Sabah gazetesinden Haşmet Babaoğlu’ dün gazetelere ‘Kaygılıyız’ diyerek ilan verenleri eleştirdi. Usta kalem kaygının ne olduğunu anlatırken orada imzası olanların İslamofobik, ayrımcı ve ulusalcı olduğundan bahsetti.
İşte Haşmet Babaoğlu’nun ‘Kaygı’ adlı o köşe yazısı:
‘KAYGILILARMIŞ!’
Ağaçları dallarına bakarak sevebilirsin ama ağaçları anlamak için köklerini bilmelisin. Ağaç bir denge durumudur. Toprağın üzerindeki ne kadar dal budak sararsa, toprağın altındaki kökleri de o kadar yayılır.
Bu denge kaybolduğunda ağaç yıkılır. Fakat modern düşünce ağaç üzerine odaklanırken yukarıdan bakar.
‘KAYGILILARIN ÇOĞU İSLAMOFOBİK’
Köklerini görmez ve görmemizi istemez. Manidardır!
Kaygılıymışlar… İlan ettiler.
Hak veriyorum. Ben de kaygılıyım. Ama ilan metninde adı geçenlerin bazılarını tanıyorum. Fobikler! İslamofobik, ayrımcı, ulusalcı… Bir çoğu toplumun belli bir kesimine karşı yarı açık, yarı örtülü nefret besliyor. Hani sormak istiyorum; “Kaygı” bambaşka bir şey değil mi arkadaşlar?
İkide bir “insanın kendisiyle barışık olması”ndan söz edenler, biraz da insanın akıp geçen zamanla barışıp barışamayacağını sorgulasalar ya! Asıl mesele orada!
“Kendimle barıştım” diyor. Hafiften böbürlenerek… “Eyvah!” diyorum gülerek; “şimdi etrafınla savaşmaya başlarsın!”
Eğlenceye bel bağlayan yanılır; dost olan neşedir, eğlence değil.
Eğlence yalan söyler, neşedir doğruyu söyleyen.
“Ben mutluluğumu tırnaklarımla kazıyarak elde ettim” dedi bir arkadaşım.
Durdum bir an. Sonra “tırnaklarının acısına rağmen mi?” diye sordum; “inan bana, değmez!”