Aktörler belli; İslam maskesi takmış Washington ve Londra aksanlı IŞİD… Kandan beslenen siyasi anlayış… Neo-Conların Türkiye temsilcileri… Millet düşmanları, taşeron örgütler, paralel, yatay, dikey çeteler ve sivilleşme karşıtları… Gençleri sokağa davet edenler, Birlik ve beraberlik dışında mesaj verenler… İşte Yeni Söz gazetesi yazarı Aslan Değirmenci’nin bugünkü yazısından detaylar:
HEDEF TOPYEKUN ORTADOĞU
Suruç’ta meydana gelen saldırı sadece Türkiye’yi değil topyekun Ortadoğu’yu hedef almaktadır.
Aybaşında ABD Ankara Büyükelçisi John Bass, “Suriye’de sınır bölgesini kim kontrol ediyorsa IŞİD’le mücadele etmeli ve IŞİD’in o bölgeyi kontrol etmesini engellemeli” diyordu.
Oysa ABD kendisi IŞİD’e alan açıyor, koalisyon güçleri ile birlikte yol haritasını belirliyordu.
IŞİD’i havadan yaptığı saldırılar ile yok etmek yerine farklı alanlara yönlendiriyordu.
Krizi büyütmek için eş zamanlı PYD’yi devreye sokuyor, sahayı kontrol ediyordu.
Hükümetin dış politikasına içeriden müdahale etme yeteneğini nerdeyse tümüyle kaybeden ABD, IŞİD ve PYD aracılığıyla Türkiye’yi dayattığı ateş hattına sürüklemek için operasyonlara imza atıyordu.
Türkiye ateş hattına sürüklenecek; hem Araplar hem Kürtler hatta Türkmenleri karşısına alacak, uluslar arası arenada işgalci gösterilmek için propaganda başlatılacaktı. Hem savaş ile gücünden güç kaybedecek, enerjisini emperyalizmin belirlediği alanda sıfırlayacak, hem de kendi iç barışını başka bahara erteleyecekti.
Oysa Türkiye kendi içinde ve bölgesinde kalıcı barışı sağlamak için diplomastik girişimlerini yürütüyor, yerel tüm yapılarla uzlaşma için mekik dokuyor, çatışma sahasında mağdur olanın kimliğine bakmaksızın kapılarını açıyordu.
ABD 15 YIL ÖNCEKİ GİBİ KONTROLÜNDE BİR TÜRKİYE İSTİYOR
Bölgenin taşeron yapıların kontrolüne geçmemesi adına türlü riskler de alan Türkiye, Esed rejimi karşısında kan kusan mazlumları da kucaklıyordu.
Yetmiyordu!
ABD bunu beklemiyordu.
ABD 15 yıl önceki gibi bölgede kontrolünde olan Türkiye istiyordu.
Türkiye ise bağımsız politikasıyla, stratejik birikim ve derinliğiyle oynanan oyunun bir figüranı değil, kirli oyunu bozan aktörü olmak için çırpınıyordu.
ABD ise ısrarla IŞİD ile Türkiye’yi tek taraflı bir savaşa sokmak için her türlü kirli senaryoya imza atıyordu.
Bölgeyi yangın yerine çeviren ABD, yangını söndürmek için değil iyice alevlendirmeyi sağlamak adına Türkiye’yi sınır dışı operasyona sürüklemeyi deniyordu.
Türkiye ise sınır dışı operasyonda karşısında bulacağı güçleri çok iyi biliyordu;
IŞİD,
PYD,
MOSSAD,
MI6,
BND,
KGB,
CIA,
El Muhaberat…
HÜKÜMET DİZ ÇÖKMEDİ
Her bir taşeron örgütün ayrı bir amacı, her bir istihbarat biriminin farklı bir planı vardı. Ortak stratejileri ise güçsüz bir Türkiye idi…
Türkiye bu çirkin plana direndikçe emperyal devletlerin maşaları içeride algı operasyonları deniyor, kamuoyunda hükümeti terörle eş gösterme yarışına girişiyordu. Uluslar arası medya ise aynı algı operasyonunu küresel ölçekte gerçekleştiriyordu. Tüm bunlara rağmen diz çökmeyen hükümet, bu kez ABD elçisi tarafından uyarılıyordu: “IŞİD ile siz mücadele etmelisiniz.!”
OYSA GERÇEK ANLAMDA IŞİD İLE BÖLGEDE MÜCADELE EDEN TÜRKİYE
Oysa gerçek anlamda IŞİD terör örgütüyle bölgede en ciddi anlamda mücadele eden ülke Türkiye’ydi. IŞİD’i besleyen, doğuran Esed ve Maliki’yi karşısına alan ilk ülke de Türkiye’ydi. Hatta Kobani düşecekken cansuyu olan yine Türkiye’ydi. Koalisyon güçleri sınırda sıkıştığında yanlarında da sadece Türkiye vardı. Dünya devletleri sessizken IŞİD’le mücadele konusunda ilk resmi çağrıyı yapan da Türkiye hükümetiydi. Türkiye IŞİD’e katılım konusunda ciddi mücadele verirken, İngiltere, ABD, Almanya, Fransa’dan terör örgütüne katılım kolaylıkla yapılıyordu. Sınırımızda yakalanan ve çok sonra yabancı ajanlar olduklarını öğrendiğimiz kişilerin sayısını ise bilmiyoruz.
Ne demek istiyorum;
Önce haince, kalleşçe yapılan saldırıyı kınıyor, genç bedenleri kirli bir provokasyona feda edenleri lanetliyorum.
Hain saldırı sonrası iftira ve yalanlara sığınarak Türkiye hükümetini hedef alanları, fitne ile kaosu besleyenleri telin ediyor, kirli senaryoda rol alan kim varsa aynı şiddette lanetliyorum.
Yüzyıllık sorunlarla yüzleşen bir hükümeti destekleyerek kalıcı barışı temin etmek yerine, taşeron örgütler ve küresel ağabeylerini destekleyerek kardeşler arasına duvar örmeye çalışanları Allah’a havale ediyorum.
KİRLİ PLAN VE AKTÖRLER BELLİ
Ve çirkin planda ABD’nin rolünün görülmesini istiyorum.
Bu saldırı ile hedeflenen bellidir;
Türkiye’yi savaşa sürüklemek,
Kardeşlik projesini rafa kaldırmak,
Ülke içinde çok şiddetli kaosa zemin hazırlamak,
Kurumlar arası gerilim üretmek, normalleşmeyi ertelemek,
Tekrar seçime giden ülkenin, tercih sandıklarını kafese almak…
Yeniden Büyük Türkiye, çatışmasız Ortadoğu hedefi ile yola çıkanları engellemek.
Aktörler belli;
İslam maskesi takmış Washington ve Londra aksanlı IŞİD,
Kandan beslenen siyasi anlayış,
Neo-Conların Türkiye temsilcileri,
Millet düşmanları, taşeron örgütler, paralel, yatay, dikey çeteler ve sivilleşme karşıtları…
Gençleri sokağa davet edenler,
Birlik ve beraberlik dışında mesaj verenler…
Son söz;
Bize düşen görev sağduyulu olmak, terör örgütlerinin ve onları kurgulayan oyun kurucuların tuzağına düşmemektir..
Ölenler Kobani’ye gideceklerdi, bu bombalı eylem Kobani’de daha rahat yapılamaz mıydı, daha risksiz bir şekilde gerçekleştirilemez miydi de Türkiye’de yapıldı. Hatta ve hatta bu operasyon Kobani’de intihar eylemi olmadan, tıpkı Diyarbakır’da ki gibi sağa sola veya yol güzergahlarına bombalar yerleştirilerek daha yüksek sayıda ölümlere neden olabilecekken neden neden neden??? Diye sormayalım mı? Bu işte bir iş var demeyelim mi?