Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan paralel şebekenin nasıl küresel sistemin taşeronu olduğunu “Bu yazıyı kelle koltukta yazıyorum” diyerek deşifre etti.
“Şunu iyi bilelim: Tehlike, Türkiye’yle sınırlı değil; tahmin ettiğimizden de büyük ve küresel.” diyen Kaplan’ın yazısı şöyle:
KELLE KOLTUKTA YAZIYORUM…
Paralel şebeke, önümüzdeki süreçte, küresel sistemin çıkarlarını pekiştirecek ve İslâm’ı küresel sistemin güdümüne girdirerek paçavraya çevirecek paralel bir din icat etmekte kullanılıyor.
Paralel şebekeden istenen şey, önümüzdeki 15-20 sene içinde Balkanlar, Türkî cumhuriyetler ve Afrika’daki yönetimleri teker teker devirmek.
Bizzat tanık olduklarıma dayanarak bu ürpertici operasyonun (ameliyatın) nasıl gerçekleştirileceğini göstermeye çalışacağım.
O yüzden bu yazıyı kelle koltukta yazdığımı bilin.
İNGİLİZ PASAPORTUNU NEDEN REDDETTİM?
Ama önce bir anekdot…
1996’da, İngiliz Kraliçesinin verdiği pasaportu reddetmiştim. En yakın dostlarım bile, ‘Sen manyak mısın! Yarın Türkiye’de başına bir iş gelirse, ne yapacaksın?’ diye çıkıştıklarında beynimden vurulmuşa dönmüş ve şu cevabı vermiştim hiç tereddüt etmeden:
‘Yarın Türkiye’de başıma bir iş gelirse, İngiliz yavşaklarından mı medet umacağım? Bir Müslüman, bu kadar alçalabilir mi? Ben, bu ülkenin çocuğuyum. Başıma bir şey gelecekse, burada gelsin! Allah, kefere-i fecere’den medet umma alçaklığına dûçâr etmesin!’
KÜRESEL SİSTEME REST ÇEKMEK…
Türkiye, yüzyıl önce her şeyini yitirdi. Modern tarihte, her şeyini yitiren tek büyük ülke olarak tarihe geçti. Araplar her şeylerini yitirmediler. Ama paramparça edildiler.
Türkiye, her şeyini yitirdi fakat yüzyıl sonra yeniden masum ve mazlum halkların bilkuvve umudu hâline geldi.
Bu mesaj, Afrika’daki, Balkanlardaki, Arap dünyasındaki, Asya’daki halklar tarafından da, Batılılar tarafından da net bir şekilde algılandı.
Türkiye’nin her şeyini yitirmesi ama Anadolu kıtasını emperyalistlere çiğnetmemesi, geldiğimiz noktada, insanlık ve hakikat düşmanı zorba kapitalist küresel sisteme ‘one minute’ diye rest çekmesi ve yeniden İslâm dünyasının umudu hâline gelmesi, öyle basit, geçiştirilecek bir hâdise değildir.
ERDOĞAN’IN TARİHÎ ROLÜ
Bu süreçte, Tayyip Erdoğan’ın oynadığı rol, tarihî bir roldür.
Burada Erdoğan’ı yüceltmiyorum. Yeri geldiğinde eleştiren biriyim.
Ama daha önce de dikkat çekmiştim: İki Tayyip Erdoğan var: Biri, ‘bugün var, yarın yok’ fânî Tayyip Erdoğan. Bunu bizzat Erdoğan’ın kendisi de her fırsatta dile getiriyor zaten.
İkinci Tayyip Erdoğan, sembol şahsiyet olduğunu ispatlayan kişidir. Sembol şahsiyet, yani tarihin akışını değiştirebilecek bir yerde duran kişi.
İNGİLİZCEYİ BİLMEYEN AMA TARİHTE EN ETKİLİ KULLANAN TEK KİŞİ!
Erdoğan’ı, sembol şahsiyet yapan özelliklerinden biri, yabancı dil bilmemesidir.
O yüzden aşağılık kompleksi göstermiyor, yüreğiyle hareket ediyor ve bildiğini söylemekten çekinmiyor Erdoğan.
Örnek: Erdoğan, dünyada İngilizceyi bilmeyen bir kaç liderden biridir. Ama tarihte, bilmediği bir dili, tarihe kayıt düşecek kadar zekice kullanan tek kişidir.
‘One minute!’ dedi, küresel sistemin lordlarının yüzüne tükürdü ve Abdülhamid’in ‘torunu’ sembol şahsiyetin ne demek olduğunu dünya âleme gösterdi.
KÜRESEL ‘PARALEL DİN’ TEHLİKESİ!
Küresel sistem, paralel şebek/e/leri kullanarak paralel bir din icat etmek istiyor: Asıl hedef bu!
Tıpkı Constantine’in, önce, Bizans’ı Hıristiyanlaştırması; sonra da Hıristiyanlığı, Bizanslaştırarak, Bizans’ın çıkarlarını meşrulaştırıcı, her bakımdan kullanılmaya müsait bir araca dönüştürmesi ve yok etmesi gibi tehlikeli bir küresel projeden sözediyorum burada.
TABANIN BEYNİ NASIL YIKANIYOR?
Paralel şebekenin tabanı, klonlandığı için, yapılmak istenen şeyi idrak edebilecek, ‘paralel din’ tehlikesini görebilecek durumda değil.
Tabanın beyni şöyle yıkanıyor: ‘Gece-gündüz demeden yaptığımız çalışmalar sonucunda İslâm dünyasını da, dünyayı da biz kurtaracağız!’
Oysa bu, tam anlamıyla illüzyondan ibarettir. Alimi, arifi, fakih’i, derinlikli düşünürü olmayan, İslâm dünyasındaki bütün İslâmî oluşumlarla arasına mesafe koyan hayalperest ve sığ bir oluşum, İslâm dünyasını nasıl kurtarabilir ki!
YÖNETİMLERİ DEVİRECEKLER!
Kelle koltukta yazıyorum dediğim asıl tehlikeli gelişme şu: Balkanlar, Türkî Cumhuriyetler ve Afrika’da müslümanların yoğun olarak yaşadıkları ülkeler, önümüzdeki 15-20 yıllık süreçte, teker teker ele geçirilecek!
Bosna’da bunun provası yapılıyor!
Bu, iki yolla yapılacak:
Birincisi, bu ülkelerin geleceğine çeki düzen verecek elit kadroları yetiştirerek.
İkincisi ve daha önemlisi de, yeri ve zamanı geldiğinde, kasetlerle, şantajlarla, iç karışıklıklar çıkararak bu ülkeler ele geçirilecek…
Bu ülkelerde hâlihazırda sömürgecilerin diktikleri kişiler işbaşında. Şu an, bu kişilerin veya grupların kolaylıkla devrilebileceği büyük bir şantaj-kaset-devlete sızma operasyonları hazırlanıyor. Yarın bu ülkeler birer birer düşürülecek…
Sonuçta, ortaya küresel sistemin zorbalıklarına itiraz etmeyen, küresel sistemin borazanlığını yapacak, tarih sahnesine çıkma özellikleri yok edilmiş, paçavraya çevrilmiş bir din çıkacak.
ERDOĞAN NEFRETİ’NİN KÜRESELLEŞTİRİLMESİ!
Erdoğan’ın bu tehlikeyi gören ve önleyebilecek tek lider olduğunu iyi biliyor şebekler!
Gece gündüz Erdoğan nefretinin yayılmasının, bu süreçte bilumum kelaynak solcu, muhteris CHP’li kişilerin kullanılmasının, dahası Erdoğan’ın hem Türkiye’de hem de dünya medyasında ‘diktatör bu adam!’ diye lanse edilmesinin nedeni burada gizli.
Özetle, tehlike büyük. Bu nedenle, -hâlâ- iyi niyetli, samimi kişileri uyanmaya, Erdoğan’ı da, küresel şebekelerin şebekliğini yaparak Türkiye’nin yürüyüşünü bitirecek ve İslâm’ı paçavraya çevirecek ‘şer-şebek oluşumlar’ı çökertme konusunda geç kalmamaya davet ediyorum.
Sevgili Hocam, o dediğiniz ülkeleri ele geçirmeleri ancak Türkiye’yi ele geçirdikten sonra mümkün olabilir.. Türkiye’yi ele geçiremediler ve ele geçiremeyecekler… Türkiye bu coğrafyaların liderliğinı eline almıştır hamd olsun.