Dilekçede, davacı vakfın, insanlığa faydalı, temel hak ve hürriyetlerin geliştirilmesi için çaba gösterecek, ülke ve dünya sorunlarını yakından takip ederek gerekli fikri ve toplumsal çalışmaları yapacak bir gençliğin yetiştirilmesi amacıyla Türkiye genelinde eğitim-öğretim hizmetlerinin etkin ve verimli yerine getirilmesine yönelik çalışmalara katkıda bulunmayı ve bu konularda her türlü maddi, manevi desteği vermeyi asıl hedef olarak belirlediği kaydedildi.
Davalı Kemal Kılıçdaroğlu’nun asılsız ve hukuki dayanaktan yoksun iddialarla vakfı hedef alan isnat ve beyanatlarda bulunduğu savunulan dilekçede, davalının bu eylemlerinin vakfın kişilik haklarına yönelik ağır saldırı teşkil ettiği kaydedildi.
Dilekçede, davalının, 18 Ocak’ta Amasya’da, 25 Ocak’ta Gaziantep’te, 11 Şubat’ta partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmalarda ve 1 Şubat’ta bir gazeteye verdiği röportajda, vakıf hakkında kişilik haklarına saldırı oluşturur biçimde asılsız iddia ve isnatlarda bulunduğu savunularak, bu durumun medyada yalan yanlış haberlerle yer almasına neden olduğu ve vakfın hedef haline getirildiği belirtildi.
Davalı Kılıçdaroğlu’nun “asılsız ve hukuki dayanaktan uzak” iddialarının, vakfın itibarını son derece zedelediği, vakfın asıl amaç, hedef ve girişimlerini son derece menfi olarak etkilediğine işaret edilen dilekçede, şunlar kaydedildi:
‘Tarafların sıfatlarına, kişisel ve toplumsal durumlarına, mali durumlarına, zararın ağırlığına ve bu zararın uzun süreli etkilerinin görülebilecek ağırlıkta olması, bütün toplumda akis bularak çok geniş kapsamlı olan isnadın niteliğine göre vakıf ve vakfın yöneticilerinin duyduğu üzüntü, acı, ruhi durum ve ağır itibar zedelenmesi gözetilerek manevi tazminat davası açmak hasıl olmuştur.’
Dilekçede, vakfın kişilik haklarına saldırıda bulunduğu gerekçesiyle ve vakfın uğramış olduğu mağduriyet nedeniyle 100 bin lira manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edildi.