MEDYAGÜNDEM- 28 Şubat’ın 16. yıldönümünde Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, “Etik abi” başlıklı yazısında, “Ben kıyıda köşede kalmış birinden söz etmek istiyorum” diyerek Haluk Şahin’i yazdı.
Kekeç’in, “Hiç bu olaylar yaşanmamış, hiç acı çekilmemiş, hiçbir ocak sönmemiş, dindar görünürlüğe karşı o ‘amansız psikolojik savaş’ yürütülmemiş gibi davranan ve bugün ‘alacaklı’ pozlarında ortalarda dolaşan birinden.” diyerek Şahin için şöyle yazdı:
(…)
Haluk Şahin, bir süre önce bu köşeye konuk olmuştu.
Hani, “Türkiye, Hitler Almanya’sına benzemeye başladı” demişti de, ben de üç maddelik bir “karşılık” vermiştim.
Hatırlayalım:
Şöyle buyurmuştu medyamızın “etik abi”si: “Günümüz Türkiye’si ve medyasının Hitler Almanya’sıyla bir konuda benzerliği var. Nazi rejimi de basını terbiye ve ele geçirme operasyonuna, gazetelerdeki Yahudi ve solcu gazetecileri işten attırarak başlamıştı.”
(…)
Bunları yazdığım zaman, değerli Haluk Bey’in ünlü “andıç” olayındaki rolünü (daha doğrusu bilgisini) bilmiyordum.
Hani, Çevik Bir’in marifetiyle, Şemdin Sakık’ın ifadesine sokuşturulan ve bazı gazetecileri (Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar, Mahir Sayın, Mahir Kaynak) PKK’yla işbirliği halinde gösterip suç örgütlerinin önüne atan ünlü karargah çalışması.
Bu değerli “karargâh çalışması”, Hürriyet ve Sabah gazetelerine manşet oldu. Değerli başyazar Oktay Ekşi de hemen durumdan vazife çıkarıp o ünlü “Alçakları tanıyalım” başlıklı yazısını yazdı.
Kaç yıl geçti, hâlâ Ertuğrul Özkök’ten “andıç”ın hesabını soruyoruz.
Zafer Mutlu’yu hiç hatırlamıyoruz.
Hele, Haluk Şahin’in ismini hiç anmıyoruz.
Ünlü “karargâh çalışması”, Hürriyet ve Sabah’a manşet olmadan önce, Uğur Dündar’ın Kanal D’deki “Arena” programında yayınlanmıştı.
Haluk Şahin, işbu “Arena”nın “yayın danışmanı”ydı.
Meslektaşları suç örgütlerine hedef gösterilirken, “Ne oluyor? Bu ne saçmalık…” demedi.
Dediyse de, biz bilmiyoruz.
Türkiye’yi Nazi Almanya’sına benzetmedi.
Hele, işten attırılan gazeteciler (Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar) konusunda kılını dahi kıpırdatmadı.
Hep Ertuğrul Özkök’ü dövüyoruz, “milli günah keçisi” ilan edildiği için geçmiş pisliklerin hesabını ondan soruyoruz.
Bence, Haluk Şahin gibileri hatırlamanın (ve hatırlatmanın) zamanıdır.
(…)
Kekeç’in yazısı için TIKLAYIN