Anasayfa / ANALİZ / Made in P.İ.Ç; kanlı bir terör örgütü mü?
pic-kan

Made in P.İ.Ç; kanlı bir terör örgütü mü?

MEDYAGUNDEM.COM- Kısaca telegram; zihin kontrolü yoluyla, düşünceye, iradeye, kimliğe, kişiliğe dışarıdan müdahale teşebbüsüdür. Bu maksatla hedef kişinin kişiliğinin-şahsiyetinin parçalanarak yok edilmesine yönelik zihin kontrol yoluyla yapılan bir işkencedir. Karşı tarafı zapturapt altına almaktır. Farklılıklar olmakla beraber vatandaştaki karşılığı spiritüel çalışmalar, cincilik ve hipnoz bilgisi parapsikoloji (hipnotizma), manyetizma, ruh çağırma ve bedensiz varlıklarla temas, her ne derseniz deyin.

Telegram yöntemini ülke gündemine oturtan isim Salih Mirzabeyoğlu olmakla beraber, gelmişi de geçmişi de olan dünyada tanınmış bir konudur. Salih Mirzabeyoğlu’nun iddiasına göre; kendisine telegram uygulanıyordu, uygulayan kişi de şarkıcı Çelik’in üstadı Dost Tarikatı lideri emekli binbaşı İhsan Güven’dir. İhsan Güven kendini, Türkiye’nin global elit tarafından nasıl sömürüldüğü araştırmalarına adamış, Türkiye’de petrol olduğunu da pek çok yönüyle kanıtlamış, anti-emperyalist, İsrail-ABD karşıtı Kemalist bir insan olduğu iddialarının yanında Türkiye’deki zihin kontrol projesini yürüten ekibin lideri olduğu gibi iddiaların muhatabıdır.

Sevgi Birliği (Beyti Dost) tarikatının 1970 ve 80’li yıllarda başında, telegramcı Refet Kayserilioğlu bulunur, Kayserilioğlu çevresi tarafından Hz. İsa olarak görülür. Ölümüyle birlikte başına telegramcı İhsan Güven geçmiştir. İhsan Güven’in başında olduğu Sevgi Birliği/Beyti Dost tarikatında şarkıcı Çelik, Nur Serter (Prof. Dr. CHP Milletvekili), yine telegramcı olan Ergenekon sanığı Ümit Sayın  gibi isimler olmakla beraber savcıların sorduğu sorulardan yola çıkarak buna Necip Hablemitoğlu ve Ergün Poyraz da eklenebilir.

Salih Mirzabeyoğlu Bolu ‘F’ tipi cezaevine sevk edildikten sonra yazdığı ilk kitabı ‘Telegram/Zihin Kontrölü’dür. Basılmak üzere dışarıya gönderilirken, cezaevi idaresi kanalıyla kitap güvenlikçilerin eline geçtiği, onlar tarafından basına sızdırıldığı iddia edilmektedir. Kitabın Salih Mirzabeyoğlu’nun yakınlarına verilmemesinin nedeni olarak Amerika’ya F. Gülen’e gönderilmiş olduğu iddiası  gösterilmektedir. 2003 yılında kitabın yayınlanmasıyla birlikte kitabın ‘Şah Mat’ bölümünde yer alan ‘i.g’ rumuzu ‘İhsan Güven’i işaret ettiği iddiası ve Salih Mirzabeyoğlu’nun ‘talihsizliği bana denk gelmesi oldu’ gibi ifadeleri Salih Mirzabeyoğlu’nun da İhsan Güven’e telegram yoluyla haddini bildirmiş gibi bir ifade tarzı o zamanlar bir anlam taşımasa da, kitap yayınlamasından kısa bir süre sonra 4 Mayıs 2004 tarihinde Tuzla’daki evlerinde İhsan Güven ve eşinin öldürülmesiyle birlikte olay farklı boyutlara taşınır.

Kitabın yayınlanmadan basına sızdırılmasından kısa bir süre sonrasında, konunun  uzmanlarından Cemaatçi profesörlerden Nevzat Tarhan, Selim Şeker gibi isimler tarafından bu konu sürekli gündemde tutulmaya, Aydoğan Vatandaş tarafından Ceviz Kabuğu programlarından tutun da diğer medya organlarında bu konu sınırsız dezenformasyon bombardımanına tutulmuştur. O günlerin Cemaatçi medyasının hemen hemen tek konusu telegramdır.

P.İ.Ç’in farklı elemanları farklı açılardan gelecek günlerin hazırlığını yapmak üzere çalışmaların alt yapısını oluşturdular. İşte bunlardan bir tanesi de 22.01.2003 tarihli asıl ana fikir ‘Mehdiyet’ kıskançlığı olan ‘İki tarikat bir hakikat’ yazısıyla Eyüp Can’dır. (http://arsiv.zaman.com.tr/2003/01/22/yazarlar/eyupcan.htm)

Loser Eyüp bu yazısında iki isim üzerinden, ‘Ne de olsa Türkiye yarı seküler–yarı komünal tarikatlar ülkesi!’ ifadeleriyle hedef göstermiştir. Hedefteki o iki isimden bir tanesi sizce kim olabilir?

Evet, İhsan Güven’dir. Cinayete kurban gitmeden kısa bir süre öncesinde başlayan İhsan Güven’i aşağılamak, linç etme, hedef gösterme alt yapısını oluşturma sürecinde görevin Eyüp Can’da olduğu görülüyor. P.İ.Ç tarafından İhsan Güven’in kalemi kırılmıştır, olaylar mikro metrik senkronize edilip ipi çekilmiştir.

Salih Mirzabeyoğlu’nun kitabı, P.İ.Ç’in yapacağı eylem için aranıp da bulunamayacak kadar profesyonel bir senaryo malzemesidir. Kitap üzerinden hareket edildiği takdirde F. Gülen’in korkulu rüyası ölmemiş-öldürülememiş-yaralı, hala kendi için tehdit olan Salih Mirzabeyoğlu’nu öldürmese de felç edilip, bitkisel hayata sokularak dışarıyla ilişkisinin kesilmesi içinde çok kritik bu hamlenin günlük hayata geçirilmesi şartları da mükemmeldi. Ve Salih Mirzabeyeoğlu’nun kitabının İhsan Güven’le ilgili kısmı üzerinden, hareket emriyle birlikte saha çalışmasına geçilmiştir.

İBDA-C gazetelere gönderdiği bir e-mailde “Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’na uygulanan Telegram işkencesinin baş sorumlusu, Çelik Erişçi’nin akıl hocası, emekli binbaşı İhsan Güven, 30 Nisan Cuma günü 14.00 civarında İBDA-C savaşçıları tarafından kafasına sıkılan tek kurşunla gebertilmiştir. Refakatçisi kadın da KARNINDAN yediği tek kurşunla öldürülmüştür. Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu’na uygulanan Telegram işkencesinin tüm kadrosu bilgimiz dahilindedir. Köpekler sıralarını beklesinler. Ya şeriat, ya ölüm. Yaşasın İBDA-C. Yaşasın Kumandan Salih Mirzabeyoğlu. Yaşasın ehlisünnet mücadelemiz. Allahu Ekber” deniliyordu.

Cinayeti İBDA/C’nin üstlenmesinin ardından İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’ne bağlı ekipler gün boyu cinayetin işlendiği evde çalışır, cesetler üzerinde yapılan ilk incelemede İhsan Güven’in sol kaşından vurulduğu; üzerinde gecelik bulunan Sibel Güven’in de BOYNUNDAN vurularak öldürüldüğünü tespit eder.

İBDA-C’nin e-mail açıklamasına göre İhsan Güven’in eşi Sibel Güven KARNINDAN yediği tek kurşunla öldürüldü derken, İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’ne bağlı ekipleri tarafından BOYNUNDAN vurularak öldüğü tespit edilmesi çelişkisi acaba mahkemenin de gündemine gelmiş midir?

İhsan Güven’in kardeşi Ömer Güven’in; “Ağabeyim siyasi amaçla öldürülmüş olabilir, Necip Hablemitoğlu’nu da öldürdüler, aynı kişiler olabilir” türünden ifadeleri de konunun Salih Mirzabeyoğlu ve İBDA-C’nin bu cinayetle alakasının olmadığını da ortaya koymuştur. Bu Hablemitoğlu cinayetiyle aynı karakterde, mantıkta bir cinayettir.

Hablemitoğlu cinayetindeki dikkat çekici benzerlikler; ‘Polis iki olay yerinde de iki adet boş kovan buldu. İki olayı da İBDA-C üstlendi. Her iki olayda da ‘gömlekli’ tabir edilen mermi kullanıldı. Bu mermiyi polisle irtibatı olmayan kimse rahatça elde edemez’.

Yasadışı İBDA-C örgütü üyesi zanlıların sorgusu sonucunda, 3 kişinin cinayeti üstlenir, olayda kullandıkları silahı denize attıklarını söyleyen 3 zanlının gösterdikleri yerde yapılan aramada silah bulunamadı.

Tabi bu ifadeler yakın tarihimizdeki operasyonları hatırlatması açısından çok ilginçtir. Dün Salih Mirzabeyoğlu’nun infazı için kullanılan malzeme, bugün darbe girişimine zemin hazırlamak için kullanılan malzeme arasında hiçbir fark yoktur.

Olay, Salih Mirzabeyoğlu’nun kitapta ‘i.g’ rumuzu ve ‘talihsizliği bana denk gelmesi oldu’ ifadesi nedeniyle İBDA-C’li olduğu iddia edilen üç-beş kişinin üzerine yıkılır. Gerçekten bu kişilerin bu olayı yapıp yapmadığı tespit edilememiş olmasına rağmen müebbet almaları sağlanır. Bu da yetmez, işe Zekeriya Öz ele atar.

Zekeriya Öz, İhsan Güven’i öldürdüğü iddia edilen İBDA-C’liler başta olmak üzere şarkıcı Çelik’in Ergenekon sanığı Hasan Atilla ile olan bağlantısından dolayı Dost Tarikatı lideri İhsan Güven ile eşi Sibel Güven’in Ergenekon örgütü üyesi olduklarını, cinayetlerin de Ergenekon örgütü tarafından işlendiği iddiasıyla soruşturma-kovuşturma yapar. Zekeriya Öz’e göre; “Ergenekon operasyonları kapsamında tutuklanan kişilerin evlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen belge ve dokümanlarda, örgütün gerektiğinde kendi üyelerini dahi acımasızca öldürebileceklerini belirtmelerinden, örgütün yazılı katı kuralları olduğu görülmektedir.” iddiasıyla Ergenekon’la bağlantı kurmak için elinden gelen bütün zorlamaları kullanır.

Peki de hem İBDA-C’li hem de nasıl Ergenekoncu olunuyor? O işi Zekeriya Öz’e bıraktın mı o biçim olunur. Olması içinde elinden gelen bütün gayreti sarf eder. Zekeriya Öz, Dost Tarikatı davasının ve Ergenekon davalarının birleştirilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne talepte bulunur, Dost Tarikatı davasının, Ergenekon terör örgütü davası ile birleştirilmesi 14.11.2008 ‘de görüşüldü, İstanbul 13. Ağır Ceza mahkemesi heyeti ise bu talebi bu aşamada uygun görmeyerek reddetmişti.

Sanıkların Ergenekon davası kapsamına alınma korkusu İhsan Güven’i, eşini öldürme ve İBDA-C örgüt üyesi olma iddiasıyla tutuklu bulunan sanıklardan Abdülselam Tutal, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki hakkındaki suçlamayla ilgili tek bir delil olmadığını savunarak, ‘Ne şeriatçı ne terör örgütü ne de Ergenekon üyesiyim. Kendi başıma Müslüman birisiyim’, tutuklu sanık Burhanettin Yalçın da Güven çiftinin öldürülmesine ilişkin olay yeri kasetlerinin bulunmamasına dikkati çekerek, emniyette kendisine işkenceyle bazı ifadeler imzalatıldığını iddia etti. Yalçın, yargılandıkları bu davanın ‘Ergenekon’ davasıyla birleştirilmemesini istedi. Burak Çileli ise 5 yıldır tutuklu olduğunu belirterek, “Ergenekon ile birleştirme talebi kimden geldi merak ediyorum. Dosyayı Ergenekon çorbasının çeşnisi yapma teşhisi büyük ihtimalle iddia makamının talebidir. Ancak işin içinde başka eller de olabilir. Eğer İhsan Güven ve eşini Ergenekon’un öldürdüğü kanaatindeyseniz, bizim bu davada suçsuzluğumuz ortaya çıkmış demektir. Ergenekon korkuluğunu bizim üzerimizden büyütecekseniz de o başka” ifadeleri ibreti alemliktir.

Ergenekon davasına-çorbasına çeşni yapılacakları teşhisi, Ahmet Şık, Nedim Şener’den çok önceleri İhsan Güven’i, eşini öldürme ve İBDA-C örgüt üyesi olma iddiasıyla tutuklu bulunan Burak Çileli tarafından dile getirilmiştir. Ergenekon davasında herkes suçsuz diyemiyoruz, diyemeyiz de ama bu ifadelerde yabana atılacak ifadeler değildir.

Ergenekon davasının gizli tanıklarından ve İhsan Güven’in de müridi olan Ergun Poyraz’la olan kısım daha da ilginçtir. Ergun Poyraz’ın bilgisayarında çıkan bilgiler de İhsan Güven’in öldürülmesi olayını gerçekleştirenlerin Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz’ın başını çektiği F tipi olarak tabir edilen yapılanma tarafından öldürüldüğü ifade edilmekle beraber, Ergun Poyraz’la yapılan gizli tanık pazarlığı sonucu İhsan Güven’in öldürülme olayı, Ergun Poyraz kısmı tam ters düz edilmiştir.

-İhsan Güven’le Ergenekon sanıklarından Ümit Sayın, Hasan Atilla, Ergun Poyraz birbirleriyle bağlantıları olabilir. Olduğu da ortada, sonuçta yıllardır arkadaşlar, peki Zekeriya Öz İhsan Güven ve eşi cinayetlerinin sanığı olduğu iddia edilen İBDA-C örgüt üyelerinden ne istiyordu?

-Davaları birleştirme çabasının gerçek nedeni nedir?

-İBDA-C ile Ergenekonu yan yana getirerek ne yapmaya çalışmıştı gibi sayısız soruları Zekeriya Öz’e sormak gerekir.

Soruyoruz da, söyle Zekeriya Öz ne yapmaya çalıştın? Cevap veremiyorsan başka sorular soralım.

-İhsan Güven ve eşi cinayetini başkalarının üstüne yıkarak üstünü mü kapatmaya çalıştın?

-Gülen’in tir tir titrediği Salih Mirzabeyoğlu’nun bir gün suçsuzluğu anlaşılıp da tahliye edilebileceği endişesiyle; İBDA-C ile Ergenekon davalarını bileştirterek bu dava üzerinden Salih Mirzabeyoğlu’na ölümcül darbeyi mi vurmaya çalıştın?

– İBDA-C ile Ergenekon davalarını birleştirterek İhsan Güven ve eşi cinayetlerinin sanıkları olduğu iddia edilen kişilere ceza aldırttıktan sonra Salih Mirzabeyoğlu tarafından azmettirilmiştir suçlaması mı yapacaktın?

-Ergenekon davasının içini böyle mi doldurmaya çalıştın?

Olmadı Zekeriya olmadı. Olmadı değil mi? Bunlar yetmemiş gibi; son günlerde tahliyesi gündeme gelen Salih Mirzabeyoğlu’nu yakından kontrol etmen, ettirilmen için Bolu’ya atanman da bir tesadüf değil mi Zekeriya? Salih Mirazabeyoğlu için Bolu’da yapman gerekenleri yapabildin mi Zekeriya?

Kimse açmasın-açamasın, açmaya kalkana da bulaşacak denen hummalı-vebalı hastalıklı Ergenekon mezarı icat edip, daha sonraki dönmelerde başımız ağrımasın diye önüne geleni oraya gömmeye, bütün pisliklerini bu mezarda izale etmeye kalktılar.

P.İ.Ç yapılanmasının telegram, zihin kontrol çalışmaları gibi konulardan son derece rahatsız oldukları bilinmektedir. Hatta P.İ.Ç örgütünün Pensilvanya’daki liderinin saldırganlıklarının sebebi olarak bunları görülmektedir. Hitler gibi karabasanların sebepleri, yapan ve yaptıranların bunlar olduğunu düşündürmektedir. Bunları doğrulayıcı mahiyetteki olaylara göz atacak olursak;

-Kayseri’de hipnozla askerlerin ifadesisin alınma olayının P.İ.Ç tarafından aylarca medyalarında tutulmaları,

-Türkiye’ye telegramı bilimsel olarak getiren kişi Ergenekon sanığı Ümit Sayın, Sayın’ın parapsikoloji konusundaki yetenekleri anlatırken Genelkurmay Başkanlığı’nda Uzaktan Beyin Kontrolü Brifingi verdiğini kendisi açıklıyor.

-İhsan Güven… gibi örnekleri verebiliriz.

Asıl konuya gelelim. İhsan Güven neden öldürüldü?

İhsan Güven, Nuh Mete Yüksel’in danışmanı akıl hocası, her ne sayarsanız sayın çok yakınındaki insan olması şaşırtıcı değil mi?

En önemlisi;

-İhsan Güven internette de bulabileceğiniz, Türkiye’nin global elit tarafından nasıl sömürüldüğü gibi araştırmaları, Türkiye’de petrol olduğunu da pek çok yönüyle kanıtlamış, anti-emperyalist, İsrail-ABD karşıtı birisi olması gibi sayısız mektubu bulunmaktadır. Bu mektuplar yüzünden bugünkü İsrail-ABD sevdalıları P.İ.Ç tarafından infaz edilme nedenlerinden biridir.

-Hablemitoğlu’nun Alman vakıflarıyla ilgili olarak hazırladığı kitabın müsvetteleri, taslakları İhsan Güven öldürüldükten sonra evinde çıkmış olması, Hablemitoğlu’nun kitaplarını redakte etmesi, ona yol yordam göstermesi, İhsan Güven’in Hablemitoğlu’na yazması gereken konuların taslaklarını hazırlaması, İhsan Güven ve eşi cinayetlerinin gerçek nedenidir.

-Ergenekon sanığı Ümit Sayın’ın bilgisayarındaki, silinen chat kayıtları bölümünde 18 Aralık 2002 tarihinde uğradığı suikastta öldürülen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu için ‘Belki de gerçekten Fethullah’tan para sızdırmak isteyen bir palavracı. Belki de sızdırdı.’ ifadelerini kullanmıştır.

-Necip Hablemitoğlu, Fethullah Gülen cemaatine bağlı Fethullahçıların yapılanmasını, hedeflerini, söylemlerini ve eylemlerini yazdığı Köstebek isimli kitabı bitiremeden 18 Aralık 2002 tarihinde öldürüldü. Hablemitoğlu 2002 yılında bitiremediği kitabında Fethullah Gülen cemaatinin ABD adına gönüllü ajanlık yaptığını, Emniyet’in içine sızmış Fethullahçı polislerin yasa dışı dinleme yaptıklarını ve bu dinlemeleri amaçları için kullandıklarını iddia etmişti.

Necip Hablemitoğlu Köstebek isimli kitabında o dönem için gerçekten kimsenin cesaret edemediği ifadeleri açıkça şöyle zikretmektedir:

“Fethullahçı istihbaratçıların telefon dinleme yoluyla elde ettikleri ses kayıtlarını analiz-ayıklama eğitimi almadıkları ya da ‘yemlenme’ riskini dikkate almadan aceleci davrandıkları, verdikleri anlık tepkilerden ortaya çıktı. Bu süreçte, benim de tedbirsizlikten kaynaklanan kayda değer bazı kişisel hatalarım da söz konusu oldu: Telefonda karşılıklı bilgi ve belge alışverişi taahhüdünde bulunarak randevulaştığım bir kişiye, buluşma yerini ve saatini bu görüşme sırasında alenen söyleme hatasında bulundum. Randevu öncesinde, fakültenin otoparkına bıraktığım otomobilimin alarmının çalışmadığını fark ettim. Otomobili kontrol ettiğimde, bagajda duran iki deri çanta ile maddi değer ifade eden alışveriş çantalarına dokunulmaksızın, içinde araştırma ile ilgili belgeler, ses ve görüntü kasetleri ile CD’lerin bulunduğu alelade iki plastik poşetin gasp edildiğini fark ettim. Devlet içine sızmış ‘köstebek’leri araştıran bir akademisyen olarak, semt karakoluna ya da Hırsızlık Bürosu’na başvurmanın ne anlama geldiğini ve geleceğini en iyi algılayan dikkatli bir yurttaş olarak, ‘Fethullah’ın Copları’ kitabının yazarı, gazeteci Zübeyir Kındıra’nın yaptığını yapmadım, akıbetini paylaşmadım. Onun otomobilinin -kitabının hazırlık evresinde- soyulması üzerinden geçen yıllar zarfında, faillerin yakalanamamış olmasına da zaten hiç şaşırmamıştım…”

Bu ifadeleri yazdığı bilinen Necip Hablemitoğlu P.İ.Ç tarafından hayatta bırakılması söz konusu olamazdı. Necip Hablemitoğlu P.İ.Ç tarafından infaz edilerek bu örgütün yapısının deşifre edilmesi kısa bir süreliğine de olsa engellendi. Daha sonra İhsan Güven, müridi Necip Hablemitoğlu’nun ölümünden sonra yarım kalan Köstebek isimli kitabını tamamlanarak yayına hazırlandığı ortaya çıktı.

Tabii bu da İhsan Güven ve eşinin P.İ.Ç tarafından infaz edilmesiyle noktalandı.

Zekeriya hiçbir yerde örgüt falan arama, o örgüt nefes alıp verebildiğin mesafededir. Nefes alıp verdiğin her ortam P.İ.Ç örgütünün hava sahasıdır.

İhsan Güven ve eşinin infazlarında Salih Mirzabeyoğlu’nun ifadeleri ve kitabı P.İ.Ç örgütü tarafından suçlama, suçu başkalarına yıkmak üzere kullanılmış bir senaryo metni niteliği taşımaktadır.

Dost Tarikatı Davasının dosyalarının tekrar incelenmek ve İhsan Güven ve eşinin öldürülmeleriyle ilgili içeride yatan İBDA-C üyesi olduğu iddia edilenlerin adil yargılanmaları için Salih Mirzabeyoğlu ve Ergenekon-Balyoz sanıkları gibi derhal serbest bırakılmaları gerekmektedir.

Necip Hablemitoğlu, İhsan Güven ve eşinin infazı bizzat P.İ.Ç terör örgüt lideri tarafından Pensilvanya’dan verilmiş olup bu cinayetleri kapatma-karartma, yanlış yönlendirme görevini de geçtiğimiz günlerde ülkemizde darbe girişiminde bulunan Zekeriya Öz tarafından gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.

MEDYAGUNDEM

enver

FETÖ’nün Hablemitoğlu cinayetinde Enver Altaylı adı

Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili yeniden ifadeye çağrılan FETÖ ile bağlantılı eski MİT’çi Enver Altaylı’nın ifadesine SABAH …

hablemit

Hablemitoğlu cinayetinde bir FETÖ izi daha

SABAH, 2002’de araştırmacı- yazar Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesinin üzerindeki sis perdesini aydınlatacak kritik bir bilgiye ulaştı. …

sengul3

FETÖ’nün avukatı CHP mide bulandırdı

FETÖ Çatı Davası Ankara’da görülmeye devam ediliyor. Duruşmaya katılan Necip Hablemitoğlu’nun eşi Şengül Hablemitoğlu, sanık …

3 Yorumlar

  1. Okurken yüregim sizladi.Bunlar yasanirken biz Zek i kutsallastirmisiz meger,arkasinda olmusuz.Böylesine bir hipnoz yasamak bana sucluluk duygusu veriyor.

  2. Konuş Zekeriya Konuş!

    Zekeriya Öz’ün Dost Tarikatı davasıyla Ergenekon davasını birleştirme çabasını, bilhassa Dost Tarikatı davasının sanıkları olduğu iddia edilen İBDA-C’lilerin Ergenekon ile ne alakası olduğunu çıkıp açıklaması gerekiyor açıklaması yetmez kamuoyuna ispatlaması gerekir. Zekeriya Öz sende hiç mi Allah korkusu yoktur? Masum insanların hayatıyla bu kadar kolay nasıl oynayabiliyorsun, Rabbim senin çocuklarına bunların bedelini ödetmeyeceğini mi sanıyorsun, hem bu dünyada hem ahrette bunların hesabını misli misli çekmeyeceğini sanarak yaşamak beyinsizlik değil de nedir? Bal gibide Dost Tarikatı davasının sanıkları olduğu iddia edilen İBDA-C’lilerin Ergenekonla hiçbir alakaları yoktur, olamazda, eğer dava birleştirme çok hoşuna gidiyorsa Necip Hablemitoğlu ile İhsan Güven ve eşinin infaz davaları birleştirilmeliydi, yalan mı? Hukuktan anlamayan bir kişiye bile sorsan bunu böyle söyler.

    Buradan da şu anlaşılıyor ki; Ergenekon hummasıyla, vebasıyla hangi dosya, dava, mahkeme birleştirildiyse şüphelidir. P.İ.Ç kanlı terör örgütünün cinayetleri, pislikleri Ergenekon hummasıyla, vebasıyla kapatılmaya, izole edilmeye çalışıldığı artık bir gerçektir.

    Bak Zekeriya, Necip Hablemitoğlu davasının üstü kapatıldı, Dost Tarikatı davasının üstünü de Ergenekon hummasıyla, vebasıyla sen kapatmaya çalıştın, hesap vereceksin Zekeriya, kaçamayacaksın Zekeriya!

  3. Kemalist Çelik gitmiş

    Şarkıcı Çelik bu olaylarla irtibatlı göstermeye çalışlınca soluğu Azerbaycan da aldı, aldı almasını da dönüşündeki değişimi herkes fark etti, Kemalist Çelik gitmiş yerine dindar bir Çelik gelmişti, o da bir tarafa Van depreminde Cimaatın Kimse var mı-yok mu derneğinde misyonerlik faaliyetinde bulunuyordu, hayırdır Çelik? Hani bunlar senide Ergenekoncu yapacaklardı, ne oldu, ne değişti? İhsan Güven öldürülmeden önce sende o evde değil miydin? Çelik neler oldu-oluyor? Hadi Türkiye eski Türkiye değil bildiklerini çıkıp ne zaman anlatacaksın? Anlatmazsan bir gün anlattırırlar Dost’um!

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir