Anasayfa / GENEL / “Kendini iyice rezil ettin Ahmet Altan!”
tuna-altan

“Kendini iyice rezil ettin Ahmet Altan!”

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, bugünkü yazısında Paralel örgüt televizyonuna çıkıp mağdur ettikleri, hapislerde çürüttükleri, intihara sürükledikleri insanların acısı ile dalga geçen, Paralel Suç Örgütü’nü aklamaya çalışan, utanmadan bir de kitabının tanıtımını yapmaya çalışan Ahmet Altan’ı yerden yere vurdu.


AHMET ALTAN PARALELİN TELEVİZYONUNDA COŞTU

Ahmet Altan, Ergenekon ve Balyoz davalarını sürgit itibarsızlaştıran hatta cepheden karşı çıkan Cumhuriyet ve Hürriyet’te arzı endam etmişti.

Bu sefer de Ergenekon ve Balyoz davasının yılmaz savunucusu bir televizyon kanalında adeta coştu. (“Hocaefendinin bir gülüşüne servetim feda olsun” diyen patronun sahibi olduğu kanal işte.)
Muhteremin o günden bugüne katıldığım tek cümlesi, Mehmet Baransu’yu ziyaret edeceğini söylemiş olması.
Ziyaret etsin tabii, çok iyi eder. Hâlâ ziyaret etmediği kabahat. Onun “haberleri” üzerinden var olmuşlardı. Vefa diye bir şey var.

Doğrusunu isterseniz, Baransu neden içerde, bilmiyorum. Davasını takip etmiş değilim. (Siyasi çizgimiz çok farklı; Baransu ne kadar paralel yapıyı “destekliyorsa” ben de o kadar paralelcilere karşıyım ama yine de tutuklanmasına üzüldüm.)
Gerçekten de Baransu’ya isnat edilen suç nedir bilmiyorum.

PEKİ SEN AYDIN MISIN?

Ahmet Altan’ın mahut televizyon kanalındaki ifadesine bakacak olursak, askeri casusluk gibi korkunç bir iddia söz konusu.
Diyor ki: “Genelkurmay farkında değil, Baransu’ya açtığı davayla kendileri hakkında korkunç bir dava açtılar. Biz Yunanistan’a karşı bir savaş planı yapmıştık, bunu kaybettik. Baransu’ya sen gördün mü, sen mi yok ettin diye soruyor. Sen nasıl bir ordusun ki savaş planlarının kaybolduğunu 5 yıl sonra fark ediyorsun? Sen ordu musun?..”
İmdi, Baransu’ya isnat edilen suçtan bağımsız olarak şu sorunun altını çizelim: “Sen ordu musun?”

Peki sen aydın mısın?
Aydın olmak her şeyden evvel asgari bir vicdan ve izan sahibi olmayı gerektirir.
Ordunun “kozmik odasına” yani tabiri caizse, “namahremine” olmadık kumpasla girildiğinde neden bu soruyu sormadın?
“Mahremine bile sahip çıkamıyor, basit bir kumpasa boyun eğiyorsun, sen ordu musun” diye neden sormadın?
Soramazdın; zira “kumpasın” psikolojik harp üssü mesabesindeki gazeteyi sen yönetiyordun?
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ “silahlı terör örgütü” kurmak iddiasıyla müebbede mahkûm edildiğinde neden aynı soruyu sormadın?

Nasıl soracaktın?
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, “dönemin başbakanı” olarak, Org. İlker Başbuğ’u arkaladı diye, sekiz sütuna, “Paşasının başbakanı” manşetini çeken sen değil miydin?
“Sen ordu musun?” ha?!
Aynı mantıkla, 17 Aralık darbesi gerçekleşseydi, hülasa, “teknik nakavt” tamama erseydi, “Sen iktidar mısın?” veya “Sen başbakan mısın?” diye sorman icap etmez miydi?

BUNLARI ADAM GİBİ SORSAN!

Mesela şöyle:
Sen başbakan mısın, MİT TIR’larına yapılan operasyona engel olamadın?
Sen başbakan mısın, Dışişlerindeki en gizli toplantıyı dünyaya servis edenlerin yakasına yapışmadın?
Sen başbakan mısın, yargı ve poliste otonom yapı kuruluyor, memlekette çalınmayan sınav soruları kalmıyor, paralele mensup olmayan savcı ve hakimler gündüz gözüyle tehdit ediliyor?
Sen başbakan mısın, Tahşiyecilere olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına olmadık kumpaslar kuruluyor, henüz piyasaya çıkmamış kitabın müellifi tutuklanabiliyor, Türkiye Cumhuriyeti teröre destek veren ülkeymiş gibi gösterilmek isteniyor?
Bunları adam gibi sorsan…
“Dönemin Başbakanı” Erdoğan’ın 17 Aralık darbesine karşı direnmesini de “paralel yapıdan” yargının önünde hesap sorulmasını da alkışlardın. (Tam tersini yapıyor, mahut darbeye direnen, mezkur soruların gereğini yapmaya baş koyan “dönemin başbakanına” diktatör diyorsun.)

UTANMAZCA YALAN SÖYLÜYORSUN

Bunları adam gibi sorsan, 17 Aralık yargı darbesini gerçekleştirmek isteyenlere, “Sen cemaat misin, örgüt mü?” derdin.
Belki böyle böyle, “paralel yapıyı” da keşfetmiş olurdun.
Zaten keşfetsen, “Hukukta paralel diye bir madde var mı?” diyerek kendini hepten rezil etmezdin. Hatta, “hukukta Ergenekon diye bir madde var mıydı” diye soran olursa, ben ne cevap veririm, diyebilirdin.
Söz konusu söyleşide, “Erdoğan şiddet kullanmasını sağlayacak bir güç istiyor” şeklinde utanmazca yalanlar söylüyorsun.
Birkaç yıl evvel de, “Erdoğan 20 milyon Kürdü cezaevine koymak istiyor” demiştin, ne oldu; barış süreci başladı değil mi?
Uzun lafın kısası, “paralel yapıya” mündemiç halde aldatmaya devam etmek istiyorsun.
Buna o kadar isteklisin ki, aldatıldık itirafından felaket rahatsızsın.
Yazık, şuncağızı hiçbir zaman fehmedemeyeceksin:

Aldanmak aldatmaktan, haksızlığa uğramak haksızlık yapmaktan, mazlum olmak zalim olmaktan bin kat yeğdir.

MEDYAGUNDEM

kk

KK Berberoğlu konuşmasın diye mi yürüyor?

Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna’nın “Kılıçdaroğlu’nun ‘adaleti’ Zübük’ün ‘namazı'” başlıklı yazısı şöyle: Kılıçdaroğlu adına “adalet” …

teror

Terör yanaşmalarına anladıkları dilden!

Terör örgütlerinin sözde adalet yürüyüşüne destek vermesi gerçeğini sulandırmak isteyen Milliyet yazarı Mehmet Tezkan’a anlamlı …

kemal1

“İslamcı” sokağa kurulan kumpas!

Sabah gazetesinde Salih Tuna’nın “Son kumpas da kabak gibi ortaya çıktı” başlıklı yazısı şöyle… Kılıçdaroğlu‘nun …

1 Yorum yapıldı

  1. Beni en çok sinirlendiren bu adamlara bir zamanlar verdiğimiz değer. Yazık yazık! Nasıl kandık bu yalancı, kumpasçı, satılık kalemlere.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir