı sıra mahkum edecek.
Maklubeyi biraz daha kaçırsaydı, tweetleri ikiye katlamayan herkesi Cem Uzan parantezine alacaktı nerdeyse.
Saygı Öztürk’ün karşıymış gibi görünmek için film icabı ‘The Camia’ya kimi zaman çaktığına bakmayın sakın.
KILIÇDAROĞLU KİMLERE NEYİN DİYETİNİ ÖDÜYOR?
Demek ki o kadar maklubeyi bugünler için yemiş.
Peki, Kılıçdaroğlu bünyesine yaramadığı artık belli olduğu halde maklube yemeye neden devam ediyor?
Kimlere neyin diyetini ödüyor?
Cem Uzan konusunda Salih Tuna gibi düşünmüyorum. Bugün Aydın Doğan paralel yapılanma ne ise dünde Cem Uzan ve paralel yapılanma Hanefi avcı operasyona başlayana kadar aynıydı. Cem Uzan’ın paralel yapılanma hakkındaki çıkışları karşısında Zaman gazetesinin tavrına çok iyi dikkat etmek gerekir. O röportaj ya Cem Uzan’ın nabzını ölçmek, gazını almak için yapıldı. Ya da Cem Uzan’la girişecekleri operasyonun hazırlığı olarak görmek gerekir diye düşünüyorum. Yoksa Sözcü’nün paralel yapılanmaya çakar gibi falan gözükmesi mümkün değil! Yeni, farklı bir operasyon hazırlığı olarak daha mantıklı gibime geliyor. Büyük bir ihtimalle de Cem Uzan paralel yapılanmaya karşı gibi gösterilip dokunulmazlık zırhıyla ya yeni bir partiden ya da eski bir partiye genel müdür olarak getirilerek operasyon yaptıracaklar. İnce Muharrem’in ‘Erdoğan’la Baş Edebilir Mi O’ ifadesinden, Sayın Cumhurbaşkanımızla güya başa edecek birilerinin arayışı içinde olduklarını düşünüyorum. Kısaca o röportajı, büyük bir ihtimalle hırsız Cem Uzan’la yapmak istedikleri yeni bir operasyonun fişengi olarak görmek gerekir, diye düşünüyorum. Cem Uzan’ın Türkiye’ye dönme isteğini kimse göz ardı etmesin. Olayları farklı okuduğumuz için Salih Tuna kusura bakmasın!