Sabah Gazetesi televizyon yazarı Yüksel Aytuğ, Fatih Altaylı – Levent Kırca tartışmasını kelime kelime deşifre etti..
İşte o deşifre:
BİRİ Türkiye’nin en önemli gazetelerinden birinin genel yayın yönetmeni, diğeri ülkenin en önemli güldürü sanatçılarından biri…
Önceki gün Teke Tek stüdyosunda bir masanın iki ucundaydılar.
Sözde tartıştılar… Sözde fikir beyan ettiler… Ama aslında ‘sokak kavgasına’ tutuştular. Amele iskelelerinde bile artık rastlanmayan bir üslupla birbirlerine saldırdılar, hakaret ettiler. Ne yazık ki, bir televizyon yazarı olarak görmezden gelemedim. Ne yazık ki, kelime kelime deşifre etmek zorunda kaldım. Ve çok üzüldüm…
Bugün Türkiye için kritik bir gün…
Cenazeler, Türk insanının sabrını ve hoşgörü sınırlarını test edecek.
Böylesine kritik bir günün arifesinde Türkiye’nin en saygın kanallarından birinde, bir ‘gazeteci’ ile ‘sanatçı’ arasındaki bu sığ tartışmayı yazmak zorunda kaldığım için hem üzülüyorum, hem utanıyorum, hem de barış umduğumuz geleceğimizden endişe ediyorum.
Eminim sevgili Fatih Altaylı da, çok sayın Levent Kırca da ‘stüdyo gerilimini’ atlatıp, bugün evlerinin ‘steril ve sakin’ ortamında bu tartışmayı Youtube’dan izlediklerinde, tıpkı benim gibi üzülecek ve pişman olacaklardır.
İşte o talihsiz kavga:
TAKMATİK KAVGA
LEVENT KIRCA: Ben sana İşçi Partisi rozetini giderken takayım mı?
FATİH ALTAYLI: Takma! Sana takan takmış zaten… İstemem abi, sende var takılmışı…
KIRCA: İyi ya işte, ben de sana takayım giderken…
ALTAYLI: (Önündeki bilgisayardan okur) Bak, “Niye gitmiyorsun cezaevindeki gazeteci arkadaşlarını ziyarete? Çünkü yalakasın Fatih Efendi” diyenler var. Böyle e-postalar da geliyor bana. ”
BEN MANYAĞIM
KIRCA: Çünkü yalakasın diyor işte izleyici.
Şimdi bu senin yalaka olduğunu mu gösteriyor?
ALTAYLI: Birilerinin gözünde yalaka oluyorum demek ki…
KIRCA: Ya yalakasın, ya değilsin. Sen de bunu kabul et abi.
ALTAYLI: Sana da ‘manyak’ diyen var burada, sen manyak mısın?
KIRCA: Ben manyağım. Bak senin karikatürünü yaptım. (Önündeki kağıda çizdiği Fatih Altaylı karikatürünü gösteriyor) Seyirciye de göster, sakinleş biraz.
ALTAYLI: Ben sakinim abi, sen deliriyorsun arada bir. Ben ne yapayım?
KIRCA: Ben ne delireyim ya? Sen adamı delirtiyorsun oğlum.
ALTAYLI: Bitirelim o zaman.
KIRCA: Tamam, bitirelim o zaman.
“EVET, SALAKSIN!”
ALTAYLI: Abi bak ben sana bir şey söyleyeyim.
KIRCA: Rozetini takacağım ben.
ALTAYLI: Yok, ben sana takıcam.
KIRCA: Nasıl takıcan? Bak sen şimdi mecaz yapıyorsun.
ALTAYLI: Ne mecazı?
Bak, sana takmışlar. Yakanda duruyor abi…
KIRCA: Buradaki ‘takayım’ başka anlama geliyor.
ALTAYLI: Ben salak mıyım?
KIRCA: Evet, salaksın!
ALTAYLI: Evet, salağım.
KIRCA: Salaksın!
ALTAYLI: Sen söyleyeceksin, ben de dinleyeceğim. Evet, salağım.
KIRCA: Ben salağım diye sen kendin söylüyorsun.
ALTAYLI: Ben salağım demedim. ‘Ben salak mıyım?’ dedim.
KİM YALAKA?
KIRCA: Demin de ben yalakayım dedin.
Ama sen salak değilsin. Salak olsan niye buralarda olasın ki? Niye bugün bir elin yağda, bir elin balda olsun? Akıllı adamsın sen.
ALTAYLI: Yalaka olmakla bir elin yağda bir elin balda olmak birse, bugün senden daha fazla bir eli yağda, bir eli balda olan insan yok. Demek ki, sen hayatını yakın zamana kadar yalaka olarak geçirdin ki bir elin yağda, bir elin balda…
KIRCA: Buna kargalar güler abi. Sen işini iyi yaptığını mı düşünüyorsun şimdi?
ALTAYLI: Evet, tabii… İşimi iyi yapmasam ben de yaşlanınca senin gibi sağa sola saldırmaya başlarım.
Bu sohbetin ardından Levent Kırca, ‘Nihansın dideden’ şarkısını söylemeye başladı. Fatih Altaylı da programın birinci bölümünü kapatıp reklama pas attı.
Dönüşte tartışmanın seviyesi iyice düştü.
Vallahi daha fazla yazmaya takatim yok.
Rezilliği görmek isteyen arama motorlarına ‘Fatih Altaylı -Levent Kırca’ yazıp-eğer tahammül edebilirse-izlesin…