Selam kumpasının deşifre olmasıyla ‘Soruşturmaya ben baktım, hukuksuzluk yapılmadı’ açıklamalarıyla dikkat çeken Savcı Adnan Çimen’in, dosyanın hiçbir aşamasında resmen rol almadığı ortaya çıktı. HSYK müfettişleri binlerce belgede yaptığı incelemede Savcı Çimen’in ismine rastlamadı.
Başbakan Erdoğan, MİT Müsteşarı Fidan, bakanlar, yüksek bürokratlar ve STK temsilcileri ile binlerce kişinin dinlendiği, gizli görüşmelerin takip edilip casusluk faaliyetine imza atıldığı Selam soruşturmasında yeni bir skandal ortaya çıktı. Selam kumpasının deşifre olmasının ardından ‘Soruşturmayı ben yürüttüm, herhangi bir hukuksuzluk yapılmadı’ şeklinde açıklamaları kamuoyuna yansıyan Cumhuriyet Savcısı Adnan Çimen’in, aslında bu soruşturmanın hiçbir aşamasında görevli olmadığı belirlendi. Sosyal medya hesaplarından soruşturmayı savunan Çimen’in ismine Selam soruşturmasının hiçbir belgesinde rastlanmadı.
UYAP KAYITLARI ÇİMEN’İ YALANLIYOR
Selam soruşturmasının ilk ayağı 12.05.2010 günü İstanbul’da düzenlenen ve İsrail’in Gazze’ye uyguladığı katliama tepki gösterilen eylemin ardından başlatıldı. İstanbul Emniyeti’nden savcılığa gönderilen yazıyla başlatılan bu soruşturmanın savcısı Hakan Karaali’ydi. Bu soruşturma sürerken 8 Nisan 2011’de K.Y. isimli kadının ifadelerinin ardından bir soruşturma daha açıldı. Bu soruşturma Savcı Salim Duran’a tevdi edildi. Savcı Duran fiilen 3 ay boyunca soruşturmaya baktı. 27 Temmuz’da ise dosya Savcı İsmail Tandoğan’a geçti. Tandoğan bu soruşturmayı 1 yıl devam ettirdi. Bir yılın sonunda ise dosya son savcısına, yani Adem Özcan’a verildi.
HİÇBİR AŞAMADA İSMİ YOK
2010’da Gazze’ye destek eyleminin ardından başlatılan soruşturma ise savcısı Hakan Karaali tarafından, ‘aynı yönde daha kapsamlı bir soruşturmanın varlığı’ gerekçe gösterilerek ana Selam dosyasıyla birleştirildi. Bir dönem ‘özel yetkili savcı’ olarak görev yapan ve 7 Şubat MİT Krizinin ardından özel yetkileri alınarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu’nda görevlendirilen Savcı Adnan Çimen, soruşturmanın hiçbir aşamasında görevlendirilmedi.
DOSYALAR KAÇIRILDI MI?
Konuyla ilgili hem HSYK müfettişleri hem de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı inceleme başlattı. 107 klasör ve binlerce belge tek tek detaylı olarak incelendi. Çimen’in özel yetkili büroda görev yaptığı süreçte soruşturmanın ‘yedek savcısı’ olup olmadığına da bakıldı. Ancak Çimen’in ismi Selam dosyasında bulunamadı. Buna rağmen dosyanın tüm detaylarını bilen Çimen’in tavırları dosyanın bir kısmının ‘paralel yapı’ tarafından kaçırıldığı kuşkularını doğurdu.
İDDİALARI DOĞRU ÇIKMADI
Çimen, Selam kapsamındaki skandal dinleme listesinin Yeni Şafak’ta yayımlanmasının ardından gazetemize yönelik suç duyurusunda bulunmuş, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen suç duyurusu dilekçesinde ise Selam dosyanın kendisine 8 Nisan 2011 günü Cumhuriyet Başsavcıvekili tarafından tevzien gönderildiğini kaydetmişti. Çimen, daha sonra iş yükünün ağırlaşması üzerine kendi isteğiyle dosyanın Savcı İsmail Tandoğan’a tevzi edildiğini öne sürmüştü. Ancak kayıtlarda bu iddiaların hiçbirinin karşılığının bulunmadığı anlaşıldı. 2011’de başlatılan Selam soruşturması resmi belgelere göre Adnan Çimen’e değil Salim Duran’a tevzi edilmişti.
Amaç diğer savcılara perdeleme yapmak mı?
Savcı Adnan Çimen’in resmi anlamda bir ilgisi olmadığı halde Selam soruşturmasını sahiplenerek kumpası savunma çabasına girmesi değişik soruları da beraberinde getirdi. Selam savcılarından İsmail Tandoğan, soruşturma kapsamında kritik dinleme taleplerine imza atmıştı. KCK soruşturmasını da yürüten Tandoğan, eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın da uzun süre tutuklu kaldığı Devrimci Karargah soruşturmasında bir MİT mensubunun deşifre olmasına neden olarak uzun süre tepki çekmişti. Binlerce kişinin hukuksuz şekilde dinlendiği Selam kumpasında İsmail Tandoğan’ın da rol aldığı, , yapılan incelemeyle ortaya çıktı. Savcı Adnan Çimen’in özellikle sosyal medyada soruşturmayı sahiplenen açıklamalarıyla, dosyaya bakan ve kritik eylemlerde parmağı bulunan savcıların deşifre olmasının önüne geçmeyi amaçlayıp bir çeşit ‘perdeleme’ yaptığı belirtiliyor. (YENİ ŞAFAK)
Örgütün her şeyi yalan! Tilki Ekrem günde yüzlerce yalan haber yaptırır da diğerleri durur mu? Yok 5 bijondan 2 yokmuş, 3 gevşetilmiş miş miş…! Yok suikast yapılacak mış mış…! Bilmem ne de, falanda festekan da! Sebep; Selam/Tevhid örgütü diye Keloğlan masalı imiş de, cartta curtta! Sonuç Yalan Yalan Yalan! Bak bu suikast girişimi falan yalanın çok ötesinde, devleti ve kurumlarını töhmet altında bırakma girişimidir. Utanmadan sıkılmadan devletin Savcısıyım diye toplumu kandırmak için senaryo yazan bu herif hakkında da HSYK soruşturma açmıyorsa, HSYK hakkında soruşturma mekanizmasının acile kurulması gerekmektedir. HSYK’ı bugün ülkenin baş belası haline getiren AYM’nin aldığı kararlardır, bu kararı alanları Allah’a havale ediyoruz. Bir Savcı düşünün ki; çıkıp toplumu ajite etmek için yalan üzerine yalan ifadelerle toplumda kaos çıkartmaya kalksın ve onu hala orada tutsunlar. Bu Savcının böyle bir işe neden kalkıştığını topluma anlatmak zorundadır. Bu açıklamaları şundan şundan dolayı yapmak zorunda kaldım demesi lazım, diyemiyorsa acilen gereği yapılmalıdır. Savcı yalan söylerse, Hakim yalan söylerse, medya günde binlerce yalan söylerse bu toplumun hali nicedir.