MEDYAGUNDEM.COM- Ahmet Kekeç bugün Star gazetesinde “isimleri lazım değil” dedi, iki “liberalmiş gibi” yapan gazetecinin fişini çekti!
Yazısını okuduğunuzda akla gelen iki isim Hasan Cemal ile Cengiz Çandar’dan başkası değildi.
“İnsanların saygısını yitirdiniz” başlıklı yazısında Kekeç topa çok sert girdi.
İşte bazı satırlar:
(…)
ESKİ MARKSİST YENİ KEMALİST AĞABEYLER
Kadrosuzluktan “liberalmiş gibi” yapan “eski Marksist, yeni Kemalist” ağabeylere kırgınım.
Daha doğrusu, artık saygı duymuyorum.
Belli bir “değere” sahip olabilirler.
Mümkündür…
Saygın değiller ama…
İthamımı haksız bulabilirsiniz, “Kemalist” yakıştırmasının ağır kaçtığını düşünebilirsiniz… “Kemalizm” burada (hadi biraz da eski TDK Türkçesiyle konuşalım), “seçkinci bir tasavvuru” imliyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün getirdikleriyle ontolojik bir kopuş içinde olduklarını söyleyen bu ağabeylerimiz, “öteki” (ya da “ötekinin iktidarı”) söz konusu olduğunda, anında “fabrika ayarlarına” dönüyor… Tavırları, duruşları ve siyaset etme biçimleriyle süzülmüş bir Cumhuriyet aydını olup çıkıyorlar…
ÇÖZÜM SÜRECİ BAŞLAYINCA BÜNYELERİNDEN EGOSANTRİK BİR KİŞİLİK ÇIKARDILAR
İlginçtir (hakikaten çok ilginç), “kalıcı barış bu topraklara gelmeden hiçbir meselemizi çözemeyeceğimizi” söyleyen ve kitleleri buna inandıran bu ağabeylerimiz, “çözüm süreci”başlayınca, liberal ve demokrat bünyelerinden egosantrik bir kişilik çıkardılar. Bambaşka insanlar haline geldiler…
Biri dağa çıktı…
Köyleri, mezraları dolaştı… “Devlet Kürtleri satacak” tezine taraftar bulmak ve kendisine danışılmadan ilerleyen sürecin altını boşaltmak için, neredeyse elinden gelen her melaneti sergiledi…
Diğeri, “Kürt dostu” görünerek, mütemadiyen çözüm sürecini itibarsızlaştıran yazılar yazdı.
Doymadı, bir daha yazdı.
Doymadı, bir daha…
Bir daha…
Kaç aydır aynı şeyleri yazıyor ve kendisini eleştirenleri “aymazlıkla, dar kafalılıkla, provokatörlükle, hedef göstermekle” suçluyor.
ÖFKELERİ İKİ YÜZYILDIR DİNMİYOR
Efendim, aslında çözüm sürecine karşı değillermiş.
Bazı “devşirme” yazarlar, “Falanca liberaller aylardır çözüm sürecini itibarsızlaştıran yazılar yazıyor” diyerek, hem kamuoyunda yanlış bir algı yaratıyorlarmış, hem de kendilerini hedef gösteriyorlarmış.
Karşı oldukları şey, “İslam kardeşliği” vurgusuymuş…
Çünkü Kürt meselesi böyle çözülemezmiş. (Kürtlerle Türkleri kardeş kılan en önemli vasat, sadece “İslamofobik” Batılıları değil, bazı yerli müsteşrikleri de rahatsız ediyor gördüğünüz gibi. Nedense öfkeleri iki yüzyıldır dinmiyor.)
Başbakan “İslam kardeşliği” vurgusunu öne çıkararak, başka bir tehlikeye kapı aralıyormuş.
ÇIKIP İNSAN GİBİ ‘KAN AKMAYA DEVAM ETSİN’ DESELER DAHA SAYGIN OLACAKLAR
Çıkıp insan gibi, “Barış olmasın… Kan akmaya devam etsin!” deseler, daha saygın olacaklar.
Demiyorlar, diyemiyorlar…
Kurnazlık yapıp, “Demokrasi olmadan barış olmaz” bahanesinin arkasına sığınıyorlar… (“Demokrasi olmadan barış olmaz” demek, “barış hiç olmasın” demektir, “savaş sürsün” demektir, “kan akmaya devam etsin” demektir.)
Fakat üzülmeyin…
Bakarsınız barış tesis edilir, “demokratikleşme” sağlanır, doğru dürüst bir anayasaya kavuşuruz, “eleman”ın biri çıkıp “Kimse Kızmasın, Yine Kendimi Yazdım” diye bir kitap yazar.
Belli mi olur!
(…)