Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna’nın “Kılıçdaroğlu’nun ‘adaleti’ Zübük’ün ‘namazı'” başlıklı yazısı şöyle:
Kılıçdaroğlu adına “adalet” dediği “bozguncu yürüyüşünde” bir bakıyorsunuz PKK’nın siyasi kanadıyla el ele, kol kola…
Bir bakıyorsunuz…
Tansel Çölaşan‘ına kadar Atatürk “tişörtlü” elemanlarla birlikte…
Bir bakıyorsunuz…
Cumhuriyet Savcısını makamında katleden malum örgütün marşları eşliğinde…
Bir bakıyorsunuz…
Ayet yazılı bir pankartı ucundan tutmuş yürüyor.
Bu uğurda takiyenin kralını yapmıyorlar mıydı?
Bir bakıyordunuz…
“Türk Solu” diye bir dergi üzerinden “ulusolcu” mahalleye tezgâh açmışlar.
Bir bakıyordunuz…
Malum “liberal yazarçizerler” üzerinden vesayete karşı çıkan kitleleri manipüle ediyorlar.
Bir bakıyordunuz…
Muhafazakâr kitleleri Allah ile kandırmışlar.
Bir bakıyordunuz…
TSK‘ya sızmak için Atatürkçü kılığına girmişler. (FETÖ’nün TSK’dan sorumlu imamlarının, “Atatürkçü çizgideymiş gibi davranın” talimatını verdikleri artık delilleriyle biliniyor.)
Dolayısıyla, ortak karakteristik özelliğinden hareketle…
“Öyle bir adalet arayışı ki bu, adalete kurmuş pusu“ denilse yeridir.
Haliyle herkes sormaya başladı…
Kılıçdaroğlu, Berberoğlu konuşmasın diye mi yürümeye başladı? Bu soruyu hiçbir“yargıç” ona sormadı.
Soramadı.
Belki de Kılıçdaroğlu bunun için “adalet” yürüyüşüne kaçtı.
Tıpkı, dolandırdığı mahalleliden kaçacak yeri kalmayınca namaza duran Aziz Nesin‘in Zübükzâde İbraam Bey‘i gibi.
Herhangi bir Cumhuriyet savcısı da, “Berberoğlu’na o malzemeleri sen mi verdin?” diye Kılıçdaroğlu‘na soracak olsa…