Star gazetesinde Ahmet Kekeç’in “Yüzüne gözüne dursun!” başlıklı yazısı şöyle:
Geçenlerde bir gazeteci için yazmıştım ama asıl “milli güvenlik sorunu” Kemal Bey’in kendisi…
Bir vakitler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saydırıyordu, “Niçin gazetecileri mahkemeye veriyorsun, niçin özgürce yazmalarına izin vermiyorsun?” diye.
Bir yazım nedeniyle iki ayrı dava açtı.
Dilinden “demokrasi” ve “hoşgörü”yü düşürmeyen Kılıçdaroğlu, son derece hoşgörüsüz bir adam.
Aynı zamanda kaba…
Hemen aklınıza “Angus sığırı”, “Ananı a… a…”, “Silkeleyin belki ağaçtan Recep düşer, “hırsızlar”, “sahtekârlar” gibi vecizeleri geliyor ama “altın vuruşu” geçen yıl yapmıştı.
Bir hanımefendi Bakan hakkında, “önüne yatmadınız mı?” biçiminde son derece kaba, son derece çirkin, son derece saygısız bir ifade kullanmıştı…
Tabii tepkiyle karşılanmıştı: “Niye ağzını bozuyorsun? Ayıp değil mi? Yakışıyor mu koskoca CHP genel başkanına?”
Medeni bir insan, ettiği küfür yüzüne vurulduğunda utanır, kastını aştığını filan söyler, özür diler.
Kemal Bey özür dilemedi… “Ne önüne yatması… Altına yattınız, altına…” diyerek, bütün insani ve medeni ölçülerin dışına çıktı. Bir diğer ifadeyle, daha da terbiyesizleşti…
Geçenlerde yine ağzını bozdu.
Sadece “ağzını bozdu” ifadesiyle geçiştirilecek bir konuşma olsaydı, üzerinde durmayacaktım.
Referandumda “evet” oyu kullanacaklara peşinen “hain” dedi.
Dahası, yalan söyledi.
Kendisi anlatsın: “Açıkça söylüyorum ülkeyi teröre teslim ettiler. FETÖ terör örgütüdür. Bunları devletin en önemli yerlerine kim yerleştirdi. Sadece IŞİD mi? Sadece PKK mı? Sadece FETÖ mü? El Nusra da var. El Nusra’ya silah gönderdiler. IŞİD militanları Suriye’ye, Irak’a nasıl geçti. Türkiye üzerinden geçti. Bunlar silahlanıp Türkiye’ye geri döndü. Yönetemiyorsan istifa edeceksin kardeşim. Çocuk gibi bizi kandırdılar demeyeceksin. Şimdi kalkmışlar dünyaya savaş açmışlar.”
Koskoca genel başkana DEAŞ’ın nasıl teşekkül ettiğini anlatacak değiliz. Örgütü, Türkiye üzerinden geçiş yaptığını var saydığı militanların kurduğunu zannediyor. DEAŞ’ı yaşatan sosyolojinin nasıl teşekkül ettiğinden haberi yok… FETÖ’yü de nevzuhur bir örgüt sanıyor; Fuat Doğu diye birini duymamış.
Hadi bunları duymadı ve bilmiyor… Türkiye’nin DEAŞ’a silah gönderdiğine nasıl hükmetmiş?
Kanıtı var mı?
Can Dündar, savcılık soruşturmasında, “Kanıtım yok” demişti. Salladığını açıklamıştı.
Kemal Bey sallamadığına göre (sallamak, ciddi bir insana yakışmaz, öyle değil mi?) iddiasına mesnet teşkil edecek deliller sunabilir mi?
Hem silah göndereceğiz, hem savaşacağız…
Bu nasıl oluyor?
Kemal Bey’in buna bir cevabı var mı?
Bakın, Artvin’de uğradığı saldırıyla ilgili hangi yalanlara tamah ediyor, ağzını nasıl bozuyor, “havuz medyası” diye tanımladığı basının kendisine sahip çıkmadığı iftirasını atarak nasıl küçülüyor!
Dinleyelim: “Biliyorum havuz medyası saldıracak. Havuz medyasının PKK’dan hiçbir farkı yoktur. Bakın PKK bana saldırdı. Bunlar da saldırıyor. Bunlar aklını kiraya vermişler. Kafalarının içinde beyin yok. Saldırmazsanız namertsiniz…”
Bu satırların yazarı dâhil, “havuz medyası” içinde zikredilen bütün gazeteciler ve yazarlar, mahut saldırıyı en güçlü sesle kınadılar, Kemal Bey’in yanında olduklarını haykırdılar. Yüzüne gözüne dursun!
Teşekkür beklemiyoruz elbette… Ama nankörce bir tavır da beklemiyoruz.
Hele, “Bunlar aklını kiraya vermişler, kafalarının içinde beyin yok, saldırmazsanız namertsiniz…” gibi edepsiz laflar hiç beklemiyoruz. Beklemezdik…
Senin kafanın içinde beyin var da ne oluyor?
Devleti yönetecek ehliyete sahip değilsin.
Girdiğin bütün seçimleri kaybettin. Bundan sonrakileri de kaybedeceksin!