Geçmiş yıllarda görülen bazı davalarda göstermiş olduğu tutarsız ve yanlı tavırlarıyla dikkat çeken Alman mahkemeleri, bu aralar görülen davalarda demokratik olmayan bir duruş sergiliyor.
Mevzu bahis Türkiye olunca, ülkemiz aleyhine iddialarda bulunan hatta içişlerimize karışma cüretini gösteren Alman mahkemeleri, Almanya’yı alakadar eden davalarda ‘despot’ uygulamalara imza atıyor. Daha önce Frankfurt Eyalet Mahkemesi’nin hangi kararları verdiğini bilmeyen yoktur.
ALMANYA’NIN ‘TÜRKİYE’ OYUNU DEŞİFRE OLMUŞTU
1997 yılında bir uyuşturucu operasyonunda Türkiye’de başbakanlık görevi yapmış Tansu Çiller’e ağır bir iftirada bulunmuştu. Yine aynı mahkeme Deniz Feneri e.V davasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a büyük darbe vurmaya çalıştı ama bunda başarılı olamadı. Ve bu mahkeme, Avrupa önünde Türkiye’yi zor durumda bırakmak için ipe sapa gelmeyen iddialarının yayılması için mahkemelerde görülen davalara herkesi alıyor hatta bu iddiaların basına sızması için ciddi manada bir çaba sarfediyordu.
Frankfurt Eyalet Mahkemesi’nin bu vurdum duymaz tavırlarından sonra Münih’teki mahkemesinde de bunlara benzer bir dava görülüyor.
FEHMİ KORU VURDUKÇA VURDU
Daha önce kaleme aldığı yazılarla Alman mahkemelerinin acımasız ve iftiralarla dolu iddia ve kararlarını yerden yere vuran Star gazetesi köşe yazarlarından Fehmi Koru, bugün yine bu konuyla ilgili bir yazı kaleme aldı. Alman Hükümeti’nin beceriksizliğini Türkiye’ye yıkmaya çalışan Alman basını ve mahkemelerinin son oyununu deşifre eden Koru, Neo-Nazileri yargılayacak olan Münih Eyalet Mahkemesi’ne yüklendi.
ALMAN İSTİHBARATI GÖZLERİNİ KAPIYOR
Almanya’da terör estiren, kanunları hiçe sayan Neo-Nazi örgütünün işlemiş olduğu cinayetleri ‘Türk Mafyası arası çatışma’ya bağdaşlaştırma çalışan Alman istihbarat birimleri hakkındaki iddialara da değinen Koru, Neo-Nazi örgütünün çekirdek kadrosunu teşkil eden üç militanın istihbaratçılarla içli dışlı olduğunu artık Almanlar da biliyor, dedi.
TÜRKİYE İÇİN HAYATİ ÖNEM TEŞKİL EDİYOR
Alman istihbaratından sorumlu Heinz Fromm’un istifasını değerlendiren Koru, konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
“İstihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Kurumu’nun (BfV) başı Heinz Fromm boşuna istifa etmek zorunda kalmadı. ‘Alman gizli devleti’ ile hesaplaşmak için iyi bir fırsat bu dava Almanlar açısından; sekiz vatandaşını Neo-Nazi örgüte kurban veren Türkiye için ise hayati önemde. Yalnızca on kişinin ölümünde kimlerin dahli bulunduğu öğrenilmeyecek mahkeme safahatı sırasında, geçmişte Almanya’nın Türkiye söz konusu olduğunda sergilediği bazı garipliklere de muhtemelen ışık tutulabilecek…”
TÜRKİYE’NİN İÇİŞLERİNE MÜDAHALE CÜRRETİNİ BİLE GÖSTERDİLER
Fehmi Koru, Almanya’daki bu olaylardan bahsederken Türkiye’yi de yakından ilgilendiren iki önemli konudan bahsetti:
1- “Frankfurt Eyalet Mahkemesi’nde, 1997 başında, ikisi Türk üç uyuşturucu kaçakçısıyargılanıyordu. Yargılamanın sonunda, yargıç, âniden, Tansu Çiller’i suçlayıcı sözler sarf etmeye başladı. Onun söylediği her sözve ithamı bizim gazeteler hükümetin tabutu için birer çivi olarak kullandı. Çiller’in kendisi ve hükümet ithamı yalanlasa da Alman mahkemesinin tavrı 28 Şubat sürecinde önemli bir rol oynadı.Mahkeme sonunda yanlışlıktan dolayı özür diledi; ancak o arada Refahyol Hükümeti düşmüştü zaten…”
2- “Pek çok yönüyle ‘Deniz Feneri e.V.’ adıyla bilinen davadan da ülkemiz siyasetini karıştırma amaçlı olabileceğine dair pis kokular geliyor: Daha ilk duruşmadan başlayarak davayı Başbakan Tayyip Erdoğan ile irtibatlama gayreti seziliyordu; sırf bunu engellemek için, iddialar askıda olmasına rağmen, yargılananlar cezayı göze alan bir anlaşma yaptı mahkemeyle… Alman hukuk sistemine göre, ceza üstlenilerek anlaşılan davalar için duruşma yapılmıyor…”
“YAŞASIN ALMAN ADALETİ”
Koru bu hatırlatmaları yaptıktan sonra da en başta söylediğini sonda da vurucu bir şekilde dile getirerek yazısını bitiriyor:
“Frankfurt Eyalet Mahkemesi hem anlaşma yaptı, hem de anlaşmaya rağmen duruşmaları sürdürdü. Tabii kapılarını hergün bizim gazetelerle televizyonlara ardına kadar açık tutarak…
Münih Eyalet Mahkemesi ise kapılarını hem diplomatlarımızve siyasilerimize hem de basınımıza kapalı tutuyor. Tek bir Türk gazetesi içeri alınmayacak, Berlin büyükelçimiz, TBMM’den gelecekler yer bulunabilinirse içeri girecekler…
Yaşasın Alman adaleti!”