Bir ‘habercilik başyapıtı’nın öyküsü
Türkiye’yi sarsan ‘İşte Anter’in tetikçisi’ haberinin öyküsü SABAH Özel İstihbarat’a ulaşan gizemli bir ihbarla başladı. Tetikçi olduğu ileri sürülen Hamit Yıldırım’ı meşakkatli bir çalışmayla bulduk
Bundan altı ay önce bir akşam vakti SABAH Özel İstihbarat Bölümü’nün elektronik posta kutusuna yeni bir ileti düştüğünde son 20 yılın en karanlık suikastlarından birinin üstündeki sır perdesinin kaldırılmasını sağlayacak ihbarı aldığımızı tahmin bile edemezdim. İletide -doğal olarak- kimliğini saklı tutmak isteyen şahıs, Anter suikastını çözebilecek bilgilere sahip olduğunu iddia ediyordu. Şahsa göre suikastta tetiği çeken Hamit Yıldırım, halen memleketi Şırnak’ta yaşıyordu. Gizemli ihbarcı, gerekirse bizi telefonla arayıp, daha detaylı bilgi verebileceğini de belirtmişti ama cep telefonunu vermek istemiyordu. Kendisine, bizi gazeteden arayabileceğini bildiren bir mail gönderdim. Beklenen telefon bir gün sonra geldi. Telefonun ucundaki ses, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı coğrafyada Botan bölgesi olarak bilinen Cizre-Mardin-Şırnak hattındaki insanlara özgü, aksanlı bir Türkçe’yle konuşuyordu. “Apê Musa’yı vuran adamı Şırnak’ta bulabilirsiniz,” dedi. Botan, Kürtler arasında Apê Musa (Musa Amca) namıyla bilinen yazar Musa Anter’in de doğduğu, çocukluğunu geçirdiği bölgeydi.
Gizemli muhbir kısa bir konuşmanın ardından “Söyleyeceklerim bu kadar,” deyip telefonu kapattı. Birkaç gün sonra da yağmurlu bir gün gazete civarına geldi. O akşamki görüşmemizde de Hamit Yıldırım’la ilgili daha detaylı bilgiler verdi. Yıldırım’ın Şırnak’ta olduğu bilgisi, ‘sıfır kilometre’ bir bilgi değildi. PKK ve JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan “Anter’i vuran Hamit Yıldırım’ın halen Şırnak’ta koruculuk yaptığını duydum,” demişti. Bununla birlikte kimliği meçhul gizemli bir muhbirin, Hamit Yıldırım’ın Şırnak’ta olduğunu söylemesi önemliydi. Eğer Yıldırım bulunup görüntülenirse ve yargı önüne çıkarılırsa bu son yılların en büyük haberi, deyiş yerindeyse bir ‘habercilik başyapıtı’ olurdu. Ama bütün başyapıtların güçlü bir septisizmden doğduğunu ve kuşkunun -tıpkı engelin arzudan önce gelmesi gibi- başarıdan önce geldiğini bildiğim için ilkin şu sorulara yanıt aradım:
Muhbir neden bizi tercih etmişti? Maksadı neydi, Yıldırım’la bir husumeti mi vardı da bize böyle bir ihbarda bulunma gereği duymuştu? Yoksa bir dönem devlet namına iş yapmıştı da Hamit Yıldırım’la o dönemden kalma hesabını mı görmeye çalışıyordu? Bu soruların tatmin edici yanıtlarını bulduk, ilerleyen satırlarda bunlardan yalnızca birini paylaşacağım. Çünkü diğer ikisinin yanıtı, gizemli muhbirin kimliği konusunda ipucu verebilir.
YILDIRIM’IN ALENİ FİRARI
Altı aylık serüven, olayın geçmişini araştırmakla başladı. İlk ulaşılması gereken kişi, beş mermi yediği saldırıdan Allah’ın bir lütfuyla sağ kurtulan, olayın canlı tanığı Orhan Miroğlu idi. Kendisine ulaştık, İstanbul’a geldiği bir gün Cihangir’de bir mekânda buluşup, yemek yedik ve bir yol haritası belirledik. Konuyu çok önemsedi. Olayın aydınlatılması konusunda güçlü bir istek duyduğu her halinden belliydi. Ne var ki soruşturma makamlarının, hükümetlerin ve giderek devletin, bugüne kadar üzerine düşeni hakkıyla yapmadığına, son 20 yıllık gelişmeleri gözlemleyerek kanaat getirmiş ve umudunu büyük ölçüde yitirmişti. Bununla birlikte bizi teşvik etti, araştırma sürecinde elinden gelen yardımı yapacağını söyledi.
Öncelikle hem açık kaynakları, hem de 1992/2598 numaralı soruşturma dosyasını inceleyerek Anter suikastına ilişkin bilgilerimizi tazeledik. Tetikçi olduğu iddia edilen adamı en iyi teşhis edecek kişi JİTEM ve PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan’dı. Çünkü JİTEM ekibi içinde yaşayan tek tanık olmasa da konuşan tek tanık oydu. Cinayette saha ekibini yönlendiren kişi olduğu bilinen Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın akıbeti belli değildi (Onunla birlikte çalışanlar, öldürüldüğüne inanıyor) Suikastın iki numaralı ismi olarak nitelendirilebilecek PKK itirafçısı Hogir kod adlı Cemil Işık 1994’te Almanya’da -muhtemelen susturulmak amacıyla- öldürülmüştü. Anter’in ve Miroğlu’nun vurulduğu gün JİTEM Karargâhı’nda telsiz dinleyen itirafçı Ali Ozansoy bugüne kadar hiç konuşmamıştı. Tetiği çektiği ileri sürülen (Bütün oklar onu gösteriyor, ama bu iddiaya ilişkin nihai kararı adli makamlar verecek) Hamit Yıldırım zaten hiç ortaya çıkmamıştı. Yapılması gereken en önemli iş, Yıldırım’ın o dönemdeki ve bugünkü fotoğraflarına ulaşmak, sonra da onu bulup görüntülemekti. Ardından bu fotoğraflar, cinayetin tanıkları Abdülkadir Aygan ile Orhan Miroğlu’na teşhis için gösterilecekti. Bu planı gerçekleştirdik.
Yirmi yıllık nüfus kayıt belgelerini inceleyerek Hamit Yıldırım’ın firariliğinin ‘aleni’ olduğunu tespit ettik. Yazı dizimizin ilk günü, 28 Haziran’da yayınladığımız üç fotoğraf, Yıldırım’ın yıllara göre nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor. Belgelerde yer alan ilk fotoğraf, Musa Anter cinayetinin işlendiği tarihten bir yıl önce çekilmiş. O sıralar 18 yaşında olan 1973 doğumlu Hamit Yıldırım, fotoğrafta çok zayıf. Bıyık ve sakalları henüz tam çıkmamış. Çenesinde belirgin bir gamze var. Belgede 2898 numara ile yer alan fotoğrafın bulunduğu sütunda Şırnaklı Hamit’in adı soyadı, doğum tarihi ve diğer bilgiler yazılı.
Belgelerdeki ikinci fotoğraf ise 2001 senesinde çekilmiş. Yıldırım o dönem geçmişte ülkücülerin bıraktığı türden bıyık bırakmış, biraz da kilo almış. Ancak çenesindeki gamze, alnının yapısı, burnu ve gözleri değişmemiş. Nüfus belgelerinde 2249 numaralı sütundaki bu fotoğrafın karşısında da Hamit Yıldırım’ın ve nüfusa kayıtlı olduğu yer olan Şırnak’ın Kumçatı köyünün ismi yer alıyor.
Son fotoğraf ise 2011 senesinde çekilmiş. Fotoğrafın yer aldığı belge, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü nüfus cüzdan talep belgesi. Belgeye göre Yıldırım’ın TC Kimlik No’su 15917969074. Hamit Yıldırım bu fotoğrafta epey kilo almış. Cinayetin işlendiği 1992 yılında 1,75 boyunda ve 55 kilo civarındayken şimdi kilosu 110’u aşmış. Photoshop’la rötuşlanmış bu en yeni resimde Yıldırım’ın çenesindeki gamze görünmüyor. Alın, göz ve burun yapısı da aynı. SABAH’ın çektiği fotoğraflarda ise gamzesi halen belirgin. Kısacası nüfus bilgileri ve tanıkların teşhisi Musa Anter cinayeti tetikçisinin Hamit Yıldırım olduğunu gösteriyor.
BAVULUNU ELLERİYLE DOLDURAN GAZETECİ
Bu arada gizemli muhbir, ihbarıyla ilgili üç sorudan ilkinin yanıtını kendisi vermişti: SABAH Özel İstihbarat Bölümü’nün, bulunması güç kimseleri bulan bir birim olduğunu öğrenmiş, o yüzden bize gelmişti. Öyle ya, Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek; Cem Uzan’ı Fransa’da, Fadime Şahin’i Türkiye’de, Rozerin kod adlı Ayfer Kaya’yı İtalya’da bulan gazeteciydi. 2007’den beri birlikte çalıştığım Şimşek’in; her işini, gazetecilik tutkusuyla ve yoğun emekle yapan biri olduğunun en yakın tanığıyım. Her habere bir yolculuk olarak baktı ve kimileri gibi bavulunu başkalarının doldurup eline tutuşturmasına izin vermedi. Kendi yolculuğunun bavulunu, riskleri de alarak hep kendi doldurdu. Haber yolculukları da hayatın bütün diğer yolculukları gibi içinde türlü türlü riskleri barındırır. Başkalarının aldığı riskleri küçümsemiyorum ama biz Özel İstihbarat olarak bu tür riskleri sanırım biraz daha fazla alıyoruz. Bu haberde de riskleri hesaplayarak ilerledik.
Abdurrahman Şimşek’in yanı sıra muhabirimiz İbrahim Evrim Ayral, fotomuhabirimiz Serkan Bayraktar, ulaştırma elemanımız Vural Karakaş, stajyerimiz Yeliz Coşkun ve haberde doğrudan görev almasa da desteğini esirgemeyen tecrübeli muhabirimiz Nazif Karaman şevk ve gayretle bu büyük işin kotarılmasında rol oynadılar. Ancak tutkulu insanlarda görülebilecek bir özveriyle çalıştılar. Yalnızca bir cinayet olduğu için değil, öteden beri çözül(e)meyen bir cinayet olduğu için de trajik olan bu topraklara özgü karanlık bir hikâyenin aydınlanmasına katkı sağlayacaksa şayet, bu özveriye fazlasıyla değer.
JİTEM’İN DE PKK’NIN DA HEDEFİNDEYDİ
Musa Anter, hem devlete hem de PKK’ya mesafe koyduğu için JİTEM’in ve aynı zamanda PKK’nın hedefindeki bir aydındı. Örgütün Mardin’de yayınlanan Serhildana Gel isimli dergisinde 27 Kasım 1989 tarihinde yayınlanan bir yazıda Anter’i hedef gösteren şu satırlara yer verilmişti:
“Geçtiğimiz aylarda ERNK adına Musa Anter’den vergi istendi. Musa Anter kendisine gönderilen vergi fişini yırtınca gerilla istihbarat birimleri harekete geçerek nedenini araştırdılar ve Musa Anter’in TC ile işbirliği içinde olduğunu öğrendiler.”
JİTEM de ‘Kürtçü’ fikirlerinden ötürü Anter’den hoşlanmıyordu. Aygan’ın verdiği bilgiye göre Anter’i ortadan kaldıran JİTEM ekibi oldu. Ekibin saha şefi Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’dı. Hamit Yıldırım (Mahmut Yıldırım’la bir akrabalığı yok, soyadı benzerliği) yolda şüphelenen Musa Anter’i Yeşil’e teslim edemeyeceğini anlayınca hem Anter’i hem de yanındaki yazar Orhan Miroğlu’nu vurdu. Anter biri kafasına, biri kalbine, ikisi de bacağına olmak üzere dört mermi yedi, olay yerinde hayatını kaybetti. Vücudunun çeşitli yerlerinden beş mermi yiyen ve ağır yaralanan Orhan Miroğlu ise büyük bir şans eseri kurtuldu.
FERHAT ÜNLÜ/SABAH-PAZAR