Anasayfa / GENEL / Koç tezgahın neresinde?
koc-gezi

Koç tezgahın neresinde?

Rotahaber Genel yayın Yönetmeni Ünal Tanık, Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve birçok bölgeye yayılan olaylarının arkasında Koç grubunun olduğunu yazdı. Koç grubunun başından beri Erdoğan ve AK Parti hükümetine karşı olduğunu ifade etti.

“Dünya sermayesini kontrol eden Rockefeller ve Rotcsild ailelerinin Türkiye’deki uzantıları yok mudur?” diye soran Tanık, “Bu aile, ABD’nin büyük firmalarının distribütörlüğünü alan ve Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana devletin bütün imkânlarıyla semirtilen bir grup olabilir mi?” diyerek Koç grubunu işaret etti.

İşte Ünal Tanık’ın o yazısı:

Türkiye, tarihinin en büyük dezenformasyonundan birini yaşıyor. Siyahın beyaz gösterildiği böyle bir dönemi, ülke bu boyutta son 55 yılda 28 Şubat’ta yaşamıştı.

Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada hayranlıkla izlenir bir konumda olması, Çözüm Süreci’nde bambaşka bir alana girmiş olması birilerini gerçekten çok rahatsız etti.

Ülkenin yapmak istediklerini hayata geçirmek için bugüne kadar iki önemli engeli vardı.

Birincisi, tasarruf oranı düşük olduğu için yatırımları finanse edecek kaynak bulmakta zorlanıyordu.

İkincisi, terör belası ayağında bir bukağı gibi idi.

Projeler için kaynak sorunu geçtiğimiz yıl nerede ise tamamen çözüme kavuşmuş durumda. Son bir yılda hayata geçirmek üzere girişilen projelerin toplam tutarı 182 milyar dolar. Yani Türkiye’de kamu/özel eğer doğru projesi varsa uygun şartlarla finanse edebiliyor. İhtiyaç duyduğu kadar para bulma konusunda da ön görüşmeler sonuç aşamasına getirildi.

Çözüm Sürecinde ise bütün engellemelere ve çelmelemelere rağmen, bugüne kadar aksamadan geldi. Eğer akamete uğratma girişimleri sonuç vermezse, Türkiye bambaşka bir ufka yelken açıyor.

Çözüm Sürecinin daha ilk gününden bu yana AB’nin kerhen bu sürece destek verdiğini ama ABD’nin asla destek vermediğini her fırsatta ve her ortamda yazdım, dile getirdim.

Soru şu: Bu sürecin karşısında olan emperyalist ABD, bu süreci “Ben sürece engel olacağım” diyerek mi bu işi baltalar, yoksa uygun ortam ve farklı bir gerekçe bularak mı emellerini hayata geçirir.

Eğer benim heyecanlı genç arkadaşlarım, ABD emperyalizmine karşı çıkıp da ABD emperyalizminin birer manivelası olan marka ve hayat tarzı uyuşturucusuna müptela değilse bir iki noktayı paylaşmak istiyorum.

Dünya sermayesini yönlendiren iki büyük aile bilinir. Rockefeller ve Rotcsild hanedanlığı.

Bu hanedanlıkların büyüklükleri ve güçleri ile ilgili ayrıntıya girmeyeceğim. Burada bir soru daha sormak istiyorum.

Soru şu: Peki dünya sermayesini kontrol eden Rockefeller ve Rotcsild ailelerinin Türkiye’deki uzantıları yok mudur? Bu aile, ABD’nin büyük firmalarının distribütörlüğünü alan ve Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana devletin bütün imkânlarıyla semirtilen bir grup olabilir mi?

RAHMİ KOÇ O GÜNÜN RÖVANŞINI ALMA HAYALİYLE YAŞADI

AK Parti’nin kurulmasından sadece bir hafta önce 5 Ağustos 2001’de CNN Türk’te Taha Akyol’a konuk olan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, canlı yayında “Tayyip Bey’in 1 milyar doları var” suçlamasında bulunarak doğmakta olan AK Parti’yi anne karnında öldürmek istedi. Aynı röportajda, parti kurmaya hazırlanan Kemal Derviş’i yüceltmeye çalıştı. “Derviş uzun süre yurt dışında yaşamış, tam bir Avrupalı, tam bir Amerikalı gibi… İftihar ettiğimiz bir Türk vatandaşı. Politik bir ateş yandığında Türkiye’ye faydalı olacağına inanıyorum” diyerek, Erdoğan’ı töhmet altında bırakıp diskalifiye etmeye çalışırken, Derviş’in önünü açma gayreti içine girdi.

AK Parti’nin önünü kesmek için her türlü çabanın büyük sermaye tarafından gösterildiği o günlerin sonunda AK Parti 3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidara gelince Rahmi Koç, kendince başka bir taktik uygulamaya gitti. İş dünyası için çok erken kabul edilen bir yaşta daha 72 yaşında iken koca Koç Holding’in yönetimini 43 yaşındaki oğlu Mustafa Koç’a devrettiğini açıkladı. Ne kadar inandırıcı olduğuna muhataplarını ikna etmek için de Nazenin adlı yatı ile dünya turuna çıktı.

Buraya kadar paylaştıklarım, benim de daha önce farklı yazılarımda dile getirdiğim noktalar idi. Değerli dostum Şükrullah Dolu’nun Hayat Yayınlarından yeni çıkan “Aslan Kral Değildir” kitabında çok ilginç bir ayrıntıya rastladım.

Koç Grubu’nun iç haberleşme niteliğindeki “Bizden Haberler” isimli dergiye Rahmi Koç, 2012’de (391. sayısı) bir röportaj veriyor. Röportajı yapan kişi, “Bu enerjiyi nereden alıyorsunuz? Hiç sakin bir hayat yaşamalıyım” dediğiniz oldu mu?” sorusunu yöneltiyor. Rahmi Koç’un verdiği cevap, dikkate değer:

“Bugünkü devirde inzivaya çekilip, köşende oturmak gibi bir şey yok. Ben kendimi emekli addetmiyorum. Sadece kulvar değiştirmiş olarak görüyorum. Şu an geçmişe nazaran daha çok meşguliyetim var.”

Yani bizim emekli sandığımız Rahmi Koç, aslında Şükrullah Dolu’nun tabiriyle, “gerektiğinde geri çekileceksin” diye nitelendirdiği bir aslan taktiği uygulamaya koymuş.

YERLİ OTOMOBİL İSYANI BOŞUNA MIYDI?

Hatırlarsınız, Sanayi Bakanı Nihat Ergün, 2011’in sonlarında vatanını düşünen her insanın yüreğindeki yara olan “yerli otomobil” üretimini dile getirdi. Önce Tofaş’ın başındaki Ali Pandır, bunun olamayacağını, ardından ağababası Mustafa Koç, bunun asla mümkün olamayacağına dair her türlü argümanı hükümetin önüne serdi ve direnişe geçti.

Otomobil denilen insanın parçası haline gelen bu aracı, dünyada 30 dolayında ülke yapıyor Ne var ki bu beyin ve göbeklerinden bir yere bağlı zihniyete göre Türkiye bunu yapamaz. Türkiye bunu üretebilecek imkan, ortam ve teknolojiye sahip değil ve olamaz. Amerikan otomobil firmalarının Türkiye ayağı olan Koç Grubu, o gün bu gündür yerli otomobile karşı direnişini sürdürüyor.

1961’deki “Devrim otomobili”nin başına gelenlerin detaylarını okursanız, pek de tesadüf olmadığını görürsünüz. Lütfen üşenmeyin ve bu hüzünlü öyküyü zihin tazelemesi için tekrar okuyun. Yapılan iki otomobil var. Cemal Gürsel’in bineceği otomobile bir şekilde benzin ikmali yapılmıyor. Birkaç metre gittikten sonra stop ediyor ve çalışırılamıyor. Benzininin olmadığı sonradan anlaşılıyor. Gürsel, daha sonra yapılan ikinci otomobile geçiyor ve planlandığı gibi Anıtkabir’e gidiyor ve oradan Meclis’e geliyor.

Ne var ki, bugün olduğu gibi o gün de Koç Grubu’nun güdümünde olan anlı şanlı Türk medyası, programı baştan sona uygulayan otomobili görmezden gelip, konuyu “Devrim skandalı” olarak yaşananları aktardılar. Sonrasındaki gelişmeler ise bildiğiniz gibi.

BENİM KONTROLÜMDEN ÇIKTIYSA….

Türkiye’de, birileri dizginlerin elinden çıkmaması için yıllardır uğraştı. Ülkenin kalkınmasını ve sanayileşmesini birilerinin kontrolünden çıkmayacak şekilde olmasını sağlayanlar, ayağındaki zincirlerin kırmasını asla istemiyor.

Dün akşam bir işadamı arkadaşım aradı. Yaşanan olayları karşılıklı değerlendirdikten sonra bana bir soru sordu. “Bir işadamı, başkan seçildiği bir dernekteki işlerinin yoğunluğundan dolayı sahibi olduğu şirketin icra kurulu başkanlığını bırakır mı?” diye sordu. Ben de Rahmi Koç’un serüveni aklıma geldi.

Cevabımdan sonra,” Saflık etme. Bugüne gel” dedi.

Ardından da “Demek ki şu sıra bu gelişmeleri planlamak için orada meşguliyetleri çok artmış olmalı” dedi.

Dünya sermayesinin Türkiye’deki temsilcileri, bu ülkenin kendi önünü açmasına izin vermemek için dün olduğu gibi bugün de her yola başvuracağını biliyorduk. 31 Mayıs’ta yapılanları daha önce onlarca kez yapmaya kaltılar ve bunu defalarca denediler. Bunda İstanbul’u yönetmekle görevli olanların beceriksizliği sayesinde bu defa, Rockefeller ve Rotcsild’in temsilcileri emellerine bir ölçüde kavuşmuş oldu.

Siyahı beyaz, vandalı cici çocuk gönderme konusunda Doğan medyası ve hempaları ise muhteşem bir performans sergiledi. Başbakanlık binasını ateşe verip yağmalamaya kalkanlar uzaylılarmış gibi, sanki önlerine gelene saldırmaya kalkan ve sataşan bunlar değilmiş gibi üç tane iyi niyetli çevrecinin çabalarını göstererek hepimizi ayakta uyutmaya çalışıyorlar.

Sanki 200’den fazla polis aracı, 250 dolayında özel otomobil, 50’den fazla belediye otobüsünü kundaklayan bunlar değilmiş gibi…

“Siz üç tane çevreciye bakın. Ötekileri önemli değil. Bunlar gerçekten iyi çocuk” diye bir haftadır akıllarımızla oynamaya çalışıyorlar. Kendi akıllarından kurdukları ağı, başımıza geçirecekler. İnşallah o ağın başlarına dolandığı günün uzak olmadığını hep birlikte göreceğiz.

MEDYAGUNDEM

alman

İstanbul’da provokatör Alman ajanı alarmı

Taksim’de bir Alman vatandaşı tuttuğu otel odasına düzenek kurarak, otelin penceresinden caddeye doğru siyasi içerikli …

gezi

Almanlardan Gezi Parkı’nın ortasında provokasyon bildirisi

Almanya merkezli “Zentrum für Politische Schönheit” isimli kuruluş Gezi Parkı’nda Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine …

unal1

FETÖ’nün tetikçisini bakın hangi inde bastılar?

FETÖ’nün sosyal medya tetikçisi Fuat Avni’ye internet sitesinde yazarlık yaptıran, örgüt medyasından ‘Rota Haber’in sahibi …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir