Gezi eylemleri sırasında bebeğiyle darp edilen Develioğlu’yla ilgili soruşturmayı yürüten ilk savcı AKŞAM’a konuştu. Savcı, görüntülerle ilgili “Asıl darp o görüntülerden sonra başlıyor” dedi.
GEZİ Parkı eylemleri sırasında İstanbul Kabataş’ta kucağında 6 aylık bebeği bulunan başörtülü Zehra Develioğlu’nun saldırıya uğradığı iddiasıyla yürütülen soruşturmanın savcısının değiştiği ortaya çıktı. Dosyanın eski savcısı Rasim Işıkaltın, ortaya çıkan görüntülerle ilgili ilk kez konuştu.
OLAY SONRA BAŞLIYOR
Soruşturmanın eski savcısı Işıkaltın, Emniyet görevlileri ile birlikte olay yerine ait birçok mobese görüntüsü inceledi. Görüntüler doğrultusunda tespit edilen çok sayıda kişinin ifadesine başvuruldu. Bu sırada önceki gün olaya ilişkin ilk kamera kayıtları ortaya çıktı. Görüntülere göre Zehra Develioğlu 19.42 sıralarında bebek arabasıyla kameranın görüş açısına giriyor. Bir müddet sonra da eşinin gelmesiyle yolun karşısına geçerek uzaklaşıyor. Kayıtlarda Develioğlu’na müdahale görünmüyor.
YAKINDA DOSYAYA GİRECEK
Savcı Işıkaltın, “O ana kadar herhangi bir müdahale söz konusu değil. O görüntü olay anından öncesine denk gelen görüntülerdir” dedi. Işıkaltın soruşturma kapsamında Emniyet’te kayıtların incelenmesinin sürdüğünü saldırı karelerinin dosyaya girmesinin beklendiğini söyledi. Işıkaltın’ın görevden alınmasının ardından dosya yeni Savcı Mehmet Akıllı’ya verildi.
ADLİ TIP RAPORU VAR
Bu arada Develioğlu’nun avukatı Abdurrahman Kayapınar görüntülerin olayın tamamını yansıtmadığını belirterek, “Müvekkilimle çocuğunun Adli Tıp Kurumu’nun darp raporu bulunuyor” dedi. Kayapınar, “Olayın meydana geldiği bölgede bulunan bir kısım MOBESE kameralarının tahrip edildiği diğerlerininse olay yerini kaydetmediği tespit edildi. Yayımlanan kamera kayıtları da MOBESE kamerası kaydı olmayıp, bu nedenle net ve belirgin görüntüler içermiyor” dedi. (AKŞAM)
Facebook’ta kendi sayfamın dışında pek yazmıyorum.,Bu konuda da,sayfamda yazmıştım;İsmet Berkanın’ kıvırmasının hemen ardından…O şedit güruh(Ki,nihai amaçları başörtülülerden ebediyen kurtulmaktır.) Gezi gibi, tüm hünerlerini gösterebildikleri Taksim’den,aşağıya Kabataşa iniyorlar,bağıra çağıra, yaka yıka.,Önlerine bir başörtülü bir hanım çıkacak da,onu parça pinçik etmeden es geçecekler..! Böyle bir şey mümkün değildi… Ancak,o kadar yırtınmalarına,toplumu manipüle etmelerine rağmen,yazılı ve görsel basının %70’ini elinde tutanlar,elbet de tedbirini alacaklardı.,Nitekim öyle oldu.Gerek Balçiçek,gerek İsmet,bir şekilde susturuldu…Çünkü: Muhafazakâr kesimde iş bulmalarının imkânı pek yoktu.Bu kendi kişilikleriyle de iligiliydi.Yani görüntünün varlığını inkâr etmek zorundaydılar.Aksi takdire,”Yandaş” olacaklardı ki,bu ne hayat tarzlarına ne de,inançlarına uygun bir durum değildi…Nerede insanlık? diye soracak olursanız,muhtemelen alacağınız cevap: “O da ne ki? Olacaktır…
Bütün bunlara ilâveten; bahsettiğim %70’lik basın ve Ömer Laçiner gibi, akademisyen müsveddeleri,Özkök gibi ,sosyolog müsveddeleri de, tüm güçleriyle;”Görüntü de,görüntü!” diye bir şarkı tutturdular.Utanmaz avukat bozuntusu bir herif de,kalktı Zehra hanıma dava açtı…
O zaman, şöyle bir öneri sunmuştum : Gerek Özkök,gerek Laçiner,gerek avukat ve gerekse çapulcuların ileri gelenleri desinler ki; “Kardeşim! Bizim başörtüyle,başörtülülerle bir sorunumuz yok.Bizler de inançlı müslümanlarız ve dinimize saygı duyuyoruz,dindarlara saygı duyuyoruz.,Bahsi geçen gençler de,bu tür vandallıkları yapacak çocuklar değillerdir.Taksimde ve yurdun dört bir yanında ortaya koydukları duyarlı davranışlar da bunun isbatıdır..!” Ben de hemen bir tabanca bulup,çıkıp Taksim’e tam heykelin dibinde kafama sıkayım…O gün bugündür bekliyorum. Yazımı 10’larca kişi okumasına rağmen, önerime doyurucu bir cevap gelmedi.Gelmesi de,Mümkün değildi.Taksimde ve yurdun diğer yerlerinde yapılanlar,yapılacakların,yapılmsı düşünülenlerin teminatıydı zira…