MEDYAGUNDEM.COM- Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan bugün “Ertuğrul Özkök ‘iş başında’” başlıklı yazısında Ertuğrul Özkök’e “medya patronu-siyaset-gazeteci” denkleminde “sen bu yüzünle en son söz söyleyecek adamsın” anlamında ayar verdi.
Kaplan “rezil olamayanı rezil edemeyebiliriz ama hatırlayabiliriz” diyerek Özkök’ü aslında bir kez daha kamuoyu önünde rezil edip eski bakan Güneş Taner’le yaptığı ünlü ses kaydının detaylarını yazarak da bir kez daha “bitiren” Kaplan’ın yazısından satırbaşları şöyle:
(…)
EMİR ERİ ÖZKÖK
Türkiye’de medya, uzun yıllardır patronun ve askerin memnuniyetini sağlamak için sivil hükümetlerle mücadele etme alanı olarak kullanıldı. Talimat ya patrondan ya askerden gelirdi ve ‘meydan savaşı’nı hep bu türden gazeteciler yürütürdü. Bazı medya patronla-rını ve askeri memnun edemeyen hükümet, derhal medyanın hedefine konurdu. Bu minvalde Özkök, patronu için gerekirse ’emir eri’, gerekirse ‘iş bitirici’ olan gazeteciler arasında bulabileceğimiz en sarih örnektir.
HER ŞEY OLABİLİRSİNİZ AMA REZİL OLAMAZSINIZ
Ancak gerçekten Türkiye’de her şey olabiliyorsunuz ama rezil olamıyorsunuz galiba. Özkök, medya-asker-hükümet denklemin-deki en zelil örneklere imza atmış bir genel yayın yönetmenliği yapmış, Ahmet Kaya’yı hedef göstermiş, başörtülü kadınların üniver-siteye girme ihtimalini ‘411 el kaosa kalktı’ manşetiyle karşılamış ve daha pek çok zulümde başı çekmiş olsa da bugün hâlâ köşe-sinden -pardon ‘nehir kenarı’ndan- gazetecilik ahkâmı kesebiliyorsa, bunu ülkemizde ‘rezil olma imkânı’nın yokluğuna borçluyuz. Utanmamış, dün de yine ‘talimat gazeteciliği’ adı altında, Ak Parti’ye kategorik muhalefet yapmayan gazeteleri hedefine koymuş.
REZİL OLAMAYANI REZİL EDEMEYEBİLİRİZ AMA HATIRLAYABİLİRİZ
Rezil olamayanı rezil edemeyebiliriz ama hatırlayabiliriz. Aşağıdaki telefon kayıtları, 22.10.1998 tarihinde Özkök ile dönemin dev-let bakanı Güneş Taner (2004’te Türkbank ihalesine fesat karıştırmaktan Mesut Yılmaz’la beraber Yüce Divan’da yargılandı) arasın-daki konuşmadan alınmıştır. Bir dönemin gazetecilik anlayışını görmek bakımından ibretliktir:
Özkök: Sen şey de mi, şeyden mi dinliyorsun beni açıktan mı?
Taner: Hı, tabii alayım. Ha şimdi söyle.
Özkök: Ya şimdi Güneş biz biliyorsun bir tane karton fabrikası kuruyoruz Kocaeli’nde, ondan sonra size bir teşvik başvurumuz var.
Taner: Tamam.
Özkök: 50 milyon dolara kadar teşvik veriyorsunuz, şey pardon 50 milyon dolar en az olacak. Bizimki 130 milyon dolarlık falan bir teşvik…
Taner: Eee, veririz.
Özkök: Senin masanda duruyormuş bu.
Taner: Yoo, daha bana gelmedi.
BİR ZAHMET ÇIK ARADAN ÖZKÖK
Ertuğrul Özkök, 2010 yılında, ‘Aynaya baksak, ne görürüz?’ başlıklı yazısında, bu görüşmeyi kabul etmiş; eleştiri aynasında karşı-laşacağı yine kendi yüzü olacağı için gazetecilik ahkâmı kesmemeye söz vermişti. O yüzden diyorum ki: Medya patronu-siyaset-gazeteci denklemini konuşalım, sorgulayalım, eleştirelim. Ama Özkök, kendi tabirinle ‘aynadaki suratın tabak gibi’ ortadayken, bir zahmet çık aradan!
Not: Kayıtlarla bağlantılı manidar bir yazı okumak isterseniz: Ertuğrul Özkök, ‘Güneş Taner politikası desteklenmeli’, 23.09.1997 http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=-265565
Kayıtların tamamı: http://www.dorduncukuvvetmedya.com/arsiv/kaset.html
(…)