Abdullah Aytekin Medyasavar internet sitesinde uyuşturucu baronları ve paralel örgüt ilişkisine dair ezber bozan bir yazı kaleme aldı. Uyuşturucu baronlarının ve zehir tacirlerinin paralel polisler tarafından nasıl görmezden gelindiğini sorgulayan yazar, “Uyuşturucu baronlarının haraca bağlandıkları, korunup kollandıkları, ele geçirilen uyuşturucuların emniyetteki paralel kasalarda muhafaza edilip sokak satıcılarına sattırıldığı iddialarının yalan olduğuna inanmak istiyor insan.” diyerek çarpıcı bir noktaya temas etti. İşte yazısı:
ABDULLAH AYTEKİN YAZDI
Kartal, Fatih, Zeytinburnu…
İstanbul, İzmir, Adana, Diyarbakır…
Esrar, bonzai, kokain, eroin, extacy…
Türkiye baştan aşağı uyuşturucu kıskacında…
Yurdumun gençleri sırayla, kurtuluşun mucize olduğu bir bataklığa yuvarlanıyor.
Bataklık benzetmesi yapsam da doğal bir bataklık değil bu.
Kendi kendine oluşmadı yani.
Birileri tarafından el birliğiyle hazırlandı, derinleştirildi, hatta bu ülkenin gençlerini bu bataklığa sürüklemek için özel kumpaslar kuruldu.
Geldiğimiz yer ortada.
Gazeteler, haber bültenleri, uyuşturucuya kurban verdiğimiz gençlerin haberleriyle dolu.
Peki bu noktaya nasıl gelindi?
Türkiye’deki her grubu, her cemaati, her partiyi, her siyasiyi izlemeye-dinlemeye alan güvenlik güçleri uyuşturucu trafiğini durdurmak için ne yaptı?
Bu soruyu bana sorduran, 17 Aralık sonrası sonbahar yaprakları gibi ortalığa dökülen dinleme ve izlemelerin tapeleri oldu. Binlerce sayfa dinleme dökümü, ortam kaydı, bir o kadar fotoğraf, bilgi, belge…
Kimseye zararı olmayan onlarca insan, örgüt üyesi oldukları iddiasıyla aylarca hatta yıllarca dinlemeye alınmış. Eşlerinin hastalıklarından, iftar saati eve götürecekleri pide sayısına, baba kız konuşmalarından aile mahremiyetini ilgilendiren ayrıntılara kadar her şeyi dinlemiş söz konusu dinleme ekipleri…
Tamam, çok güzel… Demek ki “birileri” isterlerse uçan kuşu dinleyecek teknik ve fiziki imkâna sahip. Sözde örgüt üyelerinin, milletvekillerinin, iş adamlarının, yöneticilerin, işçilerin, hatta ev kadınlarının attığı her adım kayıt altına alınabiliyor.
Peki, bu muhteşem izleme ağı, neden bu güne kadar uyuşturucu baronlarını yakalamak için kullanılmadı?
Nasıl oldu da, köşe başlarını, okul kapılarını mesken tutan acemi torbacılar dışında yıllar yılı hiçbir uyuşturucu taciri bu dinleme ağına ucundan bucağından da olsa takılmadı?
Ha, eğer haftada bir düzenlenen uyuşturucu operasyonlarını hatırlatacaksanız, o operasyonların bugüne kadar uyuşturucu trafiğini engellemede hiçbir işe yaramadığını ilkokul çocukları bile biliyor.
Şafak operasyonları öncesi mahallelere kuşların haberler uçurduğunu da duymayan, anlamayan kalmadı.
Görünen o ki hemen her hafta koçbaşlarıyla kırılan kapılar, didik didik aranan kanepe altları, helikopter destekli operasyonlar göstermelik… Hepsi küçük birer fabrika sayılan mahallelerde ele geçirilen yarım kiloluk eroin paketleri, paket paket zulalanmış esrar ve bonzailer, uyuşturucunun gerçek madenine hiçbir zaman girilemediğini, daha da acısı girilmediğini gösteriyor.
Uyuşturucu baronlarının haraca bağlandıkları, korunup kollandıkları, ele geçirilen uyuşturucuların emniyetteki paralel kasalarda muhafaza edilip sokak satıcılarına sattırıldığı iddialarının yalan olduğuna inanmak istiyor insan.
Ancak polis müdürlerine dağıtılan uyuşturucu ikramiyeleri ve maaş taltifleri göz önünde bulundurunca, “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” atasözü geliyor akla. Öyle ya uyuşturucuya adeta savaş açmış ve bu savaştaki başarıları(!) nedeniyle maaşlarına maaş eklenen polisler ordusunun, bu alanda hiçbir teknik takibi, dinlemesi, kaydı, tapesi olmaması çok garip. Belki de var ama biz bilmiyoruz.
Peki nerede bu kayıtlar?
Ya da bu güne kadar bu dinlemeler sayesinde hangi baronun ipi çekildi?
Ne olup bittiği gün gibi ortada aslında.
Çıkarları için kendilerinden olmayan herkesi dinlemeye alan kocakulaklar, gençleri batağa sürükleyen uyuşturucu şebekelerinden yükselen seslere sağır kesilmişler anlaşılan.
Baronlara gelince, onların tuzu kuru.
Hemen hepsi süper lüks mekânlarında, yurt içi ve dışında yakalanma endişesi taşımadan sürdürüyor hayatını. Nasıl olsa Türkiye’yi örümcek ağı gibi saran böcekler onların evlerinden de inlerinden de ırakta….