Sabah gazetesi yazarı Fahrettin Altun’un “Bir Yenikapı Ruhu’dur gidiyor” başlıklı yazısı şöyle:
Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasetimize, demokrasimize, ülkemize, refahımıza yaptığı pozitif katkılardan bahsetmek istiyorum.
Gerçekten istiyorum.
Kafamı temize çekiyorum.
Zihnimi çeperlerine dek hissediyorum.
Kendimi zorladıkça zorluyorum.
Ama olmuyor.
Olmuyor, olmuyor, olmuyor!
Kemal Bey de sağ olsun hiç yardımcı olmuyor.
Yardakçısı Ahmet Bey de öyle!
O da Hürriyet’ten güya akıllar veriyor.
Bizi “namlı kutuplaştırıcı” diye etiketleyip artık “fabrika ayarları”mıza geri dönebileceğimizi muştuluyor.
Halbuki biz “şanlı uzlaştırıcılar” olarak kalmaktan yanayız!
Halbuki biz “bu Kemal Bey’i çok sevdik” tarzı yazılar yazmak isterdik!
Halbuki biz “Kılıçdaroğlu bir başka; pek sakin bir güç ve nasıl da yapıcı” diye başlayan cümlelerle serin serin analizler yapmayı arzulardık!
Öyle kutuplaştırmadan, barış adına, hümanistçe!
Ama nafile!
Dedim ya Kemal Bey bize hiç mi hiç yardımcı olmuyor.
Partisinin fantastik radikalleri de öyle.
O ne coşkulu başkaldırışlar, ne şenlikli isyanlar.
Pek bir protestler.
Meclis kürsüsünden atarlı konuşmalar yapıyorlar.
Al Özgür Özel’i vur Mahmut Tanal’a.
Mesajlar keskin:
“Bir Yenikapı Ruhudur gidiyor.” “15 Temmuz duruşumuz otoriterleşme ve tek adam zihniyetine olan karşı çıkışımızı engellemez.” “Bir cemaat hukuk içi ve dışı yöntemler kullanılarak tasfiye ediliyor, yerine yenileri ikame ediliyor.” “Polise örgütlenme özgürlüğü yerine örtünme özgürlüğü verildi.” Böyle pek fantastik inciler!
Hadi onlar radikal, hadi onlar fantastik, hadi onlar bilmiyor.
Peki ya Kemal Bey’e ne diyeceğiz?
Dün muhteşem bir performans sergiledi.
İnanılmaz muhteşemlikte, pür sürreal.
O derece.
Eski günlerde olduğu gibi “ülke AK Parti’yle günden güne karanlığa sürükleniyor” mesajlarını yeniden, hiç sıkılmadan irat etti.
El çabukluğunu yitirmediğini hepimize ispatladı.
“Kahrolsun 14 yılımız ve müsebbipleri” başlıklı eserini bir kez daha okudu.
Sabah konuştuğu yetmedi, akşam evine gidince de yazılı mesaj verdi.
“Bir ülke 14 yılda darbe yapılabilecek bir ülke haline geldiyse, 14 yıldır bu ülkeyi yönetenler mağdur değil ancak ve ancak sorumlu olurlar!” diye tivit attı.
***
Bu 14 yıl da neler oldu neler?
Siyaset itibar kazandı.
Demokrasinin alanı genişledi.
Ülkenin refahı arttı.
Halkın karar alma süreçlerine katılımı ve özgüveni arttı.
Ama en çok da ülke darbeye, hem de en sofistike yöntemlerle gerçekleştirilmeye çalışılan habis bir işgal girişimine karşı direnç gösterebildi.
Darbe, Türkiye tarihinde ilk kez halkın iradesi ve siyasetin becerisiyle boşa çıkarıldı.
Bugün CHP de, HDP de PKK’nın yayın organları niçin kapatılıyor diye veryansın ediyor.
Avazları çıktıkça bağırıyorlar.
Geçmişte aynı şeyi FETÖ medyası için yapmışlardı.
Bugün PKK medyasını “bunlar FETÖcü değil ki” diye savunuyorlar.
OHAL kötüye kullanılıyor diye şikâyet ediyorlar.
OHAL 3 ay daha uzatıldı ve bu sürenin terör örgütlerinin ve onlara destek veren her tür unsurun devre dışı bırakılması için çok iyi değerlendirilmesi şart.
.