MEDYAGUNDEM.COM- Sivil ve meşru bir iktidara karşı 17 Aralık itibariyle başlayan “komplo”nun özellikle cemaat medyasındaki “operasyon başı” olan Ekrem Dumanlı bugün de yine sanki kendileri “sütten çıkmış ak kaşık gibiymiş” gibi kibir dolu bir yazı daha yazdı.
Kendilerinden başka herkesi ve her şeyi suçlayan Dumanlı’nın yazısındaki “iktidar” geçen yerlere ufak bir değişiklikle “cemaat” ifadesini koyduğunuzda ortaya kabak gibi Dumanlıgil’in gerçek yüzü çıkıyordu.
Ama aynada kendilerini göremeyecek kadar kibirden dumanlanmış kafasıyla Dumanlı “nefret dilini” kendilerinden olmayan herkese yöneltti.
Biz de madem Dumanlı aynada gerçek yüzünü göremiyor, o halde yazısında yapacağımız birkaç değişiklikle belki farkına varır diyerek yazısından bazı bölümleri dikkatlere sunuyoruz.
MUHAFAZAKAR YERİNE CEMAATÇİ KOYUNCA BAKIN NE OLUYOR?
Kendini ‘cemaatçi’ olarak tanımlayanların atladığı bir nokta var: Din bize dil de emrediyor. Gıybetten, yalandan, iftiradan şiddetle sakındırdığı gibi, kavl-i leyyini (tatlı dili) emrediyor, sevdirmeyi, nefret ettirmemeyi, kolaylaştırmayı salık veriyor. Hem bu dine inanıp hem bize tavsiye edilen üsluptan ayrılmanın, huşunetle konuşup en ağır ithamlarda bulunmanın makul bir gerekçesi yoktur. Tekfir, tehdit ve tenfirin vebali büyük olduğu gibi akıbeti de korkunçtur. Cemaatçi kesime seslenen bir kısım medyada kullanılan sert üslup maalesef Hariciliği, Haşhaşiliği vb. çağrıştırıyor; öyle coşkun, öyle savruk, öyle tehlikeli…
O dikenli dile karşı aynıyla ya da misliyle karşılık vermek şeytanın tuzağına düşmek demektir. Bu tuzağa, özellikle sosyal medyada, düşenler de olmuyor değil. Oysa çare, her gün biraz daha çirkefleşen dile karşı fikrin asaletini koruyarak mukabele etmekten geçiyor. Dava düşüncesinden çok uzak, fikir çilesinden mahrum pek çok görünür insan, ahiretini mahvedecek şekilde masum insanlar hakkında yazıyor, konuşuyor. Ve maalesef huşuneti tercih edenler, konuştukça batıyor, köprüleri yıkıyor, millet nezdindeki itibarlarını kaybediyor, öbür aleme hizlan ve hüsranla gitmeyi hak ediyor. Yazık!
Yavuz hırsız misali, Müslümanları haricilik ve haşhaşilikle suçlamak suretiyle ne yaptıklarının farkında olduklarını, duruşlarının harici ve haşhaşi duruş olduğunu bildiklerini gösterir ki bu yaşananlardan çok daha vahim bir durum. Halbuki her şeyi belki gaflete, belki köşeye sıkıştırılmışlığa hatta enaniyete ve kibre bağlamak isterdim. Hepsinin dönüşü var fakat yaşanan İslam tarihinin ikinci Alamut vak’asıdır bu ve birincisinden farklı olarak Müslüman Türk’ü sadece mecruh etmekle kalmamış sünni omurgayı bütünüyle kırmıştır. Evvelki haşhaşîlerin nev zuhurlarından farkı onlar bir suikasd gerçekleştirdiklerinde asla kaçmıyor ve inkâra yeltenip gülünç duruma düşmüyorlardı.
Elinde ateş ve su bulunanın ateşi su, suyu ateştir.